33.Bölüm

1.6K 94 42
                                    

||  ▼★  Yeni bir bölüm daha.Bu bölüm fazla mı ekşınlı oldu ne? Vote ve yorumları arttırsanız daha da güzel olucak bölümler. İyi Okumalar. Styles_2010 <3

☼ Medya:  Harry & Heaven. :3

Selena’nın Ağzından;


“İşte böyle, Zayn gizli bir koruma tutarak Dylan ile resimlerimizi çekmiş. Ah, hala onun bana güvenmediğine inanamıyorum.” Diye sonlandırdım konuşmamı.
“Sana güvenmeme değil. Sadece seni korumak istemiş ve Dylan’ın yapacaklarından korkmuş, Selena.” Dedi Heaven, ikna etmek istermişçesine.
“Lütfen Heav, bana onu savunmaya ve annem gibi ‘ben sana değil, dışarıya güvenmiyorum’ demeye kalkma.” Dedim, tehdit edercesine parmağımı ona sallarken.
“Öyle söylemek istemedim, sadece.. bilmiyorum. Zayn öyle birisi değil ve sana güvenmemesi, büyük saçmalık-“ Sözünü kestim.
“Ama güvenmiyor işte.” Gözlerimi devirdim. Sanırım artık bu duruma alışmıştım, dünkü kadar acıtmıyor ve ağlama hissi gerektirmiyordu bu durum.
“Saçmalamayı kes! O senin bebeğinin babası ve bunun olması bir hata. Zayn sadece sağlıklı düşünemiyor.” Dedi, sinirle.
“Eminim öyledir.” Tekrar gözlerimi devirdim. Sağlıklı düşünemiyormuş, hah!
“Tamam, Selena, bakıyorum da artık söylediklerimi dikkate almıyorsun. O halde kendi sorununa kendin çözüm bul.” Dedi ve yataktan kalkarak dışarı çıktı. Kapıyı yüzüme çarpmayı da unutmamıştı. Gürültüyle gözlerimi kapattım. Artık yanımda Heaven da yoktu.
Nefesimi geri verdim ve oldukça büyümüş karnımla birlikte ayağı kalkarak odadan çıkmadan önce aynada kendime baktım. Dünden kalan akmış makyajım hala yüzümdeydi ve silecek gücümün de olduğunu sanmıyordum. Her şey üst üste geliyordu. Önce Zayn beni üzmüş, şimdi de Heaven bana kırılmıştı. Hayatım bu aralar berbat gitmeye devam ediyordu. Tamam, Heaven’ın bana kırılmasında biraz da benim payım olabilirdi, ama benim ruhsal açıdan bir çöküntü yaşadığımı biliyordu ve beni alttan alması gerekirdi. Ama umursamıyorum, belki onun da canı başka bir şeye sıkkındı ve acısını benden çıkarttı.
Artık eskisi kadar acıtmıyordu.
Odadan çıktığım an, onu gördüm. Zayn’i. Çocuğumun babasını. Oda odamızdan çıkıyordu. Bizim ve beni içeri almadığı odamızdan. Beni gördüğü an, bakışlarını kaçırdı. Yüzüne bakabildiğim sürece, onunda ağlamış olduğunu gözlerinin altındaki morluklardan anlayabiliyordum. Kapıyı arkasından çekerken, gözleri tekrar beni buldu. Hayır, hayır beni değil. Karnımı. Karnımdaki Küçük Malik’i buldu ve o an dudaklarına saf ve masum bir gülümseme yayıldığına şahit oldum. Bu buruk ve küçük gülümsemesini bile bir gecede özlemiştim, hadi ama. Tekrar bakışlarını kaçırdı ve hızla aşağı inmeye başladı. Tanrım, bir kelime bile söylemeyecek miydi?
Onun arkasından sinirle aşağı indim. Bu kadar kötü olmaması gerekirdi. Arkasında ilerlediğimi hissettiğinde, bir n dönüp arkasına baktı ve tekrar başını çevirdi. Gidip Niall’ın yanına yayılırken, hiçbir şeyi umursuyor gibi görünmüyordu. Aksine, umursamaz bir kötü çocuğun ta kendisi olmuştu. Ama o bir babaydı, umursamaz bir baba. Tam bir şey söyleyip, onula kavga başlatacakken, kapının çalınması beni susturdu. Gidip kapıya bakacakken, Niall beni durdurdu ve kendi kapıyı açmaya gitti.
“Sen hamilesin, Selena. Oturup dinlen, ben bakarım.” Gülümsediğinde ona teşekkür ettim.
Bunu Zayn’in yapması gerekti.
Ama o sadece oturup, umursamamazlık ediyordu.
Niall kapıyı açarken, gidip Zayn’in karşısındaki tekli koltuğa oturdum. Böylece onun yüzünü görebilecek ve vereceği tepkileri izleyebilecektim. Ah, ondan nefret ediyor gibi duygular oluşuyordu içimde. Ama bu aşk nefretiydi. Ona âşıktım ve bu yüzden ondan nefret ediyordum. Ona âşık olduğum için kendimden nefret ediyordum. Ona inanmama ve onu sevmeme lanet ediyordum şuan. Bunların olmaması gerekti, ama bunların tüm suçlusu oydu; Zayn.
“Demi!” diye cırladı Niall. Onun sesiyle aniden kapıya döndüm.
Demi mi gelmişti? Onun geleceğini bile unutmuştum. Onlar kapıda sarılırken, yüzümde bir gülümseme oluştu. Bizde Zayn ile sarılı bir şekilde oturuyor olabilir ve bebeğimize isim düşünebilirdik. Ama olmuyordu, şuan bu olmuyordu ve ben acı çekiyordum.
“Demi!” diye bağırdım ayağı kalkarken. Hızlı hareketimden dolayı belime anide bir sancı girmişti. Olduğum yerde acı çekerken, Zayn bir anda ayaklanır gibi oldu ama sakinleştiğimi görünce bundan vazgeçti.
Hadi ama Malik!
“Selena, tatlım sakin ol.” Dedi Demi, yanıma gelirken. Beni oturttu ve sarıldı.
Onu çok özlemiştim, çok.
“Seni çok özledim. Belli ki Küçük Malik- özür dilerim. Bebeğimde seni özlemiş.” Diye kıkırdadım.
Ona Küçük Malik demek ne kadar da zordu böyle…
“Beni özlemiş olsa bile, anneye zarar vermemeli.” Diye güldü Demi.
Çocuklara dönüp onlara selam verdi. Niall’ın kollarına tekrar kendini atınca, onlara tekrar imrendim. Ne kadar da güzellerdi, tıpkı bir zamanlar Zayn ve ben gibi…
“Ee, Zayn, oğlunla aran nasıl?” diye güldü Demi, karnımı gösterirken.
“Geldiğine çok şaşırdım, Demi. Seni görmek güzel.” Diye geçiştirdi.
“T-teşekkür ederim, seni de öyle.” Diye yarım ağız güldü ve bana bakarak ‘neler oluyor’ bakışı attı. Omuz silktim.
Artık umurumda değildi, hem de hiç.
“Demi?” gelen sesle başımı arkaya çevirdim, omuz hizamdan. Ses Heaven’a aitti.
“Heaven? Tanrım, seni de çok özlemmişim. Burada olduğunu bilmiyordum!” Niall’ın kollarından çıkıp, ona sarıldı. Onlara bakıp gülümserken, Zayn’in gözlerinin üzerimde olduğunu hissediyordum. Bakışlarımı ona çevirdiğimde, düşüncem doğruydu ve aniden gözlerini kaçırdı. Yine. Evet.
“Hey, sevgilimi rahat bırak, Demi.” Diye güldü Harry.
“S-sevgili?” diye şaşırdı Demi, gözlerini kocaman açarken.
“Evet.” Diye güldü Harry tekrar. “Sevgilim.” Dedi ve Heaven’ı kolları arasına aldı.
Tanrım!
Bu aralar neden herkes biricik sevgili rolündeydi ki?
İnadıma mı yapıyorlardı?
“Size iyi selamlaşmalar, ben kendimi iyi hissetmiyorum. Biraz uzanacağım.” Dedim ve Demi’ye son kez sarılarak yukarı çıktım.
“Selena.” Diye seslendi Heaven, merdivenlerden çıkarken.
“Hmm?”
“Yardıma ihtiyacın var mı?” evet, o benim iyilik perisi kuzenimdi. Her ne kadar kırılmış olsa bile, bana kıyamazdı. Kıymazdı.
“Teşekkürler.” Diye gülümsedim ve yukarı çıktım.
---
“Aah! Tanrım, yardım et! A-ah! Dayanamıyor-dayanamıyorum!” karnımdaki ani sancıyla gözlerimi açtım. Gecenin bu saatinde ne oluyor olabilirdi ki?
“Heav-Heaven! Ah!” bağırmalarım kesik kesik çıkıyordu ve beni duyma ihtimalleri oldukça yüksekti çünkü avazım çıktığı kadar bağırıyordum.
Yardım etmeyeceğini bilsem bile, ona seslendim.
Ne yaptığımı kestiremiyordum, bunu yapmamam gerekirdi.
“Zayn! Zayn, yardım et!”
Yatağımda zorla doğruldum. Belim kopmak üzereymiş gibi hissediyordum. Bana neler oluyordu? Kapının aniden ve gürültüyle açılmasıyla o tarafa baktım. Gelen Heaven ve Harry’ydi. Heaven’ın saçlarının dağınık olması, bana başka şeyler hatırlatıyordu ama şuan bunu düşünebilecek durumda değildim. Her ne yaptılarsa, umurumda değildi ve şuandan itibaren olmayacaktı da. Kendi özel hayatlarıydı, karışamazdım.
“Selena! Neler oluyor?” diye sordu telaşla. “Harry, hemen ambulans çağır!” diye bağırdı o sıra Harry’ye.
“T-tamam.” Dedi Harry kekeleyerek. Korkmuş gözüküyordu. Odadan çıkarak telefonunu aldı ve ambulans çağırmaya başladı.
“Selena!” Demi de gelmişti. Hepsi telaştan ne yapacağını bilmezken, çocukların hepsi odada doluşmuştu.
Bir kişi hariç;
Zayn.
Onun hala neden gelmediğini bir türlü anlayamıyordum. Artık benim gibi umursamıyor muydu? Ama bu çok fazlaydı, çok çok fazla hem de. Belki de, burada ölecektim ve o benim son halimi bile göremeyecekti.
“Zayn!” diye bağırdım uzatarak.
Heaven saçlarımı önümden çekmeye çalışırken, Demi ise yüzümü ıslatarak beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Çocuklar ise ne yapacaklarını bilmez bir halde bekliyorlardı. Harry sinirle odadan çıktı ve Zayn’in yanına gittiğini tahmin ettim. Kapıyı yumruklama sesleri geliyordu.
“Aç şu kapıyı seni lanet olası herif! Bebeğinin annesi şuan mahvoluyor ve senin umurunda bile değil!” diye bağırdı, kapıyı yumruklamaya devam ederken. Ama sanırım Zayn’den hala bir ses yoktu.
Harry’nin Ağzından;
“Zayn! Aç şu lanet olası kapıyı artık!” diye bağırdım son kez. Dakikalardır buradaydım ve ondan bir tıkırtı bile yoktu.
Çıldırmak üzereydim!
“Harry, sakin ol, lütfen.” Diye sakinleştirmeye çalıştı beni Heaven. Şuan sinirden onu bile gözüm görmüyordu. O derece sinirliydim ve ona bir şey yapmaktan çok korkuyordum.
“Heaven, uzak dur.” Dedim ona, geri geri giderken.
“Harry-“ beni izlerken konuşmak için kelime arıyordu. “Harry, ne yapıyor-“ cümlesini bitirmesine zaman kalmamıştı çünkü ben çoktan büyük ve güçlü bedenimi kilitli kapıya vurmuştum bile.
Tökezleyerek içeri girerken, Heaven’ın çığlıklarını umursamadım. Kapanmak üzere olan kapıyı aralayıp, üzerimi çekiştirdim. Heaven korkuyla gelip koluma sarıldı. Ona baktığımda, titriyordu ve çok korktuğu belliydi. Bakışlarını benden çekip, odaya yönelttiğinde, kanının donduğunu hissettim. O ne görmüştü ki?
“Heaven?” diye seslendim ona.
“H-Harry..” diye kekeledi. “Z-Zayn… O…” söyledikleriyle başımı odaya çevirdim.
Gördüğüm tek şey; yerde baygın halde yatan Zayn’di.

Sevgilim Bir Şarkıcı!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin