1⚽️

228 50 72
                                    

Tek yumurta ikizi olmak?

Bu dünyada belki de birçok kişinin hayranlıkla seyrettiği bir olay. Özellikle bir de cinsiyetler farklı olursa...

Doğduğumdan beri hep aynı şakaya maruz kaldım sırf bu yüzden.

"Hayat mısın, Hayati misin?"

Bir kız olmama rağmen, erkek kardeşimin tıpatıp bana benzemesi hangimizin kız, hangimizin erkek olduğunu ayrıştırmada zorluk çıkarıyordu. Bizi ayıran tek özellik ise...

Saçlar!

"Hayat sarmaya bir bakıver, Hayati'ler gelmeden önce her şey hazır olmalı,"

Evimizin penceresinden erkek kardeşimin gelişini beklerken, annemin bu bağırışı beni yerimden kaldırmaya yetmişti.

Hızla mutfağa koşarken babamın erkek kardeşimin resmine bakıp, gizlice öperken gördüm. Hepimiz çok özlemiştik onu.

Yaklaşık bir senedir yurtdışında futbol eğitimi alıyordu. Profesyonel bir futbolcu olarak gelecek olması tüm aileyi gururlandırıyordu ancak özlem apayrı bir duyguydu.

Ben sarmaların pişip pişmediğini kontrol ederken annem masayı donatmaya başlamıştı bile.

"Suat olmasa Hayati bu hayallerine kavuşamazdı aslında. Canım kardeşim, biricik oğluma göz kulak oldu. Hem de hayallerini gerçekleştirdi,"

Annem kendi kendine konuşurken, babamın heyecandan yerinde duramadığını gördüm. Biricik oğlunun profesyonel bir futbolcu olması, eski bir kaleci olan babamı öylesine gururlandırıyordu ki anlatamam. Saçlarının tamamı beyazlasa da erkek kardeşimi forma ile her gördüğünde gençliğine gidiyordu.

Kapı zilinin çalmasını beklerken, telefon çaldı.

Annem koşarak telefona yöneldiğinde sanırım sadece birkaç saniye dinledi. Sonrasında çığlık atarak yere attı telefonu. Babam ve ben aynı anda annemin yanına koştuk. Babam annemi sakinleştirmeye çalışıp ne olduğunu öğrenirken ben yerdeki telefonu elime aldım.

"Merhaba ben Hayat Altınsoy, konuyu öğrenebilir miyim?"

"Merhaba Hayat hanım, ben Tahsin Güngör. Hayati Altınsoy yaklaşık yarım saat önce bir trafik kazası geçirdi. Hayati tehlikesi bulunmuyormuş tedavi eden doktor bu şekilde söyledi. Telefonda annem yazan kişiyi arayarak haber vermemizi istedi. Geçmiş olsun efendim,"

Tüm konuşmayı dinlerken, babamın kalbini tuttuğunu gördüm. Telefonu bırakarak babama koştuğumda kapı çaldı. Her şey öylesine hızlı gelişiyordu ki ne yapacağımı şaşırmıştım. Annem yerde kendinden geçmiş bir şekilde ağlarken, koşarak kapıyı açtım. Suat dayım gelmişti.

"Evdekiler her şeyi öğrendi mi?" diye sordu.

"Her şey derken? Hayati kaza geçirmiş ve sen buradasın? Annem ve babam baygınlık geçiriyor," dedim telaşla.

Dayım elini alnına vurarak aslında durumun bundan çok daha kötü olduğunu ifade etmişti sanki.

Dayımla birlikte içeri girdiğimizde, yine babamın yanına gidip gömlek düğmelerini açarken derin derin nefes almasını istedim. Annemi de başka bir koltuğa oturttuğumda derin bir nefes aldım. Tüm bu koşturmadan terlemiştim.

"Hayati! Hayati!" diye bağırdı annem.
"Oğlumun yanına gitmeliyim,"

"Sakin ol abla, Hayati'nin durumu gayet iyi," dedi dayım.
"Yanından geliyorum. Sadece," dedi suçlu bir şekilde.

Babam sinirle "Sadece?" diye bağırdı.

"Sadece takıma altı ay boyunca katılamayacak. Bacakları sıkışmış doktor koşmasını yasakladı,"

"Ne?"

Dayım suçlu bir çocuk gibi önümüzde elleri ile oynarken "Aslında durum, çok daha vahim," dedi.

Babam erkek kardeşime bir şey oldu sanarak yeniden fenalaşırken kısık sesi ile "Oğlum!" diye inledi.

Nefes almakta güçlük çekiyordu. Hepimiz onun başına toplanmış onu sakinleştirmeye çalışırken annem dayımın yakasına yapıştı.

"Bana hemen neler olduğunu söyle!"

Dayım geri geri birkaç adım attı.

"Sakin olun. Vahim durum Hayati'nin sağlık durumu ile ilgili değil. Şimdi her şeyi anlatacağım abla, ama ne olur sakin olun,"

Hepimiz dayıma odaklanarak onu dinlemeye başladık. Bu vahim durumun ne olduğunu birinci ağızdan dinlemek gerçekten de çok daha vahim olmuştu.

Aradan geçen yarım saatin sonunda hepimiz halıdaki şekilleri izliyorduk. Aslında daha çok dalıp gitmiştik. Zira anlatılanlar beynimizi uyuşturmuştu.

"Şimdi Hayati profesyonel futbolcu falan olamadı mı?" diye sordu annem.

"Hayır," dedi dayım.

"Size gönderdiğimiz paraları ne yaptınız peki?" diye sordu babam.

"Hayati yurtdışındayken gezi için harcadı,"

"Durumu iyi mi peki?" diye sordu annem.

"Gayet iyi," dedi dayım.

"Tam olarak şimdi ne olacak?" diye sordu babam.

Derin bir nefes alan dayım "Özür dilerim, özür dilerim. Bir büyük olarak yeğenime sahip çıkamadım. Ben! Ben!" diye yakardı.

"Sen ne?" diye bağırdı babam.

"Hayati evinizi, arsanızı ve bankada bulunan nakit paranızı da ipotek ettirirken engel olamadım. Sırf paralarınızın harcandığı anlaşılmasın diye, yeniden hızla para kazanmak için Cilalı spordaki tanıdıklarımla anlaşarak onlara para teklif ettim ve anlaşma yaptık. Her şey yolundaydı. Altı ay takımda kalsa gayet rahat para kazanabilecekti. Ama! Ama kaza olunca..."

"Ah! Ah kalbim!"

Babam arsa ve evi duyunca yine fenalaştı. Yıllarca çalışıp biriktirerek aldığı bu emeklerin bir anda uçması onu yıkmıştı adeta.

"Evimizi de mi alacaklar?" diye sordu annem.

"Öyle," dedi dayım. Eğer takıma girmezse Hayati, bir haftaya kalmadan icra memurları gelir.

Annem de baygınlık geçirince dayım anneme, ben babama yöneldim.

"Ama Hayati hastanede o asla takıma giremez ki!" diye bağırdı annem.

"Takıma girebilmesi için bir mucize olup iyileşmesi lazım," dedi babam.

"Ya da ona tıpatıp benzeyen biri," dedi dayım ve o anda herkes bana baktı.

Elimdeki bir bardak suyu babama içirmek için çabalarken, herkesin neden bana baktığını anlayamamıştım.

"Tıpatıp benzeyen biri," diye tekrar etti annem.

Tıpatıp benzemek!

O anda hayatımda gelişen her şeyin, bir şekilde yer değiştireceğini hissetmiştim. Bunu hissetmeme gerek yoktu işin aslında.

Değişim geliyorum diye adeta çığlık atıyordu.

CİLALI KALP DEVRİ Where stories live. Discover now