"Ne diyorsun lan sen?!" Dişleri arasından söylediğiyle birlikte göğsüme kısa ama güçlü bir yumruk attı. Anında gözlerimi arkalarda kalan Kyungsoo'ya çevirdim, birden diken üstüne gelmiş bir vaziyette oldukça temkinli duruyordu. Neden bilmiyorum ama ben bu küçüğü dövsem o da bir suçu günahı olmayan -sanırım adı Chan gibi bir şey olan- çocuğu döverdi.

"Şş... Rahat dur. Yoksa eğlenceyi kısa kesip seni dövmek zorunda kalabilirim. Şimdi... O fotoğrafları, videoları siliyor musun, silmiyor musun?"

"Silmiyorum! Demek beni aldatıyor, ha?! Bütün fotoğraflarını da videolarını da paylaşacağım!" Hâlâ dişleri arasından bağırırken üstüme yürümeye başladı. Yazık, korkup geri adımlayacağımı sandı heralde ama ondan daha cüsseliyken ancak kollarımı göğsümde bağlayıp, gülümseyerek ona bakabilirdim.

"Aldatma diyemeyiz bence." Rahatça omuz silktim. "Sonuçta senin tarafından bir zorlama söz konusu değil mi? Hem, eğer dokümanları paylaşırsan kendi zararına olur."

"Sen kimsin ki? Bir öğrenciden başka sen nesin ki? Bana nasıl zarar vereceksin oğlum sen? Beni kandırmaya çalışıyorsun ama yemezler." Şimdi yine sırıtmaya başlamıştı.

Keşke bir yumruğu, o güzel elmacık kemiklerini içine göçürtecek hızda çaksam.

"Ah, bir bilgi daha vereyim." Dişlerim ortaya serili, içtenlikle ve dalgayla sırıtıyordum. "Biliyor musun, esmerimin bacakları üzerimde, ben uyluklarını okşarken soyunma odasında öpüşmemize şahit olmalıydın. Bizi soyunma odasına kilitlemişler bir de!" Çok heyecanlı anlatıyordum, sanki yakın bir arkadaşıma anlatır gibi ama dalga geçtiğim de belliydi. "Tanrım... Akşam sekize kadar dolaptan dolaba çarpıp banklarda, yerlerde yatıp yuvarlanarak sürekli öpüştük! Kapımız açılmasaydı muhtemelen çok daha ileri gidecektik..." Hâlâ aynı yüz ifadesini korurken bir bilgeymişim gibi davranıyordum. "... Neyse, yakın bir zamanda bunu yapacağız. Ama bunu sana söylememin sebebi, soyunma odasında üstünü falan değiştirirken dokunduğun her yerde öpüştüğümüz aklına gelsin, tamam mı?"

Madem güzeller güzeli kızılımı üzer, ağlatırsın; o zaman sende ağlamaya mahkûmsun.

"Hey!" Öyle yüksek sesle bağırıp koluma bir tane daha geçirdi ki, bu kadar sinirlendiği için de ayrı gülüyordum. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun?!"

Hemen yüzümdeki gülüşü silip ciddi bir ifade takındım. "Hayır, gerçekten ön sevişme yaşadık." Böylesine ciddi konuştuğumda deliriyordu. Bende tekrar sırıttım.

"Şunu bil ki, hevesin kursağında kalacak!" Deli gibi bağırıyor ve el kol hareketleri sergiliyordu. "Çünkü o benim, bana ait! Onu sana vermeyeceğim duydun mu beni? Zaten okulun bitmesine az bir vakit kaldı, ondan sonra onu bulamayacaksın şerefsiz! Onunla ben sevişeceğim ve hiçbir halt yapamayacaksın!"

Şu söylediği ihtimali kısa bir anlığına hayal etmek bile yanak içimi sinirle ısırmaya yetmişti. O yüzden daha fazla uzatmak istemedim. Karşımdaki genç adamın yakalarına yapıştığım gibi, küçük bir çocuk silker gibi silkeledim. Zayıf ve kısa bir adamın, cüsseli ve uzun bir adam karşısında şansı yok.

"Beni iyi dinle Jongdae. Seni şikâyet ederim... Hemde ailemin öyle bir finansal gücü var ki, ömür boyu hapisten çıkamazsın. Kai korkuyor ama, deniz kızı kuyruğu takıp fotoğraf, video çektiren bir sürü kişi var ve muhtemelen o bunu bilmiyor. Yani paylaşsan bile bir işe yaramaz. Ancak yine de, eğer canını ve ömrünü seviyorsan, uzun ve özgür bir ömür yaşamak istiyorsan o siktiğimin telefonunu bana vereceksin."

Yüzündeki korku ve nefreti oldukça net görebiliyorum.

"Eğer telefonunu bana vermezsen, önce seni bir güzel döverim ve inan bana ben bu kadar hırslıyken bana bir kez olsun karşılık dahi veremezsin. Seni gebertirim... sonra telefonunu istemesende alırım. Arından iyileşmeni beklerim ve gider seni, şantaj suçundan şikâyet ederim. Şimdi, ya güzellikle o telefonu vereceksin ve kılına bile zarar gelmezken, ben sana en geç üç gün içinde telefonunu geri göndereceğim. Ya da hem dayak yiyeceksin hem telefonundan olacaksın hem de reşit olman sebebiyle hapisi boylayacaksın. Siciline hapis işlenmiş bir basketbolcuyu kimsenin istemediğine eminim. Ne diyorsun?"

Call of the Deep || SekaiWhere stories live. Discover now