1

13 1 2
                                    

gizemi koydum
xxx
Kafamın içi acıyordu, konuşmak istemiyordum. Konuşursam canım daha çok yanıcaktı, çünkü bu benim konuştuktan sonra ki cezamdı. Ben konuştukça bana zarar veriyorlardı. Ben herkesten bunu saklamak zorundaydım, öbür insanların iyiliği için ama ben konuştukça bana zarar veriyorlardı. "Gizem?" kafamı hızlı bir şekilde sese doğru çevirdim, düşüncelerim beni boğmuştu ve onlardan uzaklaşmak için koşuyordum adeta. "Seni hiçbir zaman zorlamayacağımı söyledim." ses tonunda büyük bir baskı vardı, biliyordum zorla söylettiricekti. "En eski anılarından başlamak zorunda olmadığımızı söyledim sana, dilediğin şeyleri anlatabilirsin. Bana güvenirsen eğer ben seni tanıyabilirim, fakat ben senin adın dışında hala kim olduğunu bilmiyorum Gizem." benim kim olduğumla ne işi vardı? Ne yapıcaktı kim olduğumu, ne amacı vardı? İstemiyordum, konuşmayacaktım. Konuşursam sonuçlarına katlanırdım.

"Peki, çevrenle görüşmeye başlayacağım artık o halde." çevremle beraber mi planlayacaklardı, benimle ne yapıcaklarını? Biliyordum, niyetini biliyordum ben. "Onu oyala." kafamdaki acılardan biri bağırıyordu, fısıldıyordu. Kafamı hızlıcs salladım, susmasını istiyordum. Susması gerekiyordu. "Anlat bir şeyler, çevreni tanıt oyala onu. Sakın başka şeyler anlatma, yoksa cezalandırılırsın." koşmak istiyordum, aklım koşuyordu ben duruyordum. Duramazdım ben koşmalıydım.

"Benden istediğin kadar kaç, ben her yerdeyim." kafamı sallıyordum, gözlerim kapalıydı, her yer çok karanlıktı. Kaçmam gerekiyordu, kaçıyordum.

"Gizem!" kaskatı kesildim. Bir süre cevap vermedim, durdum. O burada mı diye kontrol ettim, ama hayır değildi. Ondan eser yoktu. "Anlatacağım Teoman Bey." boğazımı temizledim, etrafa bakınmadan edemiyordum çünkü bir an da yok olmuşlardı ama biliyordum ki bu kısa süreliydi.

"İstediğim yerden başlayabilirim, değil mi?" kendine olan özgüveni ışıl ışıl parlayan genç kız karanlıkta yoluna bulmaya çalışır gibi etrafa bakınıyordu. Tam tamına yedinci haftadır hiçbir şey anlatmıyordu genç kız, suskun ve ismi gibi gizemliydi.

Buraya annesi tarafından getirildiği anı silemiyordu Teoman Bey, böyle bir kızı ne bu hale getirmişti? Nasıl bir travma geçirmişti bu kız, bunu sorguluyordu 40'larının ortasındaki adam.

Zihnindeki kalemini ve defterini hazırlamıştı, ses kaydını zaten her hafta alıyordu. Saatini kontrol etti, henüz 47 dakikaları vardı, erken açılma kararı almıştı genç kız.

"Nasıl istersen, istersen en sevdiğin yemeği bile anlatabilirsin eğer konuşucaksan." sevecen bir adamdı Teoman Bey, hastalarıyla hep samimiyetine önem veren biriydi. Hastaları da keza Teoman Bey için aralarında yarışırlardı. Hatta abartmak gerekirse paylaşamazlardı bu doktoru bir türlü aralarında.

"Benim bir abim var." dedi gülümseyerek, temkinli konuşuyordu. Hala daha kitliydi kutusu, sadece küfleri ve tozları temizliyordu. "İsmi Çağatay." duraksayarak gözlerini kapattı genç kız, abisinin simasını düşündü. Çok özlemişti abisini, onunla olan sohbetlerini çok özlemişti genç kız. "Hala daha var abim, sadece uzakta." gözlerini pencereye dikti abisini görmek istercesine, bir süre takılı kaldı dışarıya, aniden kendine geldiğinde ise tekrardan etrafı kontrol etti, ve sözüne devam etti.

"Aynı lisede okuyorduk biz onunla." tekrardan gülümsedi, abisini kaybetmiş miydi bu kız? Teoman Bey kızın dedikleriyle beraber mimiklerini çözmeye çalışıyordu, fakat hala daha yeterli bilgiye sahip değildi.

Bir an da suratındaki tüm duyguları geri sakladı, omuzlarını silkti. "Bu kadardı." Teoman Bey nasıl bu konuşmayı diyaloğa dönüştürebileceğini düşünüyordu.

Dark ParadiseTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon