2.Bölüm: Kurtarıcın Geldi

374 165 91
                                    

Güzel yorumlarınız için size bol bol teşekkür ediyor, beni mutlu ettiğiniz için size sarılmak istiyorum. Neyse ben sizi fazla tutmadan okumaya bırakayım. Yorum yapmayı unutmayın... Büyük ihtimalle 30 vote ve 30 yorumu geçtikten sonra atacağım bölümü :)

Her zamanki gibi sıradan bir pazartesi sabahı, yine şu meşhur alarmla birlikte, sabahın yedisinde uyandım. Aslında sıradan olmasına sıradandı ama bir fark vardı işte. Koskoca üç aydan sonra, sonunda okullar açılıyordu. Tekrardan, bütün gün ödevlerle boğuşup duracaktım. Belki de iyi bir mimar olmak için, saatlerce gözümü bile kırpmadan ders çalışacaktım.

Yatağımdan kalkıp banyoya giderken, yüzümde ister istemez buruk bir gülümseme belirdi. Tamı tamına üç ay sonra Kaan'ı görecek olmak, beni oldukça rahatsız ediyordu. Üstelik karşılaştığımızda, aramızda neler olacağı hakkında bir fikrim de yoktu. Onu rezil etiğim için bana bağıracak mıydı, yoksa o da beni mi rezil edecekti? O biraz dengesizdi ve bu tür konularda net bir karar almak, oldukça zordu.

Üç aydır hiçbir şekilde iletişim kurmamamız da beni tedirgin ediyordu açıkçası. Evime gelip, benimle konuşmak istese, boşu boşuna gelmiş olurdu. Karnemi aldıktan sonra ilk otobüse atlayıp, annemin yanına gitmiştim. Tabi, annem beni gördüğünde oldukça şaşırmıştı. O kadar erken beklemediği ortadaydı. Telefonla arayıp bağırıp çağırmak istese... Arayamazdı. Çünkü numaramı değiştirmiştim. Yada sosyal medya hesaplarıma mesaj atıp, küfretmek istese... Bunu da yapamazdı çünkü her yerden engellemiştim. Sırf üç ay görmezsem unuturum diye yapmıştım bunları. Ama olay şuydu ki; onu tekrar gördüğümde, kalbim ilk günkü gibi atacaktı.

Yüzümü yıkadıktan sonra, tekrar odama gittim ve kendimi yatağa attım. Pek kahvaltı insanı değildim. Sabahları pek fazla bir şeyler yiyemiyordum. Bu yüzden de sabahları, pek kahvaltı derdim olmuyordu. Yataktan kalktım ve dün geceden ütüleyip komodinin üzerine koyduğum, formalarımı giydim.

Tekrardan merhaba lanet okul kıyafetleri!

Çantama bugün için gerekli olabilecek her şeyi tıktım. Sonrada biraz makyaj yapıp evden çıktım. Gökçe'ye "Geliyorum," diye mesaj atıp, Gökçe'lere doğru yürümeye başladım. Evlerinin önüne geldiğimdeyse zile bastım. Figen teyze kapıyı açıp, "Günaydın canım," dedi. Bende ona gülümseyip "Günaydın," dedim. Sonra içeriye baktı ve "Gökçe, hadi!" diye bağırdı. Bağırmasında sorun yoktu, tabi. Nasılsa Mesut amca da işe gidecekti.

"Yine mi hazır değil?" diye sordum, bıkkınlıkla.

"Gökçe bu. Ne zaman hazır olduğunu gördün?" Figen teyzenin sorusu üzerine ikimizde kıkırdadık.

"Yine mi bütün senem senin bu kızını beklemekle geçecek?" dedim, kıkırdamayı bırakıp bıkkınlıkla. Haklıydım. Kaç yıldır onu beklemediğim gün sayısı, bir elin parmaklarını geçmezdi. Arayıp, "Beş dakikaya sizdeyim," dedikten sonra, anca yarım saate bize gelirdi. O yüzden bu duruma alışmıştım.

"Bence sen okula onunla gitmeyi bırakmalısın," dedi Figen teyze, hala kıkırdarken. Çok neşeli bir kadındı. Bana annelik yaptığı da çok olmuştu.

"Geldim geldim. Sizde hemen benim dedikodumu yapmayın. Altı üstü iki dakika geç kaldım." Gökçe araya girdiğinde ona gözlerimi devirdim.

"Birincisi sen iki dakika geç kalmadın. En az beş dakika geç kaldın."

"Ne fark eder? Ha iki, ha beş?" diye sordu, alayla.

"Normalde olsa bir şey olmaz fakat senin sayende, her gün ömrümden iki dakika seni beklemekle geçiyor. İki çarpı üç yüz altmış beşten hesaplasak... Bu da demek oluyor ki; ömrümü yiyorsun, Gökçe!" dedim alay ederek. Bunun üzerine bozuldu ve "Abartma istersen!" dedi. Figen teyze, onu sırtından itekledi. Gökçe'yi evden çıkardığında ise "İyi dersler, kızlar. Güzellik uykuma geri dönmeliyim," deyip, kapıyı yüzümüze kapadı.

İnsanlar Değişir  #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin