You, Fried Little Pig!

106 10 2
                                    

Yarım saatten beri tek kelime etmeyip Jace ile "sevimli" kız arkadaşının saçma konuşmalarını dinliyordum. Ama kesinlikle onlara bakmıyordum, kesinlikle! Ah, tamam. Arada bir gözlerimi saatimden ayırıp göz ucuyla baktığım oluyordu. Son bakışımda ise Jessica'nın Jace'e bakan istekli gözlerini ve onun tutmaya çalıştığı ama Jace'in geri çektiği elini görmüştüm. Bunun sonunda iki karara varmıştım: gözleri kesinlikle lensti ve Tanrım, bu kız tam bir kaltaktı! Küçük, boka benzeyen saçlarını yolmak istediğim bir kaltak. O an dişerimi sıktığımı fark ettim. Bu genellikle çok sinirliyken fark etmeden yaptığım bir hareketti. Garip olan şeyse; Jace'i kıskanmıyordum. Ama Jessica'nın yüzüne her baktığımda içimdeki boşluk kararıyordu. Önceden korkmadığım, güvende hissettiğim o yerden kaçmaya çalışıyor gibiydim. Ve Jace benim en yakın arkadaşımdı. Onu her ihtimale karşı korumam gerekiyordu. En azından ben öyle hissediyordum.

Harekete geçmeye hazırlandığım sırada Jessica'yla Jace okuldan konuşuyorlardı. Ah, mükemmel zamanlama!

"Ah, öyle mi?" diye araya daldığımda ikisi de bana tip tip bakmaya başlamıştı. Tamam, biraz fazla bağırmış olabilirim ama beni fark etmeleri gerekiyordu.

"Galiba okuldan konuşuyorsunuz?" Yanıt gelmeyince devam ettim. "Gerçek şu ki, bir ay galiba sizin okula geleceğim misafir öğrenci olarak. Kendi okuluma devam edemem, biliyorsun Jace. Bu yüzden yarın aynı okuldayız!" dedim sevinçle ve kocaman sırıttım. Jessica'nın lens gözleri yerinden fırlayacakmış gibi bana bakıyordu. Jace ise seviniyor mu yoksa üzülüyor mu anlayamamıştım. Sonunda Jace "Ah, bu harika," diyebildi "değil mi Jessica?"

Jessica'nın dişerinin arasından "evet"e benzer bir ses çıktı.

"Jessica, Jace sana çocukluk anılarımızın hepsini anlatmıştır, umarım. Neredeyse bütün yaz tatillerimiz birlikte geçti." Jessica sonunda kendini toparladı.Sonra Jace'e imalı şekilde bakarak "Hayır, anlatmadı." dedi. Jace'in benden bahsetmemiş olmasını umuyordum zaten. Benim gibi salak bir çocukluk arkadaşından kim bahsederdi ki?

"Tıt tıt tıt Jace," onu ayıplayan sesler çıkardım, "çok ayıp!" dedim gülerek. "Merak etme Jessica, tatlım, sana hepsini teker teker anlatacağım." Pembe dizilerdeki sinsi kadınlar gibi gülümsedim. Sonra ormanda kaybolmamızdan başlayarak her şeyi anlattım.

-------------------------------------------

"Ah, evet o zaman çok korktuğumuz için birbirimize çok sıkı sarılmıştık. Gerçekten çok korkmuştuk ama--"

"Evet, evet hepsi harika ama benim gitmem gerek. İki saattir burada oturup orman hikayeleri dinlemekten sıkılmam normal, değil mi?" diye sözümü kesti Jessica. Sonra Jace'e korkunç bir bakış atıp masayı terk etti. Aman Tanrım cidden fena kızmıştı! Zavallı, orman hikayeleri dinlemekten sıkılan, sürtük Jessica...

Jace de onun peşinden fırladı. "Hey, Jessica! Lütfen bekle! Jessica! Jessica!" Bağrışmalarını duyarken içimde zafer duygusu vardı ama... Ama doğru şeyi yaptığımdan emin değildim. Jace'i o kızdan korumaya çalışırken onu üzmek istemiyordum.

Arkama baktığımda Jessica çoktan gitmiş, Jace ise kapının önünde çaresizmiş gibi dikiliyordu. Yanına gittim. Hala boş yola bakıyordu.Tek kelime edersem Jace'in bana patlayacağını biliyordum. Buna rağmen devam ettim.

"Jace, ben böyle olsun--"

"İstememiştin, değil mi? İnan bana bende istemedim ama oldu. Ve neden oldu biliyor musun Bethany?"

Bir anda gözyaşlarını tutmaya çalışan yeşil gözlerini bana çevirdi. "Hepsi neden oldu biliyor musun?" Dudaklarımı ısırıp başımı iki yana salladım.

Other Half Of UsWhere stories live. Discover now