"Bir süre bizimle kalacak. Buradan uzaklaşması psikolojisini iyileştirecektir."

"Önce Allah'a sonra sana emanet evladım."

Güner Karabağ eğildi ve Mihrap ninenin elini öptü. Son kez odaya baktı. Mai'nin yitirmeye ramak kalmış aklıyla izlediği boşluk içeriye doldu, soğuklar buz tuttu ama içlerinde yer eden yangın asla son bulmadı.

Güner, Çakır'ın yanına geldi ve elini uzattı. Çakır önce ona uzatılan ele sonra da o elin sahibine baktı. Bir zamanlar kafasını arkaya yatırarak bakmak zorunda kaldığı babasıyken şimdi babasına en yakın ele böyle bakıyordu.

Bu zoruna gitti.

İçini sel götürdü ama sustu.

O eli tuttu ve Kars'ın karlı yolunda bir elinde bavulu diğer elinde el dediği adamın eli ile İstanbul yolunu tuttu.

İki saatlik uçak yolculuğuna İstanbul'un yoğun trafiği de girmişti. Taksi Karabağ ailesinin evinin önünde durduğunda ilk inen Güner oldu.

Taksinin etrafından dolanıp Çakır'ın olduğu tarafın kapısını açtı. "İn bakalım aslan parçası."

Çakır on bir yaşının ona vermesi gereken sevimliliğin aksine katı bir yüz ifadesi, sert bakışları ile önce Güner'e sonra da arkasındaki eve baktı. Bir an durdu ama duraksaması zamanı yavaşlatmaya yetmedi. Kendini taksinin koltuğundan kaydırdı ve bir an bile sapını bırakmadığı bavulu ile taksiden indi.

Güner taksinin ücretini ödedikten sonra tekrar Çakır'ın elini tuttu. Beraber evin bahçesine girmeden Güner posta kutusundaki mektupları aldı ve bahçeye girip evin kapısına ulaştılar.

Zile batıktan kısa süre sonra Lerzan kucağında huysuzlanan kızını sallaya sallaya kapıyı açtı. Sıkıntılı yüzü eşinş görmesiyle aydınlanırken gözleri Çakır'a düştü ve dudaklarındaki buruk tebessümle, "Hoş geldiniz," diye mırıldandı. "Sen Çakır olmalısın."

Çakır eğik duran kafasını kaldırıp karşısındaki kadına baktı. Elemle dolan gözleri soğuk rüzgârlar estirdiği içini dışına taşırdı. Hiçbir söz söylemeden bir kadına bir de kadının kucağında huysuzlanan kıza baktı.

"Hayatım bir sorun mu var?" dedi Güner. Ferimah henüz bir buçuk yaşlarındaydı ve bu denli huysuzlandığı nadir olurdu.

"Diş çıkarıyor, ondan biraz mızmız."

Güner gülümsedi. Kollarını kızına uzattı. "Gel bakalım babaya ay ışığım benim."

Baba kelimesi yetim kalmış bir çocuğun göğsüne kurşun döktü. Çakır irkildi ama o yaşına rağmen belli etmemeye direndi.

"Hadi içeri geçelim Çakır."

Güner kucağında Ferimah'ı bırakmadan tekrar Çakır'ın elini tuttu ve içeri girdiler.

Kars'taki evlerinin aksine oldukça lüks ve ferah olan evin içinde Çakır kendini oldukça eğreti hissetti. Buraya ait değildi ve ait olmadığı bir yerde yersiz olduğu yüzüne tokat gibi çarptı.

"Fırat! Feza! Misafirimize hoş geldin demek yok mu?"

Fırat ve Feza salonun ortasında oyuncak kılıçları ile tepişirken bir an durdular ve gülüşmelerinin arasından Çakır'a baktılar. Bir çocuğa göre oldukça asık suratı ile korkutucu duruyordu.

DEHARİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin