Yan Karakter -32-

Start from the beginning
                                    

"Özür dilerim, Duru. Ama Tolga varsa ben yokum. Onunla aynı ortama girmek istemiyorum, onun adını dahi duymak istemiyorum. Sadece bende açtığı yarayı kapatmaya çalışıyorum ve bu durum takdir edersin ki bana hiç yardımcı olmuyor. O yüzden her ne kadar bundan nefret etsem de senden bir tercih yapmanı istemek zorundayım."

"Öyle mi?" diye mırıldandım yalnızca. "Yani hiçbir şey söylememe izin vermeden kendin bir sonuca vardın ve şimdi benden seçmemi mi istiyorsun?"

Ulaş, bakakalırken ben soğuktan titreyen çenemi sıkıp anlaması için bir süre baktım ona. Anlamamıştı, omuzlarımı silkip bakışlarımı kaçırdım.

"O zaman üzgünüm, Ulaş." 

Yeniden göz göze geldiğimizde gözlerinde şaşkınlık yoktu. Konuşmaya devam ettim. "Ben ablamın iyiliği için uğraşıyorum ve ister inan ister inanma, Tolga ona iyi geliyor. Ablamı konuşturabilen tek kişi o. Ama şunu bilmeni istiyorum, seçtiğim kişi Tolga değil, ablam."

"Duru-..."

"Hayır, dinleyeceksin. Bu sefer ben konuşacağım." Ulaş, dudaklarını birbirine bastırdığında titreyen sesimi düzeltmek için boğazımı temizlemiş, konuşmaya öyle devam etmiştim. 

"Hayatım boyunca yanlış anlaşıldım ben, Ulaş. Her şey için kendimi suçladım, kendimi insanlara anlatmaya çekindim. Sonra seni gördüm, insanlara olan tavrını gördüm ve tamam dedim. Olmak istediğim insan bu. Ne güzel, etrafındaki herkese karşı çok sıcak. Ama konu ben olunca yine bir şeyler mahvoldu."

Ulaş, elini ensesine atıp kaşırken ben de rüzgarın önüme uçurduğu saçlarımı geriye itmekle meşguldüm. Suratımın kıpkırmızı olduğunu hissediyordum. Boğazım acıyordu, ağlamamak için kendimi çok zor tutuyordum.

"Olaylar böyle geliştiği için özür dilerim ama her şeyi baştan alma fırsatım yok. Ne yapayım? 3 yıldır konuşmayan ablam gitti Tolga'yla konuştu. Sen ne yapardın, Ulaş? Aynı durumu sen yaşasan ne yapardın?"

"Senin yaptığını yapardım." diye mırıldandı. Rüzgarın sesinden onun sesini zar zor duymuştum. 

"O zaman beni anlıyorsun." 

"Seni anlıyorum ama sen de beni anlamak zorundasın, Duru. Eğer onunla görüşmeye devam edeceksen-..."

"Edeceğim." diyerek olaylara bir kesinlik kazandırdım. "Ama bunu Tolga'yla vakit geçirmeyi çok sevdiğim için yapmayacağım. Ablam onunla konuştuğu için yapacağım. Denemek zorundayım."

Ulaş, anlayışla kafasını sallayıp burukça gülümsedi. Her ne kadar anlar gibi başını sallasa da aslında anlamadığı belliydi. Onun durumundaki biri için çok görmüyordum bunu. Tolga'yı görmeye bile katlanamıyordu çünkü. Ve bunu ben istemesem de Tolga, hem ablamın hem de benim hayatıma girmişti. O, ablama bu kadar iyi gelirken onu hayatımızdan çıkaramazdım. 

"Biliyorum, denemek zorundasın. Denemelisin. Umarım ablan tamamen iyileşir ve yakında sizinle de konuşmaya başlar." 

Ulaş, sertçe yutkunup gözlerini kaçırdı. Bir süre sessizce etrafa baktıktan sonra kahverengi gözleri yeniden gözlerimi bulmuştu. O konuşmadan söyleyeceklerini gözlerinden görmüştüm, bu yüzden gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Çok geçmeden Ulaş konuştuğunda tutunduğum dalın kırılma sesini duyar gibi olmuştum.

"Ama ben artık yokum, Duru."

***

Paytak adımlarla, yolumu uzata uzata sonunda eve gelmiştim. Apartmanın kapısını ittirip asansöre doğru ilerledim. En yüksek katta olan asansörün çağırma tuşuna döver gibi basmıştım. Halim olmadığını biliyordu ya, sanki bilerek en yüksek katta bırakılmıştı. İçimin acısını asansörden çıkarıyordum. Sonunda önümde durduğunda kapıları açılmış, asansöre binmiştim.

Evimizin bulunduğu kata basıp kollarımı göğsümde birleştirdim ve sırtımı arkaya yasladım. Aynadaki görüntüme hiç bakmak istemiyordum. Ne haldeydim tahmin edebiliyordum ama yine de görmek istemiyordum.

Evimin kapısının önüne geldiğimizde annemin henüz evden çıkmadığını bilsem de zile basmamış, anahtarla kapıyı açmıştım. Sessizce içeriye geçtim ve bana seslenen anneme cevap vermeyip banyoda elimi yüzümü yıkadım. Hızlıca odama çekildiğimde annem, beni görmek için odamın kapısını çalmıştı.

"Giyiniyorum!" dedikten sonra yalan olmasın diye okul formamı üzerimden çıkarmaya başladım. Bunu yaparken birkaç kere yüzüm kasılmıştı, ağlayacak gibi olmuştum ancak kendimi sıkıyordum. Annem birazdan işe gidecekti. Eğer ağlamazsam bu halsizliğimi yorgunluğuma verir, o kadar üstüme gelmez ve aklı bende kalmazdı.

Üstümü çıkarıp ev kıyafetlerimi giyene kadar ağlamamı tutabilmiştim. Ulaş'ın bana aldığı boncuklar gözüme takıldığında burnumun ucu sızlamıştı ama hemen odamdan çıkarak onun da üstesinden gelmiştim. Annemi kapıya kadar geçirip ablamın odasına girdiğimde sessizce penceresinin önünde duruyordu. Her zamanki gibi.

Yerdeki mindere kurulup ellerimi bacaklarımın etrafına sardım. Belki de ablamın konuşmaması ilk kez işime yarıyordu, ben de konuşacak halde değildim çünkü. Bu sessizlik hakkında o ne düşünüyordu bilmiyordum gerçi. Kendimi konuşmaya zorladım.

"Çocukluğumuzu hatırlıyor musun? Her şey ne kadar güzeldi. Herkes bizim ilişkimize özenirdi, beni en iyi sen anlardın. Seni de en iyi ben anlardım." Gözlerimi ablamın yüzünde gezdirdim, bana bakmasa bile söylediklerime kulak kesildiğini biliyordum. Burukça gülümsedim.

"Peki şu an beni anlıyor musun, abla? Kalbimin kırıldığını anlıyor musun?"

Sesim titrediğinde susmak zorunda kalmıştım. Ağlamamak için çenemi sıksam da nafileydi, gözümden o ilk damla düştüğünde kalanını tutamazdım. Ablama doğru yaklaşıp başımı dizlerine yasladım ve sessizce ağlamaya devam ettim. Bana aldırmayacağını biliyordum. 

"Galiba konuşmamanın tek iyi yanı şu an rahatsız olduğunu söyleyemeyecek olman." deyip kendi kendime güldüm. Birkaç saniye sonra ablamın elini başımın üzerinde hissettiğimde hissettiğim şokla ağlamam durmuştu. Başımı kaldırmaya çalıştığımda elini bastırmış, beni iyice dizine yatırmıştı. Ne olduğunu anlamlandırmaya çalışırken parmaklarının saçlarımda usulca gezindiğini hissetmiştim.

Saçlarımı okşuyordu.

Gevşediğimi hissederken yüzümde huzurlu bir gülümseme belirdi. Gözlerim yavaştan kapanıyordu. Uyuyacak kadar olmasa da mayışmıştım. Mırıldanarak konuştum.

"Biliyorum, konuşmayacaksın. Ama ben senin ne demek istediğini tahmin edebiliyorum."

Dışarıya derin bir nefes verip ekledim.

"Geçecek."

İyi günler, 'gü'lerim. ♡

YAN KARAKTER | TextingWhere stories live. Discover now