7. Bölüm: Kaan ve Hain Teklifi

229 120 69
                                    

Sizi fazla bekletmemeye özen göstererek, bölümü bir an önce bitirdim. Fakat sizden bir ricam var. Vote ve yorum sınırı koymak istemiyorum ama koymadığım için mi bilmiyorum, pek fazla yorum atmıyorsunuz. 

Bir sonraki bölümü içinizden bir kişiye ithaf edeceğim. Eğer bir sonraki bölümü size ithaf etmemi istiyorsanız, yorum atmanız yeterli :)

Kapımda durup, bana kendinden emin bir suratla bakan bir Kaan varken, ne yapmalıydım? Onu içeri davet etmeli miydim? Yoksa neden geldiğini sorup, geri mi göndermeliydim? Ne yapacağımı şaşırmış halde ona bakıyordum. Bir şey söylese de kurtulsam, diye düşünüyordum ama o bir şey söylemedi. Yanımdan geçip, içeriye girdi. Ben arkasından öylece bakarken o, sağa döndü ve salona girdi. Hızla silkelenip kendime geldim. Ardından da peşinden gittim. Ne yapmaya çalışıyordu, bu? Sabah umurunda olmadığımı söyleyip, evime ne bok yemeye gelmişti?

İkimizde küçük dillerimizi yutmuş gibi konuşmazken, o kendini tekli koltuklardan birine attı. Bakışlarıyla beni süzerken, bende karşısındaki ikili koltuğa oturdum. Ukala bakışları sinirimi bozuyor, bu davranışları gözümde Rüzgar'ı canlandırıyordu. Gerçi Rüzgar, onun sekiz katı kadar falan ukalaydı ama bunun önemi yoktu. Onunla bile baş edebiliyorken, şuan nasıl sinirden deliye dönüyordum, hala anlam veremiyordum.

Bir şeyler söylemesini beklerken o, cebinden çıkartığı ve katlanmış olan kağıdı sehpaya fırlattı. Ben ona şaşkınca bakınırken ise kafasıyla kağıdı işaret etti. Almamı istediği açıkça belliydi ve bu beni dehşete düşürüyordu. Eğer buraya kağıdı vermek için geldiyse, kağıttaki şey gerçekten de önemli olmalıydı. Peki, onu buraya kadar getiren, bu önemli şey ne olabilirdi?

Bıkkınlıkla ofladım ve önümdeki sehpaya uzanıp, kağıdı aldım. Kağıttan gelen kötü enerjileri görmezden gelmeye çalıştım. Bir yandan kötü bir şey çıkmaması için, içimden bol bol dua ederken, katlanmış kağıdı açtım. Bir süre kağıda şok olmuş bir şekilde baktım. Bunu nasıl bulmuş olabilirdi?

Kağıttaki resmi doğru görüp görmediğimi anlamak adına gözlerimi kırpıştırdım fakat değişen bir şey olmadı. Kıvırcık Salatasının kamera kayıtlarındaki, maskeli fotoğrafı tam karşımda duruyordu. Telefonumda olan resmin birebir aynısıydı. Peki, Kaan bunu nereden bulmuştu? Yoksa Kıvırcık Salatası onunla da mı uğraşıyordu?

Kağıdın altında bir kağıt daha olduğunu fark edince, diğer elimin yardımıyla alttaki kağıdı üste çıkardım. Bu seferde benim müdürün odasında, bilgisayarın başında durduğum bir fotoğrafım vardı. İçimi bir korku kapladı. Gerçekten beni takip ediyor olma ihtimali var mıydı? Kıvırcık Salatası o muydu?

"Bu çocuk kim?" diye sordu, doğrudan bana bakarken. Gözlerindeki ukala tavır bir an olsun kaybolmamıştı. Neden bunları yaptığı konusunda ise en ufak bir fikrim yoktu. Bu da beni deli ediyordu. Ayrıca konuya bodozlama dalması da aşırı derece saçmaydı. İnsan biraz bekler, havadan sudan sohbet ederdi. Ama olur mu, Kaan beyde sıfır incelik!

"Bilmem, kim ki?" diye sordum, topu ona atarak. Kendimi ele vermeden önce, onun bu konuda ne bildiğini öğrenmeliydim. Böylelikle bu olaydan en ucuz şekilde yırtabilirdim. Bana ters bir şekilde baktığını fark edince, olabildiğince umursamaz görünmeye çalıştım. Kağıtları masanın üzerine bırakırken, "Bunları nereden buldun ki?" diye sordum.

"Oradan bakınca aptal gibi mi gözüküyorum? Şimdi, bu fotoğraftaki kişiyi tanımıyorum ayaklarına mı yatacaksın? Ciddi misin?" Ukala bir sesle konuştuğunda, koltukta iyice yayıldı. Anlaşılan benim düşündüğümden de fazlasını biliyordu. Panikle dudağımı dişledim.

İnsanlar Değişir  #Wattys2018Where stories live. Discover now