1. Bölüm

15K 498 58
                                    

Gözlerimi farklı bir güne açtım bugün, dünden farklı olan bir güne.

Tam da şuan resmi olarak 18 yaşındaydım, yıllardır beklediğim yaştaydım. Deniz'in bana karışamayacağının hayallerini kurduğum yaştaydım.

Güneş daha yeni doğmuştu ama bu kadar erken kalkmış olmak harika hissettiriyordu bugün, hatta alarmın sesi bile güzel gelmişti kulağıma.

Büyük bir keyifle kalktım yataktan ve kollarımı kaldırıp gerindim.

Yapacağım şeyleri günler öncesinden planladığım ve hazırladığım için ilk olarak şifonyerine yönelip çamur maskesini elime aldım ve yüzüme dağıttım. Tam on dakika bekledikten sonra maskeyi temizleyecek ve sonra da bigudi ile sardığım saçlarımı salacaktım. Ayarladığım kıyafetleri de giydikten sonra ailecek bir kutlama yapacak sonra da çifliğe gidecektik kuzenlerimle. Biz bize güzel bir gün geçirecek ve orada kalacaktık.

Aşağı inip çay için su koymalıydım, annem kalkana kadar çay demlenirdi en azından.

Tahta merdivenleri hızlı hızlı inip mutfağa girdim hemen. Çaydanlığın altına su koyup ocağa yerleştirdikten sonra ocağı yaktım.

"Hayal"

Deniz'in sesini duyduğumda arkamı döndüm ve ona ilerlemeye başladım, işte tam o sırada Serkan elindeki fotoğraf makinesiyle fotoğrafımı çekti.

"18. yaşın sana pek yaramamış kardeşim, cadıya benziyorsun" dedi Deniz kahkaha atarken.

Deniz'i boş vermiş Serkan'a bakıyordum.

"Sil o fotoğrafı" diye tısladım dişlerimi sıkarken.

Allah'ın bana verdiği en büyük ceza Serkan'dı sanırım, hayatıma girdiği günden beri bela oluyordu başıma. Daha tanıştığımız gün -ki o zaman 5 yaşımdaydım- Berke amcamın bana hediye aldığı oyncak bebeğin kafasını koparmıştı.

"Niye?" diye sordu sırıtırken "Ben bunu boydan boya çıkartıp sana hediye ederim diye düşünyordum, hem harika bir hediye olur 18. yaşın için"

Maskeli suratım, bigudili saçlarım, hello kittyli pijama altım, sünger boplu pişama üstüm ve kurbağalı pofidik patiklerim...

Ayaklarımı yere vura vura onları itip aralarından geçtim ve odama çıkıp kapıyı çarptım. Birkaç kez derin derin nefes alıp verdim ve her şeyin mükemmel olacağını söyledim kendime. Her gün olduğu gibi yine saçma bir şekilde başlamıştı ama böyle devam etmeyecekti.

Odamdan çıkıp banyoya girdim ve yüzümdek maskeden arınıp saçlarımdaki bigudileri çıkardım. Makyajı ve giyinme işini kahvaltıdan sonraya bırakarak kahvaltı için aşağı indim. Ben maskeden arınana kadar annemle babam 10 kez hazırlamışlardır kahvaltıyı.

Sude masadan kalkıp kendini kollarımın arasına attı ve beni öpücüklere boğdu.

"Sen dünya üzerindeki en mükemmel en harika en inanılmaz ablasın"

Sıkı sıkı sardığım kollarımı gevşetip kollarımın arasından çıkmasına izin verdim.

"Ve dünya üzerindeki en güzel krep yapıcısı" diye ekledi gülümserken.

"O zaman bu durumda gidip krep yapmam mı gerekiyor?" diye sordum gülerken.

Başını hafifçe sallayıp onayladıktan sonra beklenti dolu bakışlarına karşın mutfağa ilerledim. Her gece krep malzemelerini hazırlayıp dolaba koyuyordum, bekleyince daha iyi oluyordu sanki. Dolaptan kabı aldıktan sonra tavaya yağ koydum ve ısınmasını bekledim.

"Fazla yap" diyen Serkan'a bakmadan "Zıkkım ye" diye tısladım.

Yanıma gelip tezgaha yaslandı ve "Yapma ama Hayal" dedi alayla "Sadece biraz eğlendik" diye devam ettiğinde ona dönüp gözlerimi kıstım ve elimdeki tahta spatulayla omzuna birkaç kez vurdum.

"Siz eğlendiniz!" diye tısladım spatulayı elimden aldığında "Ben değil"

Spatulayı tezgaha bırakıp ciddileşti.

"Bana olan nefretini neye borçluyuz?"

"Ciddi misin sen?" dedim kaçlarımı çatarken "Seni öldürmediğime şükret bence"

Kreplere dönüp onu yok saydığımda mutfaktan çıktı. Bu saçma konuşmanın daha fazla uzamamasına seviniştim.

Death (M6)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin