28.Bölüm

1.8K 109 15
                                    

Biliyorum yine geç geldi. Ama oylarınızı yorumlarınızı bekliyorum! Olmazsa olmaz biliyorsunuz,sizi seviyorum iyi okumalar.

Selena’nın Ağzından;
Çocuklar, bize yeni yazdıkları şarkıyı gösterdiler. Gerçekten çok güzel bir şarkıydı ve bizi anlattığını söylediler. Bence de öyleydi. Herkes beni Zayn’den çalmak istiyordu. Önce Nick, sonra da Dylan… Onlara gelirsek, Nick ile hiç karşılaşmadık. Demi ile de görüşmüyordu. Dylan ise umurumda değildi. Ne yaparsa yapsın, o beni elde etmek istedi. Tanrım! Onu asla affedemem. Affetmem. Bu küçük Malik’im için olsa da, yine de o Dylan denen pislikle asla bir araya gelip konuşmam. Sesini duymaktan bile iğreniyorum, siz düşünün artık.
“Telefonuna mesaj geldi, Selena.” Diye uyardı beni Zayn.
“Ah, dalmışım kusura bakma. Gidip bakayım.” Gülümsedim ve yanağına bir öpücük kondurarak üst kata çıktım.


Bu saatte, kimden, nasıl ve neden mesaj gelmişti? Telefonu elime aldım ve gelen mesajı açtım. Numarayı tanımıyordum, Zayn’e götürmeli miydim? Eve- hayır. Çünkü zaten kendini mesajda belirtmişti ve eğer Zayn bu mesajı görseydi, onu öldürebilirdi. Hatta öldürürdü.
*Merhaba, Selena. Görüşmeyeli nasılsın? Biliyorum, bana kızgınsın. Ah! Ama hey, bugün görüşmeye ne dersin? Hayır diyeceğini biliyorum, ama lütfen. New York’a gitmeden önce son kez görüşmek istiyorum. Lütfen? Bir daha asla karşına çıkmayacağım. Söz veriyorum. -Dylan Xx.*


Tahmin ettiğim gibi, mesaj Dylan’dandı. Onunla görüşmemi istiyordu, ama hayır diyeceğimi de biliyordu. Nasıl birisi bu böyle? Son kez demişti ve bir daha karşıma çıkmayacağını söylemişti. Gerçekten öyle olacak mıydı? Dylan’a güvenmem gerektiğini biliyordum. Ama içimden bir ses, onun düzeldiğini ve gitmem gerektiğini söylüyordu. Ya iç sesim yalan söylüyorsa? Ya beni kandırıyorsa? Ya da filmlerde olduğu gibi Dylan için çalışıyorsa? Ah, hep ihtimaller… Mesajında New York’a gideceğinden de bahsetmişti. Neden gidiyordu ki? Oraya gidip bir daha gelmeyecek miydi? Böyle olsa iyi olurdu, çünkü bir olayı daha kaldıracak gücüm yoktu. Ama ben ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Gitmeli miyim, yoksa gitmemeli miyim? İnsanlar mesajlarla insanları istedikleri şekilde kandırır ve oyununa getirirdi. Dylan da öyle mi yapıyordu? İç sesim yine hayır diyordu, ama ona bile güvenmekte kararsızdım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Ve bu olayı kimsenin bilmemesi gerekti. Mesajı sildim ve numarayı engelledim. Eğer Zayn tekrar öğrenirse çok kötü şeyler olabilirdi. Tanrım… Hayatım ne kadar da zor!
Ve sanırım, Dylan ile buluşmaya gidecektim.


Harry’nin Ağzından;
“Geç kalayım deme, Styles!” diye kızdı Louis bana.
“Tamam, Boobear, sözünü dinleyeceğim.” Dedim gülerek ve evden çıktım.
Bugün arkadaşım Nick Grimshaw ile takılacaktım. Aslında sadece bir buluşma, o da buraya gelmişti ve beni görmek istediğini söyledi. Bende onu kıramadım ve gidiyorum. Siyah Range Rover’ıma atladım ve çalıştırdım. Yolculuk sırasında dinlemek için Elvis Presley’den Viva La Vida şarkısını açtım. Dostum, bu adam favorim!
Zayn ve Selena konusuna gelirsek, hala çok mutlular ve doğacak çocuklarını bekliyorlar. Onlar adına bende çok mutluyum elbette. Çocuklarla yazdığımız şarkıyı gösterdiğimizde, çok beğendiler. Tabii ki beğenecekler, ben yazdım. Neyse, kendimi bu aralar fazlasıyla övüyorum. Ama bunda haklıyım, çünkü övülecek bir insanım.
Arabamı kenara çektim ve boş olan bir masaya oturdum. Nick’in gelmesini bekliyordum. Ona neden geç kaldığını soran bir mesaj attım ve gelemeyeceğini söyledi. Tanrım, ben neden buradayım o halde? Nick ile planımız başka bir güne ertelendi, ama ben hala kafedeydim. Sonuçta gelip, boş dönmek olmazdı. Oturduğum masadan kalktım ve kasaya doğru gittim. Orada da oturulacak küçük sandalyeler vardı.


“Bir kahve alabilir miyim?” diye sordum. Hatta yanımdaki bir kızla aynı anda sorduk. Birbirimize bakıp aptalca gülümsedik ve bana gelen kahveyi ona uzattım.
“Teşekkür ederim.” Dedi utangaçça.
“Ben Harry.” dedim ve elimi uzattım. Tanışmaktan zarar gelmezdi, değil mi?
“Seni tanıyorum. One Direction’un çapkını.” Dedi gülerek. Güldüğünde mavi gözleri parlıyordu. Sarı saçları ise mavi gözlerini tamamlıyor, onu daha dayanılmaz bir hale getiriyordu.
“Aslında bu doğru değil.” Dedim bende gülerek.
İkinci gelen kahveyi aldım ve ona doğru döndüm. Gerçekten tanışmak istiyordum ve sanırım etkilenmiştim. Bilmiyorum. Tatlı, seksi, güzel ve çekici bir kızdı. Onu kullanıp atmak istemezdim, sonsuza kadar benim olmalıydı. Tabii eğer, sevgilim olsaydı. Olabilir miydi?
Evet, ben Harry Styles’ım!
Hayır, kızın tipi değilim.
İki seçenek var. Tabii ki de ilk olanı seçerdim. Umarım kızın sevgilisi yoktur. Tanrım, lütfen…
“Heaven.” Dedi bir anda.
“Ah, ne?”
“Adım Heaven.” Diye gülümsedi. “Tanıştığıma memnun oldum, Harold.”
Adının anlamı gibi gerçekten cennet gibi bir kızdı…
Seni elde etmeliyim, Heaven…

Sevgilim Bir Şarkıcı!Where stories live. Discover now