5/7

273 36 24
                                    

"Bir şeye mi sinirin bozuk?" diye sordu Tanrı Yeonjun, Kai'ye. Kai odasının köşesindeki koltuktan konuştu. "Yoo," demişti. Sadece bu cevaptan bile moralinin bozuk olduğunu anlayabilirdiniz. Kai kımızı kazağını giymiş somurtarak oyun oynuyordu. Tanrı Yeonjun Kai'nin dibine girmişti. "Madem sinirin bozuk değil neden kaşların çatık?" demişti. Sesi öylesine derindi ki, insan etkilenmeden edemiyordu.

"Sadece başım ağrıyor, önemli bir şey değil." demişti Kai. Başı tabii ki de ağrımıyordu. Basit bir yalandı sadece.

"Madem başın ağrıyor, neden burada acısını çekiyorsun? İlaç içene," dedi Tanrı Yeonjun. İçten içe onun için endişelenmiyordu. Kai yutkunmuştu, pembe bir yalandı sadece, böyle bir cevap beklemiyordu. "Her neyse," diye yerinden kalktı Kai. Tuvalete doğru yol aldı.

Canının sıkılması anlamsızdı, elini yüzünü yıkayıp yeniden döndü. Saçma bir kıskançlık yüzünden Yeonjun'u cezalandıramazdı, buna hakkı yoktu. Birazcık ağlamıştı, sadece rahatlamak için. Odaya girdiğinde Tanrı Yeonjun'u görmemişti. Yatağına biraz kıvrılmıştı. Gözleri yavaş yavaş kapanıyordu. 

☆*: .。. .。.:*☆

"Oha, saat kaç olmuş." diye kalktı Kai. Saat 12 civarlarındaydı, o uyuduğunda ise 5 gibi bir şeydi saat. Etrafına baktığında ise Tanrı Yeonjun'u görememişti. Belki de sevdiğini bulup gitmişti? Ama ona da haber vermesi gerekmez miydi?

Kai bunları düşünerek aşağı indi. Karanlıkta merdivenlerden inmek zordu, bunun için ışığı açmıştı. Açınca mutfaktaki verandada Tanrı Yeonjun'u görmüştü. Neden bu kadar mutlu olmuştu ki onu gördüğüne? Merdivenlerden bir heyecanla indi aşağı. Biraz su içtikten sonra sürgülü kapıyı açtı Kai.

Tanrı onu görünce kaşlarını çatmıştı. Onu kızdıracak bir şey mi yapmıştı? Belki de izinsiz onun yanına gelmemeliydi? "Ceketsiz çıkmışsın, hava soğuk. Üşüteceksin." diye sandalyedeki battaniye ile Kai'yi sardı Tanrı Yeonjun. Bir bebekmiş gibi hissetti Kai onun yanında.

Bir an kızmasını beklerken Tanrı ona şefkat göstermişti. Kai aptal gibi gülümsedi. Geleli bir kaç gün olmuştu sadece ama şimdiden ona bağlıymış gibi hissediyordu. Bu iyi bir şey miydi kötü bir şey miydi, karar verememişti. Tek bildiği böyleyken mutlu hissetmesiydi.

"Uyuyamadın mı?" diye sordu Tanrı Yeonjun. Kai asıl soruyu ona soracaktı. Tam ağzını açmıştı ama anlık diyeceğini unuttu. Daha uyku sersemiydi o. Yeonjun onun bu sevimliliğine dayanamıyordu, onu öpmek istiyordu.

"Sadece yatağa uzanmıştım, uyuyakalmışım. Birden de uyanıverdim," dedi Kai yerdeki taşlara vurmuştu. Sonra ise kafasını kaldırdı. "Asıl soruyu ben size soracaktım, siz niye uyumadınız efendim?" dedi Kai. Yeonjun ona efendim, diye seslenince tuhaf hissetmişti. Tamam, o bir Tanrı'ydı ama ona böyle seslenmesini istediği en son kişi Kai'ydi. 

Şaşkın bakışlarından sonra gülümsedi Tanrı, "Sanırım sana bana karşı mesafeli olmamanı söylemiştim," dedi Tanrı Yeonjun. "Hem ben Tanrıyım, uykuya veya da yemeğe ihtiyacım yok." Kai biraz düşündü, belki de onunla arkadaş olmak istediği için böyle yakın olmak istiyordu?

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu Tanrı Yeonjun. Kai daha ayılamamıştı bile. Bir an "Ruh eşiniz kim?" diye sordu. Tanrı baş ağrısının sebebini anlamıştı en sonunda. "Bunu söyleyemem," demişti. Kai biraz üzülmüştü. "Neden?" diye sordu.

Tanrı etrafa baktı. Sonra ise gökyüzüne bakarak konuştu. "Ruh eşime, kimin ruh eşim olduğunu söylemem tuhaf olur çünkü." demişti. Kai başta anlamamıştı, donup kaldı. Uykulu olduğu için yanlış duydu herhalde.

"Anlamadım?" dedi Kai kibarca. İlk defa bu kadar kibar olmuştu, çok komikti. Tanrı ellerini Kai'nin saçları arasına attı. Elleri yavaşça yanağına inmişti. "Neden sadece sana karşı böyle olduğumu düşündün mü hiç?" 

dude, be kind to that god! ↦ yeonkaiजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें