Kafe

14 0 0
                                    

"Kuzen!!" "Hee?" "Uyumasana lan gerizekalı. Dinle beni." "Mervee... Zaten dün gece çok az uyudum rahat bırak yaa." "Beni dinlicen mi yoksa o götünü kapatmaya yetmeyen eteğini anana ispiyonlayım mı?" "Dinliyorum mk. Sende kısaltıyorsun eteğini. Ben hiç değilse katlamıyorum. Bu başka etek." Sabah sabah ne konuşuyoruz görüyor musunuz? Dün de uyuyamadım zaten. İnternet paketi yapınca şıp diye wattpade damladım. Damlama o damlama hikayelere dalmışım. Yeni bölümleri okuyayım derken sabah olmuş. "Kafeye gelmeyi unutma ben on ikiyi çeyrek geçe oradayım." " İyi işte bende gelirim. Ama bizim ders birde başlıyor. Okey?" "Okey bebeğim okey. Unutma gelmeyi de sen." Tamam be... Kafamla onayladım ve metrodan indim.

&&&&&

Haftanın bitmesine son üç gün kala gelmişler 'Yok ingilizceniz zayıf yok abilerinize ablalarınıza yetişin.' muhabbetine başladılar ve bu üç gün boyunca yabancı dil eğitimi alacağımızı söylediler. Sabah sekiz buçuk, öğleden sonra dört buçuk - beş arası gibi bir saat aralığında... Yani neredeyse yedi saat -öğle tatilini saymadım- İngilizce dersi görecekmişiz. Neyse yaa. Öğle tatiline çıktık ve ben onlara kantine kadar eşlik ediyorum. Gözüm Tuna'ya takılınca bir süzmeden edemedim. Benden yaklaşık beş santim falan uzundu. Açık kahve rengi saçları hafif uzundu. Ensesine kadar ve katlı kesimmiş gibi yani... Gözleri o kadar elaydı ki kırmızı gibi görünüyordu. Ama gamzesi yoktu. Yine de gülümseyişini bembeyaz dişleri kurtarıyordu. Fazla olmasa da bayağı bir kası var denebilirdi. Cemre ise diye bir cümleye başlamak istesem de bir erkekle bir kızı karşılaştıramam. Neyse işte Cemre benle yaklaşık boylarda, omuzlarından biraz aşağıda düz kesim sarı tabiri caizse pırasa gibi saçlara sahipti. Göğüsleri 80 beden gibi duruyordu. Biraz tıfıl bir şey olsa da çok tatlı bir kızdı. Gözleri aynı gökyüzü gibi masmavi idi. Alara'nın dürtmesiyle ona baktım ve tek kaşımı kaldırım. "Neye daldın kız? Bir şey almıcan mı sen?" " He şey ben bu öğle tatilinde kuzenimin lisesinin oralarda olan bi kafeye gideceğim de size söyleyeyim dedim." dalmamıştım ben bi kere. "Bizi satıyor musun yani! O kadar grup olak diye de ısrar etmiştin oysaki." dedi Tuna. Bana duygu sömürüsü mü yapıyor bu şimdi? "Halden anla işte Tuna ya... İsterseniz sizde gelin ama." "Hade get, get sen. Hem arkana bahmadan get. Ama bilgi geri geldiğinde seni bağrımıza gene bahçaz bez seni..." diyerek Türkçe'yi katleden Cemre'ye baktım ve kıkırdadım. "Oyy sen beni bağrına basda ben gidmedik yer bırakam emiii?" deyiverdim gayri ... "O ne demek lan?" dedi Cemre. Hakikaten ne demek lan. Ben bile anlamadım kurduğum cümleyi. "Valla bende anlamadım ki kuzusu. Neyse ben gidiyorum. Çüüz minna." diyerek el salladım ve metroya doğru depar attım.

&&&&&

İçeri girerken saatime baktım. Sanırım kuzenimi bir on dakika kadar bekletmiştim. Kafenin içi sıcak olduğundan ceketimi çıkarttım ve içeriye bir göz gezdirdim. Dört kişilik beyaz masalar ve rengarenk sandalyeler haricinde desenli vazolar ve çiçekler ortamı süslemekle kalmıyor gayette sıcak bir ev havası oluşturuyordu. Duvar kenarlarında siyah kırmızı oturma takımları vardı. O kısım biraz daha bunaltıcı görünüyordu. Tam serserilere göre bir kısım diye içimden geçiremeden dört yunan tanrısını koltuklardan bir kaçında oturmuş bir biçimde gördüm. Hemen kafeyi süzmeyi kesip yunan tanrılarının bir masa yanından mal mal bana el sallayan kuzenimin yanına sırıtarak gittim. Keşke üniformalarımla gelmeseydim. Ama okuldan çıktım. Formalarla olmam mantıklı... Ben daha koltuğa oturamadan konuşmaya başlamıştı. "Kızım çok beklettin beni yaa. Senin yüzünden bu meteorların gözü önünde mal mal subway surf oynadım. Hey hey hey! Neden yunan tanrılarına sırtını dönüyorsun bebeğim?!" Merve'nin karşısına oturmuş ve çocuklara sırtımı dönmüştüm. "Onların bakışlarından uzak olmak, yemeğimi rahat yemek ve onları ikide bir süzmemek için?" "Bu göz banyosundan mahrum kalmak istiyorsan bana hava hoş. Ee... Ne yiyoz?" "Nereden bileyim ben ne yiyeceğimizi? Ayrıca çocuklar serseri gibi, başımıza bela açma çünkü onları dövmek benden bir şeyler götürecektir." dedim piç smile yaparken. Merve benim her şeyimdi. Ve eğer ona zarar verecek olan kardeşi bile olsa onu bir depoya çeker ve bayılana kadar işkence edebilirim. "O zaman ben patates kızartması ve köfte alıyorum. Yanına da kola." "Aynısından bana da. Ama ben fanta isterim." "Okay beybi." "Ciddi misin Merve? Okay mı? Gerçekten mi?" "Uzatma kızım yaa..." Maviş'im siparişleri verdikten sonra rastgele bir konu açmaya çalışacaktım. Ama bulamadım. Sonuç olarak saçmalamaya başladım. "Pişt. Yunan tanrıları napıyo lan?" dedim fısıldayarak. Ne olur ne olmaz kardeşim, ya duyarlarsa? "Aralarında bir şeyler konuşuyorlar kızım. Arada bu tarafa bakıyo bazıları yani arada beni kesiyolar fln ıs ıs" "Yaa o ıs ıs değil nokta s bi kereem... Hem dikkat et onlar keserken bende kesmeyim seni." "Uff kızım yaa kısmetlerimi hep sen kapatıyorsun bak." dedi. Bu arada biz köfte patatesimizi yemeye başlamıştık. Yani Merve başladı. Ben çoktan bitirdim bile. Sonuçta on beş dakikaya okulda olmam lazım. "Kızım senin kısmetini benim kapatmama gerek yok ki. Öküzün trene bakması gibi çocuklara bakıyorsun. Onlarda korkup kaçıyor." dedim ve hafif bir kahkaha attım. "Sessiz konuş lan! Bu tarafa bakıyorlar sonra... Hem sana ne yaa sana mı sorcam ben nasıl çocuk keseceğimi?" "Kızım sen kesmiyorsun resmen danaya giriyorsun." dedim kahkahalarımı içeri hapsederken. "Beyza bak fazla oluyorsun. Hem saat geç oldu. Dersine yetişemeyeceksin kalk artık bence." dedi ciddi ve morali bozuk bir şekilde. "Tamam kalkıyorum ama son bir şey daha söylememe izin ver. Bak şimdi hani evlilik çağı gelince bizim sülaledeki erkeklere köyden kız bakmaya gidiyorlar ya. Bence senin içinde bir köy turu yapacağız." "Git geber!" derken kafama cüzdanını attı. Ben yer miyim yemem. Neyi yemediğimi tam kavrayamadım ama cüzdanı görür görmez eğildim ve eğilirken de kahkahalarımı serbest bıraktım. Yaklaşık bir üç dakika gülme krizi geçirirken şaşkın ve sinir dolu bakışları üzerimde hissediyordum. Sinirli olanlar Merve'ye aitti tabii ki. "Lan gerizekalı! Cüzdan çocukların masaya gitti lan! Git getir raki!!" "Sensin raki! Getirmiyorum lan git kendin al." dedim. Bana mal mısın bakışları atmaya başladığında "Unuttun mu canım? Mal olan sensin. Ben manyak olanım." dedim ve piç smile yaptım. "Beyzoşum canım benim. Kafan mı güzel kuzusu? Siktirtme belanı git al cüzdanımı!" dedi. Cevap vermedim. Saçımı karıştırma ve düzeltme arası bir şey yaptım ve tanrıların masasına yöneldim. Allah'ım lütfen bayılmayayım...

METROHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin