1.Bölüm "Ev"

15.9K 874 211
                                    

Götüm uyuşmuş, gözlerim yorgunlukla kapanırken sobadan gelen çıtırtı sesleriyle iyice yerleştim oturduğum yere. Karşımda duran adam bana bakıyordu hala, emindim ama çekinecek halim yoktu. Ben tee Ordu'dan Van'a gelmiştim. Az buz değil 785 kilometre yol gelmiştim. Yoldayken bazen beynimin şaftı kaysa da gelmiştim sonuç olarak.

Cebimde beş kuruş para kalmamıştı. Eğer olsaydı büyük ihtimal burada soba karşısında içimin ısınmasını beklemek yerine TUS'a hazırlanıyor olurdum ama buralar çok da önemli noktalar değildi. Ne olmuştu yani beş kuruşsuz baba evinden kovulmuşsam?

Herkesin başına gelebilirdi...

Kendi kendimi avuturken kaçamak bir bakış attım ona gözlerimi açıp. Hala dik dik bakıyordu. Hızlıca gözlerimi geri kapattım, harbiden bu adam beni rahatsız ediyordu. Elimi kumral saçlarıma geçirdim gergince,  biraz onları dağıtıp geri kucağıma koydum.

" Yeni atanan doktorsun değil mi sen evladım?" duyduğum hafif şiveli sesle gözlerimi aralayıp dikleştim oturduğum koltukta. Yaşlı kadın başında baş örtüsü elinde bir bardakla mutfak olduğunu düşündüğüm yerden geliyordu. Altında etek, üstünde ise çiçekli kazak ve bir yelek vardı. Klasik bir teyzeydi. Bana babaannemi hatırlatıyordu. Babaannemden az dayak yememiştim saksılarını devirdim diye. Rahmetli ölürken en çok beni sevdiğini söylemişti oysaki. Kadın madem seviyorsun niye vuruyorsun değil mi ama...

"Evet teyze." dedim çatallı sesimle. Sesimle kaşlarımı çattım. Hasta olacaktım kesin. Ters ters bana bakan suratsız herife baktım. Hepsi senin yüzünden dedim içimden memnuniyetsizce. Mendebur dedim içimden ama bakışlarıma bile yansıdığına emindim. Kafamı tekrar teyzeciğime çevirdim. Ne de olsa deliydi biraz, ters baktık diye başımıza da iş açmamak lazımdı. Kendimi severdim vesselam, kim vurduya gitmek de olmazdı şimdi.

Teyze kahverengi gözleriyle beni iyicene süzdü. Teyze yani ayıp olmasın diye bir şey demiyordum ama alıcı gözle bakmazsan vallahi çok mutlu olurdum demek istesem de sustum.

Koca mı seçiyorsun kızına niye öyle bakıyorsun demek istesem de dilimş ısırarak kendimi durdurdum.

Sobanın üzerinden çaydanlığın demlik kısmını aldı ve bardağı doldurmaya başladı. " Diğer doktor üç ay dayanıp kaçtı." Dedi sanki komik bir şey anlatıyormuş gibi. 'Valla teyze neden kaçtığını çok iyi anlıyorum.' dememek için zor tuttum kendimi yine. Tamam biz de rezidans çocuğu değildik ama bu kadar maddi sıkıntı çeken köyde de hiç kalmamıştım.

Köye geldiğimizde yaklaşık yarım saat yürümüştük ve  kelimenin tam anlamıyla benim şaftım kaymıştı. İlçe merkezi normal bir ilçe merkeziydi ama köy gerçekten vasat haldeydi. Neredeyse her yer iki katlı veya gece kondu tarzı evlerle doluydu, ahır olduğunu düşündüğüm yerler de vardı. Büyük tarlaların yanına yapılmış birbirinden uzak evlerdi. Ben daha şoku atlamamışken adam beni iki katlı eve doğru götürmüştü sonrası ise o evin üst katında oturmuş teyzenin beni sorular ve bakışlarla taciz etmesiyle son buluyordu.

"İyi bir çocuğa benziyorsun adın ne bakayım senin ?" Çay bardağını elime tutuşturdu. Şeker atmış mıydı acaba diye düşünürken çaydan içtim ama tam da sevdiğim gibi şekersizdi. Memnuniyetle kafamı salladım ve sobaya azıcık daha yaklaştım. İçim sobaya rağmen hala üşüyordu.

