0.7

76 7 5
                                    

03.03.2015

MARCIE

Küçük bir çocukken bile beni mutlu eden insanların yanında olurdum. Bana oyuncak alan, beni güldürmek için akla gelmeyecek şebeklikler yapan insanların... Çok mutluymuş gibi davranmalarına karşın gözlerinin derinliklerinde aslında tamamen bitmişliği, çaresizlikten ölmek üzere olduğu gerçeğini yansıtan o bakışı farkederdim. Kahkalarının arasında öyle bir an gelirdi ki, az önce gülmekten sesi kısılacak olan adam durgunlaşır, gözlerini aptal bir noktaya dikerdi. Bu bakışları farkeden minik Marcie ise o insanın yanında kalmak istemez, ağlayarak annesini çağırırdı.

 
İşte böyle bir çocuktum. O zamanlar nedenini anlamıyordum. Sadece kendimi mutlu etmek istediğim için çaresizliğini gizleyemeyen insanların yanından uzaklaşırdım.


Biraz daha büyüdüğümde o insanların yanında bulunmamın beni de umutsuzlaştırdığını anlamıştım. İçim daralıyor ve hemen onların derdine ortak olmak istediğimi hissediyordum.


Ve çok sonra psikoloji alanında çalışmamın nedenini de anlayacaktım: 'İnsanları mutlu etmek' felsefesi ile hareket etmek, insanların sorunlarını bir şekilde hallettiğimi görmek istiyordum.


Son bir haftadır Calum'u görememek nedenini anlayamadığım şekilde beni kahrediyordu. Nereye baksam gözlerini görüyor,artık mesleğimin gerektirdiği o mükemmel amacı yitirdiğimi hissediyordum. 'İnsanların mutlu etmek' amacıyla çalışıyor olduğum gerçeği her geçen gün anlamını farklılaştırıyordu. Artık bu amaç için çalışmanın nasıl olacağı hakkında pek fikrim yoktu.


Bir hafta boyunca Calum'un aşkından öldüğü o aptal kızı araştırdım.Sevgilimin polis olmasının verdiği imkanları göz önüne aldığımda bu zor olmayacaktı. Nitekim de olmadı.


Javiera hakkında gerçeğe eriştim.


Psikolog olmanın birçok faydası olabilirdi. Ama benim için en değerli özelliği insanlara yardım etmek ve onların mutluluğunu görmekti.Ben her zaman bunun için yaşamıştım.


Ancak şimdi yardıma ihtiyacı olan, çaresiz olan bir adama yardım etmemeyi tercih edecektim. Ah... Kulağa haince geliyor değil mi? İlk başlarda bana da öyle gelmişti. Bir bakıma hala da öyle geliyor.


Ama yine de... Bir düşünün. Gerçekler sevdiğiniz birinin canını yakacaksa, o gerçekleri ortaya çıkarabilir misiniz? Sizin yüzünüzden sevdiğiniz insan acı çekerken siz ona gerçekleri aktardığınız, ona yardım edebildiğiniz için ne kadar sevinebilirdiniz?


Javiera ismini bir köşeye attım. Önemli olan Calum'du. Onu sefil bir adam olmaktan kurtarmam gerekiyordu. Bunun için Javiera ismi yok olmalıydı.


Bir hafta onunla görüşmemek için yeteri kadar uzundu. Bana minnetle bakan suratını unutamıyordum. Onu ilk gördüğüm zamanki çaresiz ifadesi bana duyduğu minnet sayesinde yok olmuştu. İşte o an onun gerçekten içten gülümsemesini deli gibi merak etmiştim. Bir haftadır bunun özlemini çekerken sonunda telefonunu tuşladım.


"Calum, iyi misin?"


"Sayende iyi olacağım. Javiera'dan haber var mı?"


Sayemde iyi olacaksın, evet. "Sanırım onu bulmaya çok yaklaştım. Ama önce, sana en yakın alışveriş merkezinde buluşup konuşmaya ne dersin?"


"Tabiki... Tabiki Marcie. Görüşmek üzere. Seni seviyorum."


Telefonu kapatırken içimde suçluluk duygusunun olmasını bekledim. Vicdanımın, "Üzülecekse üzülsün. Ona söz verdiğin gibi Javiera ile ilgili gerçekleri bulduğunu söyle. Onu kandırma." demesini bekledim. Ama tek düşünebildiğim Calum'un söylediği son cümleydi.

***

Bölüm yazmayalı kaç ay oldu bilmiyorum. Yazmaya ne kadar ara verdiğimi farkettim. Bu sebeple de düzgün şeyler yazamadım. Bu sene üniversiteye hazırlık senem olduğu için zaten bölüm yazamayacağım. Ama yine de bu bölümü kötü de olsa yazmak istedim. Sonra bölümü düzenlerim belki. Ama gerçekten şu sıralar Marcie'nin düşüncelerini yazmam gerekiyordu. Marcie yanlış mı yapıyor, doğru mu? Tüm düşünceleri size bıraktım :)


You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 15, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

HomelessWhere stories live. Discover now