"Dağınıklık için kusura bakma. Uyuya kalmasaydım belki toplardım."

Arkamda yürüdüğünü hissederken sandalyemi ona çevirdim. Dikkatlice mantar panolara bakıyordu. Kendisinin de bilgileri olduğu mantar panoya(!)

"Ne zamandır araştırıyorsun?"

"İki yıldır? En başından beri."

"Ne kadar bilgiye ulaştın? Ya da ne kadarını biliyorsun?"

"Bir çok şeyi biliyorum. Bilmediğim pek az şey var."

Meydan okuyan gözlerimi ona diktim. Dediklerimi ve dikili gözlerimi umursamayarak bana döndü. Meydan okumama ise aldırış etmedi. Beni kâle almamasına sinir olurken gözlerimi devirdim. Polislerin hepsi aynıydı. Beni küçük görmemesini umdum. Bu onun için hata olabilirdi.

"Bu bilgisayarların hepsi ile ne yapıyorsun?" diye sorduğunda kaşlarımı çattım. Burası bir internet kafeydi ve bende çocuklara oyun oynatıyordum! Saatlik ücreti ise otuz beş liraydı!

"Beni mi sorguluyorsun?"

"Hayır meraktan soruyorum."

Sözlerinin üzerinde fazla düşünmeden elimde duran kağıtları ona uzattım.

"Bir gizlilik sözleşmesi imzalarsan sevinirim." dediğimde kağıdı eline alarak konuştu. "Söz vermem yetmedi sanırım." Kafamı iki yana olumsuz anlamda sallarken "Her söz veren sözünü tutmuyor maalesef. Ne derler bilirsin yazı sözün mührüdür." dediğimde gözlerini kısarak bana baktı.

"Söz insanın mührüdür. Verdiği sözleri tutmayan insanlar için sözlerini tutan insanları harcıyorsunuz."

"Seni harcadığımı mı ima ediyorsun?"

"Sen ya da başka biri beni harcayamaz aynı benimde bir başkasını harcamadığım ve harcamayacağım gibi. Herkese şüpheyle yaklaşmandan bahsediyorum."

Dudaklarımı birbirine bastırırken elimle burnumu kaşıdım. Ne diyeceğimi bilemedim ve elindeki kağıdı çekip masaya koydum. Elinin boş kalmasıyla birlikte kağıda kayan bakışlarına bakarak "Bu hâlâ sana tam olarak güvendiğim anlamına gelmiyor." dedim ve kağıdı imzalayıp ona verdim. Tekrar kağıdı aldığında parmağımla işaret ederken sakince konuştum.

"Senin olan kısmı imzalarsan sevinirim. İşimi sağlama almayı severim ben!" diyerek gülümsedim.

Hani bazen beden şaşırır ruh devreye girer biz buna, his deriz. Kalbime zuhur eden bir his vardı, her gülümseyişimde. Suçluluk duygum dimağımı yokluyordu. O his her tebessümümde beni kıskıvrak yakalıyor sancılı düşüncelere gebe bırakıyordu. Dimağımdaki suçluluk duygumla birlikte çalışan ve beni alaşağı eden bu his içimdeki, üzerine resim çizdiğim bir parçayı karalıyor beni kendime düşman ediyordu.

Söylenerek de olsa imza attığında rahat bir nefes verdim ve arkamda kalan duvardaki üç bilgisayarı gösterdim. Üniversitesini tanıtan bir rektör edasıyla konuştum. Buranın yetkilisi benim ve katı bakışlarım vardır, tavrım tam olarak buydu.

"Bu duvardaki üç bilgisayar güvenlik kameraları için. Aşağıdaki iki laptop şirketimizin hisselerini gösteriyor." Pek de iyi durumda değildik çakılan çizgiler bunu net olarak gösteriyordu. Tek başımayken, başımı bilgi toplama işinden kaldıramadığım için şirketi pek iyi yönetebildiğim söylenemezdi. Buna bir son vermeliydim. Toparlanmalıydım, babam ve annemin kendini adadığı şirketten kolayca vaz geçemezdim.

Dostali jste se na konec publikovaných kapitol.

⏰ Poslední aktualizace: May 05, 2023 ⏰

Přidej si tento příběh do své knihovny, abys byl/a informován/a o nových kapitolách!

Gerçek Yaşamdan ArşivKde žijí příběhy. Začni objevovat