Anonim.

Bunların birine giriyormuydu?

Bilmiyorum. Neden bu kadar takıldığım ile aynı cevaba sahip olan bu soruya tek cevabım; bilmiyorum.

Ama bildiğim tek bir şey varsa o da bu dünyada kimsenin kalbini kırmak istemediğimdi. Benim kalbimi kırabilirlerdi. İçime atardım. Rabbime açardım. Ama bir insanın kalbini kırmaktan çok korkardım.

Ve sanırım ben anonimin kalbini kırmıştım.

Kafamın dağılması için çalışma masama geçtim. Lambayı yaktım.

Kurbağa Prens'e başlamam gerekiyordu artık.

Biraz da kaçmak için çözümü bunda bulmuştum.

Kurbağa Prens'in dönüşümünden, insan halini aldıktan sonra ilerleyişine göre ismini değiştiririm diyerekten yazmaya başladım.
_______________________________________

Bir varmış, bir yokmuş, çok çok eski zamanlarda bir prenses varmış. Havanın güzel olduğu günlerde gölün kenarında altın topuyla oynamayı çok severmiş. Yine günlerden bir gün altın topuyla göl kenarında oynarken birden top göle düşmüş. Prenses:

"Topum!" diyerek eğilip göldeki topuna bakmaya başlamış. Tam o sırada göl kenarındaki küçük bir kurbağa prensese:

-" Benimle arkadaş olursan sana topunu veririm." diyince Prenses:

"Olmaz" demiş.

Şalının kenarlarını düzeltip konuşmuş.

"Çünkü sen bir kurbağasın ve ortalığı kirletirsin"

Kurbağa:

"O zaman her gün benimle oyna." demiş.

Prenses bunu onaylamış, kurbağa topu prensese verir vermez prenses hızla oradan koşarak saraya dönmüş. Akşam olduğunda kral ve ailesi sofraya oturmuşlar. Tam o sırada kapıdan bir vraklama sesi duyulmuş. Kral:

"Kim o?" diye sorunca Prenses babasına olanları anlatıp kurbağaya verdiği sözü söylemiş. Kral:

"Söz, sözdür kızım" diyerek Prensesin 'ama ben onunla gündüzleri oynarım diye düşünmüştüm.' demesine kalmadan kurbağayı içeri aldırmış Kral. Sofrada yer verilmiş. Yemek bittikten sonra Prenses yatmak üzere odasına gitmek için yerinden kalktığında kurbağa:

-" Ben ne olacağım" diye vraklamış. Kral kızına :

"Kızım verilen sözlerle ilgili söylediklerimi umarım unutmamışsındır." diye hatırlatınca Prenses kurbağayı alıp mescit olarak ayarladıkları odaya götürmüş ve aralık olan kapının dışında bırakıp içeri girmiş namaz kılmak için. Kurbağa, prensese:

"Ne yapıyorsun?" demiş. Prenses o sırada abdest almış seccadesini yere seriyormuş.

"Namaz kılacağım." diyen Prensese dönüp 'namaz ne?' diye sormuş.

Prenses:

"Bizi Yaratan'a yani Allah'a teşekkür etmek için yapılan bir ibadet." deyince kurbağa lavaboya zıplayarak gitmiş. Geri döndüğünde çok yakışıklı bir prens görmüş prenses ama anında gözlerini yere indirmiş.

Prenses, o kurbağayı kız zannederek oyun teklifini kabul etmişti ama şimdi görüyordu ki bu kurbağa erkekti.

Prens, prensesi taklit edip gözlerini yerdeki halıya sabitlemiş. Ama hâlâ içeri girmiş değilmiş. Odanın içi sadece duvardan duvara halı ile kaplı olup ekte de seccade ve rahleler varmış.

Prens başını hafifçe kaldırıp konuşmuş.

"Ben de kılmak istiyorum. Ne yapmam gerek?"

Prenses tebessüm ile cevap vermiş.

"Abdest alman gerekiyor."

O sırada kral gelmiş. Prensle birlikte gidip abdest almışlar. Geri döndüklerinde kraliçe de gelmiş. Ve birlikte cemaatle namaza durmuşlar.

Aradan geçen uzun bir sürenin ardından prens artık İslam'ı yaşayan birine dönmüş. Saraya gelip prensese evlenmek istediğini söylemiş. Prenses de kabul edince, kral olan ama aynı zamanda da imam olan baba da, anne de onaylayınca imam nikahını kıymışlar. Dağda bayırda nikah salonu olmadığı için de kral saraya bir memur çağırıp devlet önünde de nikahlarını kıydırmış.

O günden sonra da hem prens hem prenses çok mutlu yaşamaya devam etmişler.

~Son
_______________________________________

Bir oturuşta yazdığım uyarlama sayıları çok azdı ama bir tane daha eklenmişti artık.

Güzel olduğunu düşündüm ve onu da diğer hikayelerin yanına ekledim.

Yatağıma geri geldiğimde kafamın biraz da olsa dağıldığını farketmiştim.

Bu şekilde daha fazla düşünmeden gözlerimi kapadım.

...

Sabah namazına kalkıp abdestimi aldığımda annemleri de kaldırdım. Sonra da abimi. Birlikte namazımızı kıldıktan sonra annemler yattı ben de kahvaltıyı hazırladım. Annemin gidişi bir tık zor olmuştu çünkü ben hazırlarım sen git yat diye diretmişti.

2 saat sonra kahvaltı masasındaydık. Annem ikinci bardağını bitirirken babam birinci bardağının sonlarındaydı.

Bir yudum alıp konuştu annem.

"Karşı apartmana birileri taşınmış herhalde. Sevim söylemişti."

"Kimlermiş?"

Şey ya.

Benim anonim yok mu? O işte.

Abim ağzındaki lokmayı yuttuğunda konuştu.

"Ben tanıyorum."

Tanırsın tabi.

"Arkadaşım ve kardeşi taşınıyor."

"Anne babaları?"

"Yokmuş anne. Sadece ikisi var."

"Ayy Allah rahmet eylesin."

"Amin."

Abimin açıklaması bittiğinde babam çayını bitirip masadan kalktı ve konuştu.

"O zaman bugün akşam yemeğine çağır arkadaşını. Kardeşi ile gelsin. Yalnız hissetmesinler."

Bir dakika.

Ne?
_______________________________________

-bölüm sonu

Selamunaleyküüm

Nasılsınız bakalım?

Düşündüm de artık bölümlerin bir şarkısı olsun. Bu bölümün şarkısı: Cem Çınar - Sen Olmayınca

Uyarlama hakkında ne düşünüyorsunuz? Güzel oldu mu sizce?

Bugün de prense düştük çok şükür 🙃

Eee Onurlar yemeğe geliyormuş.

Biraz. Hatta birazdan daha fazla rutin bir şey çıktı sanki ama nasıldı?

Allah'a emanet olun Vişnelerim 🍒♥️

~vişnesevenlerinyanaklarınımıncırın

Vişne | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin