'忘羡 [WangXian]

909 90 14
                                    

Lan Wangji ve Jiang Cheng dağın yakınlarında dinlenmek için koyulan masalarda oturuyorlardı. Lan Wangji solda ve Jiang Cheng sağda iki ayrı yerdelerdi. Sadece dik bir şekilde oturup önlerine bakıyorlardı. Diğerleri ise ayrılalı çok olmuştu.

Lan Wangji artık beklemek istemedi ve diğerlerine yardım etmek için gitmeyi tercih etti. Masadan ayrıldı ve bir elini arkasında tutarak yürümeye başladı. Bir terslik olduğunu düşünüyordu. Eğer yaratık zorlu bir şeyse mutlaka işaret gelirdi; fakat şimdiye kadar işaret gelmemesi de bir diğer sorundu.

Dağın geniş kısımlarına doğru gidecekti; fakat yürüdüğü yerde birden durdu. Kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. Onu durduran bir sesti. Bir flüt sesi ve bu rastgele bir ses değildi.

Ses sanki hızlıca ve özenmeden yapılan bir flütten çıkıyor gibiydi; fakat melodi hala tanıdıktı; çünkü bu şarkı Lan Wangji'ye aitti ve karşısında bu şarkıyı çaldığı tek bir kişi vardı.

Lan Wangji hala olduğu yerde duruyordu. Şaşkınlık, sevinç ve hüzün tüm hisler karışmış gibiydi. Anlatılamayan bir duyguydu. Neredeyse bu duygu karmaşasından ötürü ağlayabilirdi.

Yine de daha fazla beklemek onun için zordu. Artık görmeliydi. Boğazında düğümlenmiş yumruyu yutkundu ve sesin geldiği yöne doğru ilerledi. Oraya ulaştığında tanıdığı başka birisini de görmüştü. Wen Ning. Tahmininde kesinlikle yanılamazdı ve Wen Ning'i çağıran kişiden emindi.

Flütü çalan kişi Wen Ning'i sakinleştirmek istiyor ve geriye doğru adımlar atıyordu.

Lan Wangji, herkesin Mo Xuanyu olarak bildiği kişinin arkasında durdu. Flütü çalan kişi geriye doğru yürürken en sonunda durmuş, sırtı Lan Wangji'nin göğsüne çarpmıştı.

Lan Wangji, kolundan tutarken, yüzünde maske olan kişiye, Wei Wuxian'a bakıyordu. İri gözleri maskenin ardından bile kendini belli etmişti.

On altı yıl boyunca bir kez bile Wei Wuxian'ın görüntüsü aklından silinmemişti. Şimdi ise yıllarca aradığı kişinin gözlerinin içine bakıyordu. Sonunda onu bulmuştu. Wei Wuxian ise Lan Wangji'yi Mo Köyü'nde görmüştü; fakat on altı yıl sonra ilk kez bu kadar yakından gözlerinin içine bakabilmişti.

İkisinin de hisleri kesinlikle kelimelerle ifade edilemeyecek kadar zor ve güçlüydü.

Wei Wuxian, Wen Ning'i geri göndermek zorundaydı; bu yüzden Lan Wangji'nin sıkı ellerinden, bir şekilde flütü dudaklarına götürüp çalabilmişti. Lan Wangji bilerek değil istemsizce elini sıkıyordu. Sanki bir kez daha ellerinin arasından kayıp gidecekmiş gibi..

Wen Ning çalılıkların arasından uzaklaştığında Lan Wangji'de o tarafa bakmıştı; ama bu sefer Wei Wuxian, Lan Wangji'nin elinden tutmuştu. Birbirlerine döndüklerinde, kimse olmasaydı uzun bir süre bu şekilde birbirlerine bakabilirlerdi; fakat araya birisi girdi.

"A-Ling."

Bu Jiang Cheng'tı.

"Dayı." diye karşılık vermişti Jin Ling. Sonradan ise azarlanacağını anlayıp bakışlarını yere çevirmişti.

Jiang Cheng yaşanan karmaşaya göz gezdirip sordu.

"Nasıl böyle bir sorun çıkarabildi?"

Yetiştiricilerden biri konuştu.

"Wen Ning'ti."

Jiang Cheng şaşırarak konuştu.

"Ne dedin sen?"

Yetiştirici tekrardan cevapladı.

"Wen Ning geri döndü. Onu, o çağırdı."

Parmağı ile Wei Wuxian'ı işaret etmişti. Wei Wuxian ise paniklemişti; fakat belli etmemeye çalıştı.

"Demek geri döndün."

Elinde ki yüzüğü Zidian titremeye başlamıştı. Mor kırbaç çıkıp Wei Wuxian'a doğru uzandı; fakat Lan Wangji hemen önüne gelip Öldürücü Tel ile engelledi.

Wei Wuxian bu fırsat ile, kaçmaya çalışmış; ama bu sefer kırbaç sırtına isabet etmişti. Acıyla yere düştü; fakat hemen kendini toparlayıp ayağa kalktı.

"Soylusun diye önüne geleni dövebileceğini mi sandın?"

Jiang Cheng elinde ki yüzüğe bakıp sessizce konuştu.

"Neden işe yaramadı?"

Jiang Cheng ve bir kaç kişi onun Wei Wuxian olup olmadığı hakkında tartıştıktan sonra en sonunda Jiang Cheng yüksek sesle Wei Wuxian'a soru yöneltti.

"Söyle bana. Kimsin sen!?"

Wei Wuxian eskiden onunla böyle olmadığı zamanları hatırladığında, içinden geçirdi.

"Bazen gerçekten on altı yıl öncesine dönmek istiyorum."

O sırada bugün yaşadığı şeylere yenik düşmüş ve baygın bir şekilde sırt üzeri yere bırakmıştı kendini. Lan Wangji hemen Wei Wuxian'ın yanına eğildi ve bir kaç kere onu uyanması için dürttü.

"Wei Ying."

En sonunda uyanmayacağını anlayıp Wei Wuxian'ın kollarını boynuna dolayarak o kargaşadan uzaklaştırmış, Sizhui ve diğerleri de Lan Wangji'nin peşinden gitmişlerdi.

Lan Jingyi ne diyeceğini bilmeyerek sordu.

"O..."

Lan Wangji ise bir an önce Wei Wuxian'ı Bulut Geçidi'ne götürmeyi düşünüyordu.

"Daha fazla konuşmayın. Kılıçlarınıza binin. Bulut Geçidi'ne dönüyoruz."

Wei Wuxian'ı dizlerinden ve sırtından tutarak kollarının arasına kaldırmıştı.
Kılıcına bindi ve Bulut Geçidi'ne doğru gittiler.

Onu bulmuştu. Bedeni şuan kollarının arasındaydı. Yıllardır görmediği o güzel yüze bakıyordu. Sadece bir şarkıyla tanımıştı. Bu şarkı Wei Wuxian'a yazdığı şarkı, WangXian'dı.

Inquiry || Lan WangjiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin