BÖLÜM 25

45 27 0
                                    

   Kapıyı zorluyordum ama açılacak gibi değildi. "Yardım edin, içeride kaldım" diye bağırdım. Ama kimse kalmamıştı yakınımda. "Off" diye söylenip yere oturduğum sırada kapının altından gelen kağıtla birlikte tedirgin oldum.
Mecburen kağıdı elime aldım ve okumaya başladım. "Bazı insanlar yalnızlığa mahkumdur" yazıyordu. İçimi iyice huzursuzluk kaplamıştı.

   "Kimsin sen, aç şu kapıyı. Yardım edin lütfen" diye deli gibi bağırıyordum. Daha sonra kapının ardındaki kişinin hızlı adımlarla uzaklaştığını anladım. Ağlamaya başlamıştım ki "Bu kapıya ne olmuş" diye bir ses duydum. Ses Gaye öğretmene aitti.

   "Buradayım, birisi kapıyı üzerime kilitledi." diye bağırdım. Gaye öğretmen hemen kapıyı açtı.

   "Kapı koluna süpürge koymuşlar. Anahtarla kapatılsaydı çok zordu açması. Kim yaptı bunu gördün mü Güneş?" diye sordu Gaye öğretmen.

   "Hayır görmedim, bir şey arıyordum burada. Bir anda takırtı duydum. Sonra kapıyı açmak isteyince de açamadım." Gelen notu söylemeyecektim.

   "Tamam bunu kimin yaptığını öğreniriz merak etme."

   "Kimseyi zan altında bırakmak istemem, ama oyundaki arkadaşlardan biri bence. İçeride oturan insanlar değildir herhalde."

   "Haklı olabilirsin, ama dediğin gibi kimseyi zan altında bırakmak doğru olmaz şu anda. Ben ilgileneceğim. Koş hemen oyun başlıyor."

   Bir anda koşarak sahnenin arkasına gittim. Nefes nefese kızları buldum.

   "Bizde sana bakıyorduk, neredeydin" dedi Beren.

   "Giyinme odasında kilitli kaldım." dedim nefes nefese kalmışken.

   "Ne, nasıl ya" dedi Müge yüksek sesle.

   "Bilmiyorum, ama birisi yaptı" dedi mırıldanarak. Elimdeki notu gösterdim.

   "Burnumuzun dibinde yani, o her kimse öyle mi?" dedi Müge.

   "Bilmiyorum, tek bildiğim Gaye öğretmen olmasaydı hala içerideydim."

   "Bizde bilemedik ki, heyecan var bir anda çıktık." dedi Beren.

   "Sizin ne suçunuz var canım. Dediğin gibi bilemezdiniz." dedim.

   "Ne olacak peki" dedi Müge.

   "Gaye öğretmen bakacağım ben dedi. İnşallah kim olduğunu bulur. Tamam şu an oyuna odaklanalım, sonra konuşuruz." diyerek konuyu kapattım.

   Birkaç dakika sonra oyun başladı ve herkes sırayla sahneye çıkıp rolünü canlandırdı. Seyirci koltuklarına göz ucuyla baktığımda salon komple doluydu ve bu durum daha da heyecan yaratıyordu. Göz ucuyla babamı, Ezgi'yi ve Ada'yı gördüm. Gelmelerini beklemiyordum ve şaşırmıştım. Onların tam tersinde ise Kerem, Yiğit ve Turna'da bir arada oturuyorlardı. Hayatımdaki insanların beni izlemesi değişik hissettirmiş, daha istekli devam etmiştim oyuna.

   Oyun bittiğinde bütün arkadaşlar sahne önünde ele tutuşmuş seyirciyi selamlıyorduk. Bütün salonun ayakta bizleri alkışlıyor olması umuyorum ki beğenmelerinden dolayı olmuştu. Bu durum hepimizi mutlu etmişti.
Bütün öğrenciler kıyafet odasına geldiğinde sevinçle konuşuyor ve gülüyorlardı. Gaye öğretmen de arkamızdan odaya geldi.

   "Çocuklar güzel bir iş çıkardınız. Seyirci oyundan memnun kalmış görünüyordu. Teşekkür ediyorum hepinize." Herkes mutlu ve gülümsüyordu.

   "Fakat sormak istediğim daha farklı bir soru var" dedi Gaye öğretmen. Bir anda sessizlik oluşmuştu. "Oyuna başlamadan önce tesadüfen buraya geldiğimde Güneş'in buraya kilitlendiğini gördüm. Ben zamanında gelmesem Güneş oyunda olamayacaktı. Üstelik başroldü kendisi. Bu kime olsaydı sorardım. Şimdi dürüstçe soruyorum. Güneş'i kilitleyen şu an içimizde mi? Sizlerden biri mi yaptı?" diye sordu. Sessizlik aynı şekilde devam ediyordu. "Bakın eğer kimse birşey söylemek istemezse ben kameraları inceleteceğim. Kim olduğunu illaki bulurum." dedi Gaye öğretmen.

   "Ben yaptım" dedi Tolga. Şaşkınlıkla herkes birbirine bakıyordu. Bense Tolga'ya.

***

   Bir insan neden başka birine kötülük yapmak ister ki? Tolga hala bana Azra konusu ile ilgili kin mi tutuyordu? Bu yaptığı başka ne sebepten olacaktı?
Ertesi gün bile hala konumuz Tolga'ydı. "Ben ona yapacağımı biliyorum." deyip duruyordu Müge. Zaten sinirli olduğu Tolga'ya karşı şu an öfke doluydu.

   "Acaba bir kenarda konuşsam mı, belki anlaşırız" dedim öylesine.

   "Saçmalama seni onun yanına tek bırakmam" dedi Müge.

   "Diğer notları da o mu gönderdi bunu öğrenmem lazım ama. Bu şekilde olmaz artık, kendi ağzıyla herkesin içinde itiraf etmişken susup beklemeyeceğim."

   Ders arasında Tolga'yı kenara çektim. "Bence artık konuşmamızın zamanı geldi. Dünden sonra bir açıklama yapman gerekiyor diye düşünüyorum." dedim.

   "Söyleyeceğimi söyledim ben, dua et ucuz kurtuldun." diyerek bilmiş bir şekilde konuştu.

   "Öyle mi, ben sana ucuz kurtulmayı gösteririm" diyerek yanından ayrıldım. Belli ki bir derse ihtiyacı vardı.
Dersin sonunda çıkarken Azra ile birlikte Tolga'yı bulmaya gidiyorduk. Azra ile konuşmuş Tolga'nın yanına gitmek için ikna etmiştim.

   Tolga'yı diğer sınıftan Kübra ile birlikte samimi bir şekilde gördük. Kübra duvara yaslanmış, Tolga'nın bir kolu duvara dayalı duruyordu.

   "Sen uslanmazdın zaten belliydi, reziller" diye bağırarak Tolga'ya yaklaştı ve bir tokat attı. Sonra sinirle arkasını dönüp gitti. Tolga ile göz göze gelmiştik, öfke ile bana bakıyordu.

   "Bende haline üzülüp Azra ile konuştum ve yanına getirdim. Ama sen yine başka işler peşindesin." dedim yalandan gülerek. Daha sonra en ciddi halimle "Ama sen tam da busun işte, şerefsizin tekisin" dedim ve kulağına doğru yaklaşıp "Bazı insanlar yalnızlığa mahkumdur" dedim sessizce ve arkamı dönüp gittim.

   Tolga'ya sadece bu kadarı bile yeterliydi. Bazen bazı insanları kızdırmamanız gerekir. Çünkü o insanların öfkesi bir alev topuna dönüşüp herkesi yakabilir.

   Güneş'in öfkesi, Tolga'yı yendi.










Beğenip kaydederseniz sevinirim...

DÖNME DOLAP Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin