5.BÖLÜM: "Misafir"

Start from the beginning
                                    

Müjde burukça gülümsedi, ellerini Hira'nın saçlarından çektiğinde, "düşünemiyorum ki. Hemen evlenelim diyor ama düğün için borç batağına gireceğine adım kadar eminim." Dedi.

Hira, üzülerek baktı.

"Acaba baban..." diyip sustu.

Müjde ne diyeceğini anladığı için, "Bilmiyorum." Diyerek cevap verdi.

Acaba babası müjde için başlık parasını istemekten vazgeçer mi?

"Ama ola ki öyle bir şey olursa fazla darlığa düşmeyiz. Yine borcumuz olur ama öderiz." Diyen müjdeyle hira onu kedine çekerek sarıldı.

"Babam babanla konuşsun mu? Fırat amca halden anlayan biri. Öyle bir adam değil çok şükür. Durumu bilirse eminim yardımcı olur."

Dedikleri müjdeyi sıcacık bir gülümseyişe itti. Candan bir ifadeyle sıkı sıkıya hiraya sarılmış vaziyetteyken başı hiranın omuzlarındayken yavaşça salladı.

"Teşekkür ederim, canım. Sen de olmasan..."

Hirayla karşılıklı geri çekildiler, aynı dost tavır hiranın siluetine sinerken tatlı tatlı gülümseyişlerini bir anda elifin çıkardığı yaygara bozdu.

Bahçe kapısından geçen kalabalığı çayı ısıtırken gören elif, "Geldiler!" Diye öyle bir çığlık attı ki, masada oturan ıraz hanım ve esma; cam kenarında birbirlerinin derdine çare bulmaya çalışan müjde ve hira korkuyla irkildi.

O an pencereye üşüşen bedenler o kadar hızlı ve atikti ki hira daha kafasını çevirip bakamadan kendini bir anda geriye savrulurken buldu. Şaşkınlıkla cama yapışan kadınları görmek onu öylesine şaşırttı ki ağzı açılarak baktı. Tam o anda cama yapışan kadınların arasında ıraz hanımı da görmek resmen hirayı bozguna uğrattı.

Yüzündeki bozgunluk, 'Sen de mi brütüs' ifadesi olsa gerekti.

"S-siz,"

Ne diyeceğini ne konuşacağını bilemeyerek gözleri bir müjde ve elifte bir de ıraz hanım ve esma da dolandı.

"Ay inanamıyorum bu o mu? Ay bu o! O!"

Elifin çığlık vari sözleri tam da o zaman genç kızın şaşkınlığının üzerinden atmasına neden oldu. Peş peşe gelen heyecan dolu övgüler kulakları tıkarken, hira ne yapacağını bilemeyerek öylece bekledi. Aynı anda müjde, "Kapıyı çalacaklar!" Diyerek mutfak çıkışına koşmaya başladığında yavru ördekler misali peşinden elif, ıraz hanım ve esma gitti. Genç kız mutfakta tek başına kalakaldığında adımları tereddütle nihayet boşalan pencere önüne gitti. İki adımından sonra garip bir çekingenlikle tül perdenin arkasından dışarıya baktı.

Titrediğinden bi haber göz bebeklerini kapı girişinin orada toplanan kalabalığa çevirdiğınde, bakışları tanıdık tanımadık her bireyin üzerinde dolandı. Gözleri kadınların aksine geride duran erkekler arasında daha birkaç saat önce hazırlıksızca yakalandığı bakışların sahibini ararken bulması o kadar da zor olmadı. Zira ilk gördüğünde bile dikkatini çeken uzun boyu ve iriliğiyle o adam, neredeyse erkeklerden bile geride duruyordu.

O an genç kızın kalbini garip bir sızlama sardı. Yine de izledi.

Onlar kapıyı çalana kadar ve kapı açılana kadar tül perdenin arkasında yanında, başka iri bir adamla konuşan adamı izledi. Onda ilk dikkat çeken özellikleri arasında bir de iç titreten ve hayranlık uyandıran gözleri vardı.

Kesin bakışları olan adamın gözleri bataklık yeşiliydi. O yeşilleri daha da ihtişamlı gösteren keskin bir çene hattı, neredeyse çıkık elmacık kemikleri ve kapkara saçları... Şüphesiz buğday tenli adam, çok güzeldi. Gerçekten güzel...

Oluru Var mı?Where stories live. Discover now