"Bu kim," diye sordu merak dolu bir sesle. Onun sorusunu görmezden gelen İmre, masaya doğru yürüdü ve tekrar onun karşısına oturdu.

"Size birkaç şey anlatacağım. Bana inanır mısınız bilmiyorum. Ancak anlatacaklarımın bu odada kalacağını ve hepinizin giz dolu olaylara adım atacağınızı belirtmeliyim."

Gözleri Efken'in üzerindeydi. Ondan onay bekliyordu anlatmak için. Merakı bir akrep misali etrafında gezen Efken, göz kapaklarını bir perde misali indirdi ve tekrar açtı kehribarla dolu pencerelerinin.

"Benim ailem, şaman soyundan geliyor. Bunu hepinizin bildiğini biliyorum. Bundan dolayı açıklama gereksinimini duymuyorum. Ancak bilmediğiniz pek çok giz var ve ben, artık bu cinayetlerin son bulmasını isteyen biri olarak bunları sizinle paylaşmak, en azından omuzlarımın üzerinde yatan ölü bedenleri def ederek toprağa gömmek istiyorum."

Siyah çantasının büyük gözünü açtı ve içerisinden ajandayı çıkardı. Ajandanın iple sarılmış olan düğümünü çözdü. Onların suratına bakmaktan itinayla kaçındı ve bildiklerini anlatmaya başladı.

"Bu kasabaya taşındığımız zamanlarda atalarım bir anlaşma yapmışlar. Onlar bu kasabayı koruyacak ve karşılığında da bu kasabaya kötülük hüküm sürmeyecek. Benlikleri için hiçbir şey istememişler ta ki bin dokuz seksen dört yılında büyük büyük teyzem, bu anlaşmayı bozana kadar..."

Yutkunmak yüreğine zor gelmişti. Gerçekler dilinden döküldükçe kalbinin ağırlaştığını, nefes almanın zorlaştığını fark etti. Ancak bunlar önemli değildi. Şu an öleceğini bilse bile her şeyi açığa vurmak istiyordu.

"Büyük teyzem, bencil bir kadındı. Bunu anam da söyler dururdu zaten." Sağ elini gelişigüzel salladı. "Her neyse. Büyük teyzem, ormana gitmiş."

"Dermek Ormanı?"

İmre, başını salladı Necati'nin sormuş olduğu bu soruya ve dudaklarını yaladı. Kelimeler bir dağ oluyor ve sanki boğazını sıkıyordu çıkıp birer cümle oluşturmamak için.

"Ormanda belirli yerleri işaretlemiş. O işaretleri bulmam senelerimi aldı benim ve bulduğumda kesinlikle emin oldum; atalarım, ormanı lanetlemiş!"

"Nasıl lanetlemiş?" Efken, bunu beklemiyordu. Zaten kendisi lanetliydi. Şimdi bir de onun ailesi mi ormanı lanetlemişti? Kafası iyice karışmış, düşünceleri bir kap su iken okyanus olmuştu.

"Büyük teyzem, sırf bir adama aşık olduğu ve atalarımız buna izin vermediği için öfkelenmiş! Öfkesi o kadar büyümüş ki içinde doğru düşünme yetisini tamamen kaybetmiş! Çıldırmış! Aptal kadın!"

İmre öfkeliydi ona! Onun yüzünden başlamıştı her şey ve şu an olanları tek başına düzeltemiyor, daha beter hâle getiriyordu. Zaten burada olanlara gerçekleri anlatmasının en büyük sebebi de buydu ya!

"Büyük teyzem, ormanda belirli ağaçlara efsunlar yapmış. Bununla da yetinmeyip ormanın en tenha bölgesinde bulunan kuyuyu lanetlemiş!"

"Peki, bu lanet nasıl bir lanet?"

İmre, başını kaldırdı ve onun kehribarlarına baktı. Her zaman sakin kalıyor ve doğru olan soruları soruyordu. İmre sırf bu yüzden belki de bu adama güveniyordu.

TARDUWhere stories live. Discover now