Altıncı Bölüm

458 127 23
                                    

Multi Masal

Önce yıldıza basalım  mı☆

Keyifli Okumalar


Çalışma masasının üzerindeki küçüklüğümün hediyesi olan okuma kitabını avucumun içine bıraktım. Her bir satırı zihnimde saklıydı. Göz kapaklarımı kapatarak parmaklarımı kitabın kapağında gezdirdim. Aradan koskoca on iki sene geçmişti.

İç geçirerek küçük papatya tanesinin bulunduğu sayfayı açtım. Daha küçük yaşımda altını mor simli kalemimle çizdiğim cümleyi sesli okudum.
“Aradıkları şey tek bir gülde ya da birazcık suda olabilir. (…) Ama gözler kör. Ararken yüreğiyle bakmalı insan.” Antoine de Saint-Exupery, ne güzel söylemişti! Küçük papatya tanesinin kuruyan yapraklarını incitmekten korkar gibi okşamaya başladım. Aradan on iki sene geçmesine rağmen güzelliğini hâlâ koruyordu. Papatyayı burnuma değdirerek kokladım.

Nazif kokusu hâlâ gitmemişti. Hatta kitap kokusuyla harmanlamıştı. Beyaz ahşap kapının birden açılmasıyla parmaklarımın arasındaki papatya kahverengi parkelerle buluştu.

“Kızım nerede kaldın, kaç saattir sana sesleniyorum?” Dudaklarımı içe doğru büktüm. Yemek yiyeceğimizi unutmuştum. O güzel mavi gözlerini sol elimdeki beyaz romana çevirdi.
“Binlerce kez okudun. Bıkmadın mı hâlâ okumaktan.” Başımı iki yana salladım. İnsan sevdiği şeyden hiç bıkar mıydı? “Hadi okumayı bırak da yemek yemeye gel, seni
bekliyoruz.” “Tamam, geliyorum.
Siz yemeye başlayın. Yetişirim ben
size.” Yarıya kadar açtığı kapıyı kapatarak odadan çıktı.

Yere çömelerek parkenin üzerine düşen çiçeğimi yerden aldım.
Aynı sayfada durmaktan hafif bir şekilde iz çıkmıştı. Son kez beyaz yapraklarını okşayıp geri yerine koydum. Odadan çıkmak için kapının kolunu kavradığımda odanın içini
bildirim sesi doldurdu.

Mesaja bakmazsam odaya geri gelene kadar meraktan çatlardım. Bedenimi yana döndürerek yatağın üzerindeki telefonumu elime aldım. Bilinmeyen yazmıştı. Kalp atışlarımın hafiften hızlanmaya başlamasıyla sağ elimi göğüs kafesimin üzerine koydum. Birdenbire bana ne olmuştu böyle? Yatağın uç kısmına oturarak telefonun ekran kilidini girdim.


Ben Benim: İyi akşamlar gül güzeli.

Gülümsedim.

Masal Perisi: İyi akşamlar

Ben Benim: Ne yapıyorsun?

Masal Perisi: Yemek yiyeceğim, sen ne yapıyorsun?

Ben Benim: Yemeğini ye, aç kalma.

Masal Perisi: Merak etme, aç kalmam.

Ben Benim: Ders çalışıyordum.

Masal Perisi: Hangi bölümü okuyorsun?

Dudağımın kenarını ısırarak yazmasını beklemeye başladım. En azından hangi bölümü okuduğunu öğrenmem benim için iyi olacaktı.

Ben Benim: Sanki beni bulmaya çalışıyorsun.

Masal Perisi: Kimle mesajlaştığımı merak ediyorum.

Telefonun sol üst köşesinden saate baktım. Annemin odaya gelmesinin üzerinden beş dakika geçmişti.

Ben Benim: Sayısal.

Bizim ya da yan sınıftandı. Onu, büyük olasılıkla tanıyordum. Kuruyan dudaklarımı ıslattım.

Masal Perisi: Bizim sınıftan mısın?

Ben Benim: Bunu söyleyemem.

Dudaklarımı büzdüm. Söylemesini zaten beklemiyordum. Sadece küçük de olsa şansımı denemiştim.

Masal Perisi: Yemek yiyeceğim, sana iyi ders çalışmalar!

Ne yazacağını beklemeden sohbetten çıktım. Biraz daha burada kalırsam benim için hiç de iyi şeyler olmayacaktı. Telefonu yatağın üzerine bırakıp yataktan kalktım. Odadan çıktıktan sonra merdivenleri ikişer üçer inmeye başladım. Fazlasıyla acıkmıştım.

***
İşaret ve başparmağımın arasındaki çekirdek kabuğunu yarıya kadar dolu olan tabağın içine bıraktım. Yedikçe yiyesi geliyordu insanın, bağımlılık yapmıştı. Yanmaya başlayan dudaklarımı yaladım. “Görüyor musun şu şerefsizin yaptığını?” Gözlerimi televizyondan ayırmadan başımı salladım.
Ne zaman televizyondan dizi izlemeye karar versek aldatmadan öteye gidemiyorduk. Son senelerde fazlasıyla can sıkıcı olmaya başlamıştı.

Ben Benim Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt