29. Yakınlarda Olduğunu Hissetmek

7.6K 458 17
                                    

foto: Helen ve Marcus

 Anna gerçekleri Henry'e söyleyip söylememek konusunda düşünüp duruyordu. Hayatında ilk kez Mina'nın yaptığı bir şeyi tek başına taşımak istemiyordu.  Onu görmeyi bulmayı çok istese de bir yerlerde mutlu olduğunu düşünüyordu, eğer ölmediyse. Yoksa Mina kesinlikle ona gelirdi.

Anna heyecanla kapıyı çalma gereği bile duymadan içeri girdiğinde özel bir anı bozduğunu düşündü. Henry'nin öğreneceklerinden sonra uzun bir zaman böyle bir an yaşayamayacakları gerçeği de vardı tabi. Anna aslında bu konuyu Henry ile baş başa konuşmayı düşünmüştü ama Sophie'nin onun yanında olması gerektiğini düşünerek ikisine birden açıklamalıydı.

"Henry öğrenmen gereken çok önemli bir şey var." dediğinde ikisi de dönüp Anna'ya baktı. Sophie birden geri çekilerek "Tabi ben sizi yalnız bırakayım." dedi.

Anna "Hayır senin de öğrenmen gerek." dediğinde Sophie kararsız bir şekilde Henry'e baktı. Henry başıyla onaylayınca Sophie belli belirsiz bir gülümsemeyle Anna'ya "Oturalım öyleyse." dedi. Anna başıyla onayladı.

Masanın etrafına oturduklarında Anna bir şeyi söylemenin en kolay yolu direkt söylemek olduğunu düşünerek "Annenin gerçeklerle dolu defterini buldum." dedi. Henry tek kaşını kaldırıp ona baktı.

"Annemin öyle bir defteri yok."  

Anna defteri Henry'nin önüne koyduğunda Henry defteri açıp baktı. "Onun yazısı." diye mırıldandıktan sonra teyzesine döndü. "Bunu nereden buldun?" 

"Çocukluğumuzda Mina işlediği şeylerin içine bir şeyler saklardı, bunu da yastığının içine saklamış." 

"Peki bunda önemli olan ne teyze?" 

Anna iç geçirerek "İçindekiler." dediğinde Henry defterin sayfalarını rastgele çevirdi, okumadan teyzesine baktı. "Okumamı mı istiyorsun?" diye sorduğunda Anna hala o defteri yok etmek için zamanı olduğunu düşünüyordu. Acaba bu durum neleri değiştirecekti?

Anna Henry'nin yine de gerçekleri bilmesi gerektiğini düşünerek başıyla onayladı. "İçindekiler hayatını değiştirecek şeyler oğlum. O yüzden okuyup okumamak konusundaki kararı sana bırakıyorum. Annenden nefret edecek ve her şeyini kaybedeceksin."

Sophie'ye bakınca Henry şüphe duymaya başlamıştı. Henry ve Sophie göz göze geldiler. Sophie defteri Henry'nin elinden alıp yırtmamak için kendini zor tutarken Henry'e "Okuma." diye fısıldadı. "Bu kadar zaman gizli kalması bir sorun yaratmamış. Bence bundan sonra da sorun olmayacak." 

Henry başını iki yana salladı. "Öğrenmem gerek, eğer bunun sonunda senin gitmen gerekiyorsa da gitmene izin vereceğim." 

Sophie sinirle ayağa kalktı. "Beni bu kadar göndermeye meraklı olduğunu bilmiyordum." dedi öfkeyle. "Eline bu anlaşmalı evliliği bozmak için fırsat geçtiği için mutlusun değil mi?" dedikten sonra Henry'nin cevap vermesini bekledi ama istediği cevap gelmeyince sinirle kendi odasına geçti.

Henry ise iç geçirdikten sonra "Her şeyin bozulacağını söylüyorsun yani?" dediğinde Anna başıyla onayladı. "İstersen bu defteri yakar ve içindekileri asla dile getirmem." 

Henry başını iki yana salladı. "Bilmem gerekmeseydi getirmezdin." 

Anna kararsızdı. "Aslına bakarsan emin değilim. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak belki de öğrendiğin için kızacaksın."

Henry merakına engel olamayarak defteri açtıktan sonra "Beni yalnız bırakır mısın teyze?" diye sordu.

***

Marcus Henry'nin isteği üzere Louis'e buradan gitmelerini söylemek için odasının kapısına geldiğinde o adamı görmek istemediğini hissediyordu. Helen'in bir zamanlar sevdiği adamı görmek istemiyordu. Kapıyı tıklayıp içeri girdiğinde adam eşyalarını topluyordu. Marcus'u görünce "Sen Helen'in yanındaki adamsın." dedi. Marcus anlamamış gibi ona bakıyordu.

"Yataktan bazen çıkıp dışarı bakıyordum. Sizi gördüm." 

Marcus başıyla onayladı. "Ben kralın yardımcısıyım." 

Louis tükürür gibi "İsmin yok mu?" diye sordu. Sonra alayla "Tüm hayatını kralın yardımcısı sıfatıyla geçirmiyorsundur umarım." dedi. Marcus aslında tam da böyle olduğunu düşünerek Louis'in sözlerinin tokat etkisi yaptığını hissetti.

Marcus alaycı bir şekilde gülümsedi. "En azından senin gibi yalan söylemiyorum." Şimdi skor Louis 1 Marcus 1'di. Louis konuyu değiştirmek amacıyla "Neden geldin?" diye sorunca Marcus gülmemek için kendini zor tuttu. "Kral saraydan ayrılmanızı istiyor. Sen ve kardeşin. Pardon kuzenin." Louis'in yumruklarını sıktığını görebiliyordu. Marcus kavga çıkarmak istemiyordu aslında. Helen bunu duyarsa demediğini bırakmazdı.

Louis konuyu uzatmamak amacıyla başını sallayıp "Toplanıyoruz." dedi. Marcus başıyla onayladı. "Kraliçe Anna'yı yanınızda götürmenizi kral istemiyor." 

"Zaten gelmeyecek." dediğinde Marcus bu işi de halletmenin rahatlığıyla odadan ayrıldı.

***

Marcus koridorda yürürken Helen ile arasında tek engelin ikisi olduğunu düşünmeden edemiyordu. Helen'in inadı küçüklüğünden beri meşhurdu eğer bir şey için inat ederse kesinlikle ona kimse engel olamazdı. Tek umudu onun ilişkilerini inat meselesi haline getirmemiş olmasıydı. Yoksa gerçekten çözüm yolu bulamayacağını düşünüyordu.

Düşünceler kafasını iyice karıştırmışken ayaklarının onu Helen'in bulunduğu koridora getirdiğinden habersizdi. Helen'in odasının kapısında bir süre bekledikten sonra gitmek için adım atmıştı ki kapı açıldı. "Ne dikiliyorsun orada?" diyen Helen'e bakarken tüm düşünceleri aklında uçup gidivermişti.

"Benim burada olduğumu nereden biliyorsun?" 

Helen omuz silkti. "Senden başka kimse koridoru yıkacak gibi yürümüyor muhafız." 

Marcus'un yüzünde gülümseme belirince Helen "Ne?" dedi sinirle.

"Sen de benim gibisin, değil mi?" diye  sorduğunda Helen anlamamış bir şekilde ona bakıyordu. "Benim yakınlarda olduğumu hissediyorsun."

24.02.2019 düzenlendi.

Edit 2: 19.04.2023

Çok Uzak Diyarlardan -Tamamlandı-Where stories live. Discover now