"Neden bir tanem?"

"İstemiyorum!"

"Neden istemiyorsun?"

"Annemle babamı bekleyeceğim." dediğinde göğsüm sıkıştı. Onları özlediğini biliyordum. Bunun farkındaydım. Ne zamana kadar sürecekti bunu da bilmiyordum ama bunu bitirmem gerektiğinin bilincindeydim. Bir sonraki görüşe onu da götürmeliydim.

"Seninle bir şey konuşalım mı Begonya?" dediğimde merakla bana baktı. "Olur Roza." dediğinde hemen yanımızda duran Ayşe teyzeye baktım. Endişeli bir şekilde bana bakıyordu. Bir şey yok der gibi gözlerimi yavaşça kapatıp Begonya'ya döndüm. Dizlerimi yere koydum.

"Annemizle babamız bir süre eve gelemeyecekmiş çiçeğim."

"Neden ki! İşleri hâlâ bitmedi mi?"

"Hayır canım. Annemle babam iş gezisinde değiller."

"Neredeler peki?"

Kalbime kızgın bir demir basılırken boğazımdaki acıyı yutkundum. Bu günün geleceğini biliyordum. Duygularımın bir hortum gibi gözlerime ulaşmasını engelleyip onu zihnimde serbest bıraktım. Düşüncelerimi mahvedebilirdi, paramparça zihnimde kalıp kimseyi incitmemeliydi. Titreyen ellerim ellerini kavrarken alacağım tepki beni korkutuyordu.

"Anne ve babamız bir yanlış anlaşılmadan dolayı polislerin yanındalar."

Polis dememle eş olarak gözleri büyüyen Begonya'nın dudakları da aşağı kıvrılmıştı.

"Hapisteler mi yoksa?" dedi her an ağlayacakmış gibi bir sesle.

"Evet ama hemen çıkacaklar çiçeğim. Ben çıkaracağım onları oradan söz veriyorum sana." derken ellerimin titremesine sesim de eklenmiş, bir gemi dolusu hüzne bulanmıştı. Çabucak söylediğim sözlerin etkisi büyüktü.

Elimin içindeki minik elleri titrerken ne yapacağım bilmeyerek konuştum. "İstersen haftaya yanlarına gidebiliriz." dediğimde kafasını hızlıca sallayarak "Evet! Evet! İsterim, çok isterim hem de!" diyerek bağırdı. Beklediğim kadar büyük bir tepki vermemişti. Bunu yapısına bağladım. Sakin bir çocuktu, abartılı tepkiler vermez sürekli gülümserdi fakat duyduğu şeyin üzerinde bıraktığı etki görünmese de onu incitmişti, bunu biliyordum. Bir pedagogdan yardım almayı düşündüm. Bu kesinlikle gerekliydi. Başka bir soru sormadı ve koşarak merdivenlerden çıktı. Bana güvendiğini biliyordum. Bana inanıyordu, çıkaracağım dediysem kesin yapardım. İki yıldır neden yapamadın? diyen iç sesime karşı sustum. Bunun bir cevabı yoktu. Annemle babam içeri alındığında henüz reşit bile değildim. Bir şeyler yapabilecek gücümde yoktu. Derin bir buhran denizinde gibiydim. Bir şeyler yapmaya çalışırken sanki ustaca kurgulanmış bir oyundaymışım gibi önüme engeller çıkıyordu. Arkasından hüzünle bakarken minik yüreğinin ne kadar büyük olduğunu fark ettim. Minik bir çocuk olsa bile sevgiyle yetiştirilen her insan mutlu olurdu. Sorunları olduğunda bile mutlu olacak bir şey bulabilirdi.

Ayşe teyzeye bakıp gülümsedim.

"Siz mükemmel çocuklarsınız. Sizi böyle gördüğümde mutlu oluyorum güzel kızım." bizi böyle gördüğünde hüzünlendiğine aklına kızının geldiğine emindim. Minik adımlarla yanına yaklaşıp başımı omzuna koydum. "Kızını özlediğini biliyorum Ayşe'm. İstersen konuşayım gelsin görsün seni hım?"

"Hayır güzel kızım gerek yok."

Kafamı omzundan kaldırıp kaşlarımı çattım. "Neden Ayşe teyze, konuşurum ben paşa paşa gelir?"

Gerçek Yaşamdan ArşivWhere stories live. Discover now