1.Bölüm

380 176 68
                                    

Pencereden dışarıyı izlemek.
Bunca yıl yaptığım , dışarıyı görmek için yapabildiğim tek şey.
Rüzgarı tenim de hissetmek için ise pencereyi açmak.
Garip değil mi?
Birşey önünde durduğu halde dokunamamak.
Belki beni istemiyor dünya yada böyle yaşamak en doğru seçim olabilir.
Ama benim hayatım benim elimde değil babam istese yemek yerim o istese pencere kenarına oturabilirim.
Neden peki?
Bir kez olsa cevap verse bana.
Sorduğumda söylediği şey " en doğrusu bu hem dışarıda seni üzebilecek milyonlarca insan var sen bu saatten sonra kaldıramazsın insanları",diyip gidiyordu.
Keşke normal insanlar gibi olsaydım.
Bazen de size normal gelen hayatlar bazılarının hayalleri olabilir benim istediğimse normal olmak.
Hayatta bu değil mi acılarla tebessümlerle yaşamak.
" Aynı gökyüzü altında bir direniştir yaşamak." derler öyle ağlamadan nasıl gülebileceksin ki babam neyden korkuyordu peki?
Odamda oturmanın bana kazandırdığı tek şey çok bilmem okumadığım kitap , ansiklopedi yoktu.
Çok bilip çok öğreniyordum.
Ama yaşamıyorum yaşayabildiğim tek şey sessizlik.
Sessizliğimi yüzünü babam dışında görebildiğim tek insan ferda abla böldü.
- Benna kızım sana yemek getirdim ordan ayrıl bakalım haydi kızım.
- Tamam ferda abla.
O benim yatağımın önüne getirip bıraktı yemeği bende oraya oturunca yanıma geldi.
- Bugün nasılsın?
- Yine hissetmediğim bir gün için direniyorum kendimle nasıl olabilirim ki.
- Diren kızım zaman herşeyin ilacı sabret.
- Nereye kadar abla cevap alamadığım sorularla yaşamak zor.
- Kızım babana güven ben gidiyorum sen yemeğini ye.
O kalkıp çıkınca ben kalkıp aynamın önünde duran portakal kokulu parfünümü
sıktım tekrar tekrar hissetmediğim kokular için kendimi avutuyordum böyle.
Portakal gibi kokarak.
Yemeği yemedim babam kızardı buna ama canım istemiyordu.
Biraz bekledikten sonra aşağı inmeye kalktım onunda bir saati vardı tabi.
Aşağıya bana hazırlanmış piyano ve keman odasına girdim ben indiğimde ev birden boşalıyordu.
Babam böyle istiyordu.
Ben piyanonun başına geçip çalmaya başladım.
En sevdiğim notaları.
Dinleniyordum böyle ruhum huzurla dolduğunu hissediyordum.
Huzurumu arkadan gelen babamın sesi böldü.
Arkamı dönünce sırtını kapıya yaslanmış duruyordu.
- Ne o huzur mu arıyorsun portakal kokulum.
Gülümseyip babama sarılmak için kalktım.
Babama sarıldıktan sonra,
- Malum bazı eksiklikleri doldurmak gerek baba.
Babam tebessüm edince koluna girip,
- Hadi yemek yiyelim.
- Sen yemeğini yemedin mi?
- Yok baba ya zorlardım olmadı canım istemiyordu ama şimdi yiyebilirim sanırım.
- Tamam gel o zaman birlikte yiyelim.
Kocaman salon da duran altın kaplama masaya oturdum önümüze servis yapılan
yemekleri yemeye başladım.
Kafamı kaldırıp,
- Ee babacım bugün dışarıda neler oldu.
Babam bu soruya alışmıştı.
- Normaldi hava serindi insanlar sakin , huzurlu.
Ben hüzünle gözlerimi önüme çevirdim.
- Ne oldu niye yüzün asıldı.
- Sence baba yaşayamadığım birşey için üzülüyorum tabiki.
- Kızım bunları defalarca konuştuk böyle olması gerekiyor sen dışarısı çok mu güzel sanıyorsun değil insanlar kötü akıl almayacağın kadar derdin oldu mu dışarının güzelliğini bırakıyorsun bende senin özgürlüğünü aldığım için ezilmiyor muyum sanıyorsun?
- Baba ya ben ne olacağım yapma o zaman eziliyorsan.
- Yapmak zorundayım kızım.
- Baba sen kaçıyorsun biliyorum ki kaçarak yaşanmaz ben hissetmedim bilmiyorum nasıl bir duygu hayattan kaçmak benim tek istediğim üstüne üstüne yürümek.
Hayat bu baba yaz için kışı yaşaman gerek
Çatalımı bırakıp ayağı kalktım.
Babam üzgün bir sesle,
- Nereye gidiyorsun?
- Odama baba odama gidebileceğim tek yer orası zaten.
Babama bir kez daha hüzünle bakıp odama koşarak gittim kendimi yatağa atıp ağlamaya başladım.
Özgür olmak istiyorum zor değildi bu olmamalıydı.
Ben suç işlemiş bir suçlu değildim yada yaslanmış yürümeyecek bir yaşlı.
Daha gençtim 20 yaşındaydım.
Yeni yeni birşeyleri istiyordum.
Kaç yıldır susup kabulenmiştim.
Ama bir yerden sonra bende istemeye başladım ve bu sefer susup denileni yapmayacaktım.
Yürütecektim kendim için.
Hep hayalini kurduğum o dışarısı nasıldı acaba.
Mesela yürürken insanlar nasıl telaşla gidip gelir ve sende karışırsın o telaşa o his.
Mesela birden bire yağan yağmura tutulman çeneden akan yağmur nasıldı?
Yada akşamleyin çıkan ay onu saatlerce izlemek çimenlerde uzanıp.
İnsanlar da benim gibi şeyler mi istiyordu acaba bir keresinde babama sormuştum.
Oda,
- Güzellik , hissedebilmek kimin umurunda kızım insanlar hep önündeki şeylerin kıymetini bilmeyen varlıklardır.
Babam sayesinde insanlarla karşı içimde önyargı birikmesine engel olamıyorum bazen de düşünüyordum babamı kim böyle yaptı böyle düşünmesini sağladı diye eğer o her kimse bende bu yüzden özgürlüğümün tadını çıkarmıyordum.
meşhur bir söz vardır ne zaman önyargıyla hareket etsem kendime hatırlatırım.
"Bir ön yargıyı parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur."
Ben hayatı yaşamayı merak ediyordum.
Çok garip kendi hayatımı merak ediyordum.
Yaşayınca neler hissedeceğimi merak ediyordum.
Ama yaşayabilecek miydim?
Yaşamak istiyordum birşeyleri tatmak hep aynı şey için ağlamamak farklı duyguları farklı şeylerle hissetmek istiyorum.
Bu kadar imkansız olmamalı.
Birgün aşık olurdum belki
Belki birgün bir mesleğim olurdu.
Onlar şuan uzaktı peki birgün dışarıya çıkabilecek miydim?
Hayat böyle işte sana basit gelen ona imkansız sana küçük gelen ona hayal kimseyi hiç kimseyi dışarıdan yargılamamak gerekiyordu.
Çünkü hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildi.
Hayat bu dört duvar arasında bana çok şey öğretmişti bir yaşamayı öğretmedi.
Yaşayamazsan peki önemi kalır mı hayatın?
Önemi kalır mı sonradan kazanılmış duyguların , gülüşlerin , bakışların bilmiyordum ama yaşamak istiyordum.
Ve yaşayacaktım artık yapacaktım.
Ben güçlü görünmeye çalışmaktan yorulmadım çünkü güçlüydüm bunu herkes rüzgar, geceler, ağaçlar bile görücekti.


PORTAKAL KOKULU KIZWhere stories live. Discover now