"Uzay'dan ayrıldım." dedim bakışlarımı yüzüne doğru çevirerek.

Ata'nın gözleri fal taşı misali açılırken, "Ne?" dedi şaşkınlığı gözlerinden okunuyordu. "Nasıl ayrıldınız? Ne demek bu?"

Gözlerimi kıstım. "Ayrıldık demek. Sevemedim. Tamam, çok bencilim ama olmadı Ata. Ani karar verdim."

"Siktir..." dedi dudaklarını dişleyerek. "Üzüldüm."

Başımı öne eğdim. Sanki omuzlarımda devasa bir yük taşıyormuşum gibi hissediyordum lâkin bu yük beni ezmeyi bir kenara bırakıp vücudumda imparatorluk kurarak bana daha fazla acı çektirme taraftarıydı. Başından beri olanları düşündükçe neden Koray'la çıktığımı sorguluyordum. Pekâlâ, başıma bunların geleceğini bilseydim asla yapmazdım ama o an düşünememiştim. Pişman olsam da son pişmanlık neye yarıyordu ki?

"Aden'i gördün mü?" diye sordum sessizce. Sesimdeki burukluğu saklamaya çalışsam da kabak gibi meydanda olduğu aşikârdı.

Ata gözlerimin içine bakarak, "Beraber geldik ama o yangın merdivenine gitti. 2. katta olması lazım." dedi.

Kaşlarımı çatarak ayağa kalktım. "Neden yangın merdivenine gitti?" Ata omuzlarını kaldırdığında fazlasıyla şaşkın gözüküyordu. "Bilmiyorum ki. Neden sordun?"

"Hiç," dedim başımı iki yana sallayarak. "Derste görüşürüz." Arkamı dönerek hızlı adımlarla yürümeye başladığımda Ata arkamdan seslense de umursamadan yürümeye devam ettim. Ders başlamadan Aden'le konuşmam gerekiyordu. Zilin çalma saati yaklaştığından, okula giriş yapan öğrenci sayısı da artmıştı. Kalabalığın arkasından geçerek hızlı adımlarla merdivenleri çıktım ve 2. kata gelerek kırmızı kapıya doğru yürüdüm. Yangın merdiveninde ne yaptığını fazlasıyla merak ediyordum. Belki baş başa kaldığımızda daha samimi konuşabilirdik çünkü ne zaman konuşmaya başlasak yarım kalıyordu.

Kapıya yaklaşarak yavaşça açtığımda gördüğüm manzara karşısında gözlerim fal taşı gibi açıldı. Yüreğim göğüs kafesimin içerisinde tepinirken, yutkunmayı bir kenara bırakarak öylece durdum. Sanki biri zamanı benim için durdurmuş gibi hissediyordum. Öylece kitlenmiştim. Tek odak noktam, bu manzaraydı.

Aden başka bir kıza sarılıyordu, Cansu'ya sarılıyordu.

Beni fark ettiklerinde geri çekilerek yüzüme baktılar. "Ne oluyor burada?" diye sordum yüreğim ağzımda atarken. Sadece sarılıyorlardı lâkin bu bile üzerimde fazlasıyla büyük bir etki bırakmıştı.

Aden'in dudakları aralanırken, gözlerinin altı kıpkırmızı olmuştu. Gece uyumamış gibi gözüküyordu. "Hiçbir şey," dedi sakince. "Hiçbir şey olmuyor."

Cansu gülümsedi ve kollarını göğsünde buluşturarak gözlerimin içine baktı. "Senin ne işin var burada? Neden sevgilinin yanında değilsin?"

"Sanane," diye çıkıştım kaşlarımı çatarak. "Nerede olacağımı sana mı soracağım?"

Aden sakince, "Cansu bizi baş başa bırakır mısın?" dediğinde fazlasıyla ciddi gözüküyordu. Ses tonundaki burukluk gözümden kaçacak gibi değildi. Yeşil gözleri öylesine kısılmıştı ki yok olacak gibiydi. Bu adam ağlamıştı, gözyaşı dökmüştü, büyük ihtimalle benim için.

Defalarca kez olduğu gibi.

"Neyse, sonra görüşürüz." dedi Cansu gözlerini devirerek. Gözlerimin içine bakarak yangın merdivenin kapısını biraz daha araladı ve dışarıya çıkarak yanımızdan ayrıldı. Aden'le gözlerimiz buluştuğunda, yavaşça kapıyı kapattım. Biri açmadan buradan çıkmamız mümkün olmayacaktı. Ancak merdivenlerden aşağıya inerek buradan ayrılabilirdik. Yangın merdiveni oldukça geniş ve büyüktü. Kamera olduğunu göz önünde bulundurarak Aden'e doğru yaklaştım ve tam önünde durdum. Sırtını duvara yaslanmıştı. Bakışlarıyla beni takip ediyordu.

Boyum ona göre kısa olduğundan başımı hafifçe kaldırdım. İrislerine kadar bakıyordum. "Hemen kendini Cansu'nun kollarına mı attın?"

Yüzünü buruşturdu. "Saçmalama istersen. Buraya geldi, kötüydüm. Bana sarıldı sadece. Destek olmak için. Ne var bunda?"

"Kesin amacı destek olmaktır." dedim alayla gülümseyerek.

"Denisa," dedi Aden dişlerini sıkarken. "Bana hesap sorabilecek son kişisin. Burada dün geceden beri aklımda sen varsın, senin için gözyaşı döküyorum kızım ben. Hâlâ gelmiş, 'Kendini Cansu'nun kollarına mı atıyorsun?' falan diyorsun. Cidden ben sana olan âşkımı anlatamıyorum galiba." Elini yavaşça başıma götürerek kibarca dokundu. "Algılayabiliyor musun? Aşığım sana. Anladın mı?" 

"Anlamadım," dedim yüreğim dolmuştu. Sesim titremesin diye sertçe yutkundum. "Güven problemim var, biliyorsun. Erkeklere güvenmiyorum ve kimse beni senin gibi sevmedi. Boşluğa düşüyorum."

Burukça gülümsedi, başını iki yana salladı. "Güven problemin var ama Uzay'la çıkıyorsun. Güvenmediğin insanla neden çıkıyorsun?"

"Ayrıldım, bu konu yüzünden üstüme gelme artık!" diye bağırdığımda gözlerim dolmuştu. "Bana duygusuz bir robotmuşum gibi davranmayı kes! Benim de duygularım var. Yanlış yaptım, kabul ediyorum."

Bakışlarını kaçırdığında, dişlerini öylesine sıkıyordu ki çene kemikleri belli olmuştu. "Zoruma gidiyor," dedi başını sallamaya devam ederken. "Umursamam diye düşünüyordum ama yok."

"Ne?"

Birdenbire turuncu saçlarımı tutarak bana gösterdiğinde, yeşillerini elalarımın en içine daldırmıştı. "Bu güzelim saçlarında o çocuğun dudakları gezdi. Sana yüz defa söyledim. Saçların hassas noktam dedim. İlk ben olacağım dedim. En azından beni düşünüp bunu yapmayabilirdin ama yaptın. 2 gün çıktığın çocuk saçlarını kokladı. Lan ben yılladır bekliyorum kızım. Benim hevesimi yok ettin sen." Gözleri git gide daha da parlaklaşıyordu. Sessizce konuştu. "Yok ettin Niloya."

Yutkunamadan gözlerinin içine bakmayı sürdürdüm.

"Şimdi bana geldin ama ben bir seçenek değilim. 'Uzay olmadı, Aden'e gitmem gerek' düşüncesi beni yaraladı. Bunu yapamazsın." dedi başını iki yana sallayarak. Badem elması titriyordu. Gözümden kaçmamıştı. "Şu an sana sarılmak istesem de," duraksayarak nefes aldı ve elini kalbine götürdü. Fısıldayarak, "Burası izin vermiyor." dedi. Sanki sesi tükenmişti, konuşamıyor gibiydi.

"Özür dilerim." dedim sessizce. Daha fazla konuşamadım çünkü gözyaşlarına boğulacaktım.

Burukça gülümsedi. "Gerek yok Denisa. Ben seni seviyorum ya, bunu da affederim. Sadece zoruma gittiği için söyledim. Birkaç gün dramatik konuşurum. Sonra bir bakmışsın, Aden yine eskisi gibi. Bu âşk bana her şeyi unutturur. Merak etme, sen beni asla kaybetmezsin. Ben de seni asla kazanamam. Bu değişmez. Hiç değişmedi."

📎

N'abersiniz?

Yazım tarzımı beğeniyorsanız, 'Beyaz Panzehir' ismindeki kitabıma da beklerim. Şu an sadece 1 bölüm var, o da tanıtım. Biraz ağır ve edebi bir yazım tarzım var. Kitabı okursanız, memnun olurum. Beğeneceğinizi düşünüyorum. 🥺🤍

Bu arada beni takip etmeyi unutmayın, yepyeni ve güzel kurgularla hep karşınızda olacağım. Kucak dolusu sevgi.^^

İREM AYDIN.

purpledevias/ instagram

inci kolyeWhere stories live. Discover now