Van da ne soğukmuş... Ordu'da bir kere bile böyle donmamıştım.

"Turgut." Dedim çaydan bir yudum daha alırken.

Üzerindeki bakışlardan rahatsız olup kafamı karşımdaki kanepede oturan, hala bana dik dik bakan mendebura çevirdim. Kem gözlü ne bakıyorsun diye çemkiresim geliyordu. Hafif kemikli burnu ve kalın dudaklarıyla doğululara benziyordu. Yakışıklı olduğunu inkar etmeyecektim. Köpek gibi yakışıklıydı şerefsiz. Koyu kahve saçları hafif koyu buğday teniyle harbi iyi parçaydı. Deve gibi boyunu unutmamak gerekiyordu. Neyse ki ben de en az bu herif kadar uzundum da gururum parçalanmıyordu karşısında. Durduk yere sidik yarışına girmiş olmam hiç önemli değildi, gıcık kapmıştım bir kere. Ela gözleriyle bir kez daha beni baştan sona süzdüğünde dudağında alaycı bir gülümseme asılı kaldı.

Özgüvenim hiç bir zaman tipim için yüksek olmamıştı ama yine de bu tavrı içimde bir yerlere dokundu. Geldiğimden beri ilk defa rahatsız ve mutsuz şekilde kıvrandım. Gergin şekilde yeşillerimi teyzeye çevirdim. "Burda kalırsın diye düşündük biz, gelen doktorları üst katı kiralıyoruz genelde." Kafamı salladım, bundan iyi bir seçeceğim bence de yoktu. Evleri o kısa sürede görmüştüm ve en moderni şu an içinde olduğumuz evmiş gibi geliyordu.

Ah be Turgut'um nasıl da sürünüyorsun... Babamın bu halimi görse sürün köpek az bile diyeceğine emindim. Oysaki benim gariban anam nasıl da üzülürdü buz gibi yerlere geldiğimi duysa. Gerçi gayet de duymuştu. Sadece üzülmekle kalmıştı.

Teyze sordukça ben cevaplıyordum ve konuştukça sevmeye başlamıştım. Tam da benimle oturup dedikodu yapacak birine
ihtiyacım vardı. Çok dertliydim zaten anasını satayım. Gerçi içimdeki pempeyi de asla atamıyordum. Çocukluğumdan beri bu yüzden yüz kez annemden laf yemiş olsam bile bu bendim yani. Atsan atılmaz satsan satılmazdım ulan.

Teyze bana gelen doktorların anısını anlatırken gülmeden edemedim. Çoğu tiki tiplerdi anlattığı kadarıyla. Kimi bir hafta sonra istifa etmişti kimi bir ay dayanmıştı. Kimi ekipmansızlıktan sinirlenip gitmişti. Açıkcası sağlık ocağının halini düşününce ürpermeden edemiyordum. İnşallah beklediğim kadar kötü değildir demek dışında da elimden bir şey gelmiyordu. Bir sürü dedikodu sonunda teyze ayaklanmış gitmek için kapıda onu uğurluyordum. 

Karşı komşunun kızının evli bir adamla aşna fişne yaptığını bile öğrenmiştim. Yanımdaki herifin adının Baran olduğunu ve canım teyzeciğimin oğlu olduğunu öğrenmiştim ama mendeburdan hala haz etmiyordum. Bana kötü kötü bakması da cabasıydı.

Sevmediğin ot burnunda biter lafı harbiden doğruydu. Bu ot da Baran denilen herif oluyordu tam şu anda. Kapıyı kapatıp ona baktım. Göster göstereceğini de defol git evimden demek istedim ama ev aslında onundu. Belki okulda veya Ordu'da olsak diyebilirdim ama şu an ciddi zor durumda olduğumu düşünürsek susmak en iyisiydi. Çok yüzsüz biri olduğumu söylüyorlardı ya da çok geveze ama aslında sadece kendimi oyalıyordum. Canım sıkılıyordu bu hayatta yahu benim, kimse niye anlamıyordu?

Ela gözler beni çözümlemek için derin derin bakmaya başladığında yutkundum. İçim bir garip olmuştu. Allah vere de derinlerde boğulmayaydım...

Ve birincii bölümmm. Daha çok giriş gibi oldu. Eğlencesine yazıyorum ondan uzun olmayacak bölümler o kadar, hadi kaçtım ben.

NEFES BİLE ALMADAN (GAY)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz