Chapter One

51 11 25
                                    

"Jackson!"

"Git, Mark! Gelme peşimden!"

Kalabalığın arasından sıyrılıp kendini dışarı attı Jackson. Onun peşinden giden benim amacım gereksizdi ona göre.

"Ama bu kadar fevri davranman anlamsız."

Jackson duyduğu şey ile duraklayıp arkasını döndüğünde, karşı karşıyaydık. Bu ani hareketiyle ürktüğümden bir adım geri attım.

"Fevri mi, fevri mi?

Ben yutkunurken Jackson sinirlerine hakim olmaya çalışır gibi nefes alıp gökyüzüne çevirdi bakışlarını. Dilini dudaklarının üzerinde gezdirdikten sonra karşısındaki tedirgin olan bana döndü. Bense ne diyeceğini bilemez bir şekilde gözlerini kaçırıyordum.

"Haftalardır o aptalların, bu hallerine katlanıyorum ben. Şimdiye kadar yeterince nazik davrandım?"

Sinirlerinin bozulduğu cümlesinin sonuna histerik bir gülüş eklemesinden ortadaydı. Birbirine kenetlediğim ellerimi birbirinden ayırmakla başladım işe, yerdeki bakışlarımıysa Jackson'ınkilerle buluşturdum.

"Biliyorum... Tüm bu olanlar gözümden kaçmadı. Ama durumu düzeltebiliriz. Yıllardır arkadaşsınız öylece bitemez ya-"

"Yıllardır arkadaş olmamızın bir önemi yokmuş o halde. İçi boş bir arkadaşlıkmış bu, günleri doldurmuşuz biz bunca zaman sadece."

O bakışlarını tekrar benden uzağa çevirirken ben ona yönelmek istedim. Ben onun aklından neler geçiyor biliyordum ama o benim ne düşündüğümü bilmiyordu, karşımda öylece duruyordu. Kollarımı boynuna sarıp yüzlerce kez izlediğim yüzünün, gözlerimi alamadığım kısımlarına bir kaç öpücük kondurmak istedim.

Biz tanışalı 4 ay oldu, ilk günden beri içimde büyüyen bir şey var. İster sevgi de, ister hayranlık. Ama buna içi boş deme, olur mu? Bir gün karşında iki büklüm bunu sana anlatırsam, içimde yer edinmiş o yoğun hoş hissi sonsuz bir hüzne çevirme.

"Mark?"

Dalgın göründüğüme emindim ve dalgındım da ama beni bir anda alıkoyan da onun sesiydi. Çok da uzaklara dalmamıştım, yanı başımdaydın yine de hiç dalmamış gibi sana döndüm.

"Efendim?"

"Sen bazen... Biraz tuhaf oluyorsun. Bu sıralarda daha ağırlıklı gibi, iyi misin?"

Bahsettiğin şeyin zaman ve senin etkin olduğunu bilsen ne yapardın, merak ediyorum.

Cevap vermeme kalmadan bana doğru adımladı. Alnıma düşen saçlarımın altından geçirdi bir elini ve alnıma koydu ateşime bakmak ister gibi. Sonra yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve ben iyiysem de artık iyi değildim.

Her zaman ki gibi dilimi yutmuştum ve her zaman ki gibi ne diyeceğimi bilmiyordum. Kimileri için hislerini açıklamak kolaydır, kimileri için zor. Benim için belirsiz. Belirsizlik karanlık bir kuyu ve sert dalgalar gibi, derinliğini bilmiyorum, beni nereye savuracağından korkuyorum.

Ama söz veriyorum Jackson, şuan gözlerimin içine bakan sana söz veriyorum... Bir gün senin için değecek şekilde hislerimi açıklayabilmenin bir yolunu bulursam, hissettiklerimi tarif etmeye layık bir yol bulursam... Görmezden gelmeyeceğim, kaçmaya çalışmayacağım, geriye bir adım bile atmayacağım.

"Bir şeyin yok gibi. Ama halsiz gibisinde."

Geri çekilmeliydim ama istemiyordum. Öylece karşında bu şekilde ve bu mesafede durmak istiyordum. Ama sen istemezdin Jackson. Önce gözlerimi çektim seninkilerden sonra kendim geri çekildim mırıldanırken.

"Boşver."

"Boşveremem."

Arkamı dönüp bir kaç adım attım ki bileğimdeki elini hissettim, yanar gibi hissettim ama yüzüne yeniden bakmak istemedim. Gerek de kalmadı.

Durduğumdan emin olduktan sonra sıkıca tuttuğun bileğimi bırakmıştın. Ben henüz fazla uzaklaşamamışken yeniden önüme geldin.

"Sen beni umursuyorsun, en ufak şeyler bile gözünden kaçmıyor. İyi birisin Mark, senin gibiler iyi kalmalı. Bu yüzden bir şeyin varsa ya da olursa bana söyleyebilirsin."

Yutkundum, sertçe yutkundum. Bunu fark edip etmemen umurumda değilmiş gibi yutkundum.

Başımda hissettiğim ağrı yayılıyordu. Gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum ama neden? Neden açamıyordum gözlerimi? Jackson'ın endişeli ve boğuk gelen sesini duydum, "bir şey mi oldu?" diye sormak istedim. Kollarını belim ve omzumda hissetmemle son kez derin bir nefes alıp kendimi tutmaya zorlamayı bıraktım. Şimdi kolların arasındayım.

Ama ya bu sadece bir düşünceyse? Seni gördüğüm ve görmediğim her gün aklıma uğrayıp ele geçiren, içi sen dolu düşüncelerden biriyse..?

Bu çok acı olmaz mı benim için? İçimdeki burukluğu senin karşılıklı sevgin bile geçiremez o zaman.

"Ama bu sadece bir düşünce, hem de her daim dolanıyor zihnimde."

Mark halsiz sesiyle mırıldandığında, Jackson endişesinden sıyrılıp kucağındaki çocuğa meraklı gözlerle bakmıştı.

Mark halsiz sesiyle mırıldandığında, Jackson endişesinden sıyrılıp kucağındaki çocuğa meraklı gözlerle bakmıştı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oy vermeyi unutmayın.

Çok ani şekilde yazmaya başladım ama göreceğiz nereye gideceğini 🥺
Markson 🥺✊🏻💞

Markson | Let meWhere stories live. Discover now