13- inte éyneyye

1.2K 97 23
                                    

Bölümün DGKO'a nazaran az gelmesinin sebebi yorumlar efenim. İyi okumalarr...

∆∆∆∆∆

Eve girdiğimizde Ali önce odasına çekilmiş, ardından çıktığında adamı da alarak odunluğa girmişti. Yanına gidip gitmemek arasında kararsızdım. O nasıl çiçeği almam konusunda kırgınsa bende çiçeğimi çocuğa verdiği için sinirliydim.

Gönlü alınması gereken bendim bana göre.

Bunun dışında, kısa bir an düşününce empati yapılabilir bir konuydu sanırım. Başka bir kadına çiçek alsaydı ben onun kadar olgun yaklaşmazdım bu duruma.

Her neyse. Sanırım üstüne düşünülecek kadar ciddi bir mesele değildi.

Üstelik ne zaman gelecekti? Ortak olduğumuzu söylemiştik ama beyefendiye kalsa her şeyi kendi yapacaktı.

Yerimden kalkıp hızlıca çıktım bahçeye büyük cam kapıdan. Odunluğa girip kapıyı kapattıktan sonra köşede, yerde kalan bölmeyi açtım. Karanlık olsada merdiven mesafelerine alıştığım için sorunsuz inmiştim. İndikçe de ışık gelmişti gözüme.

Telefonundan bir video izliyordu Ali. Yüzüme hafif bir gülümseme kondurdum. "Birlikte de film izleyebilirdik sanki." dediğimde başını kaldırıp bana dönmüştü. El çabukluğu ile de ben ekrana eğilmeden telefonunu kapatıp arka cebine atmıştı.

"Ne izliyordun?" diye sordum kollarını belime sarıp beni kendine çektiğinde. Oldukça uzun bir öpücük kondurdu şakağıma. Eğilmişti biraz. O dudaklarını çekmeden görmüştüm arkasında kalan adamı. İlk dikkatimi çeken koparılmış parmaklardı. Midemi bulamadığını hissettim bu görüntü karşısında.

"Önemsiz şeyler." diyip çenemden tutup ona bakmamı sağladığında maskesine rağmen gülümsediğini biliyordum.

"Önemli ya da önemsiz her şeyi bilmek istiyorum." dediğimde beni adamdan ters yöne çevirmişti bile. Kamerasına ilerledi ağır ağır. Göz temasını kesmesinden nefret ediyordum. Hele de lensleri yokken.

"İş hakkında değil." dediğinde omuz silktim. "Senin hakkında olan her şeyi de bilmek istiyorum."

Hoşuna gitti dediğim. Gülümsemesi büyüdü. Bende o sıra ölümden beter hâle gelmiş adama ilerledim. Gözleri kapalı, başı yana yatıktı. Kan kadar kusmukta vardı boynunda ve kıyafetlerinde. Ve parmaklar...

Durun, parmaklar?

Adamın üstüne atılmış kopuk parmaklara bakınca gerçekten kusacaktım. Belimde bir el hissedince de tuz biber oldu. Bastım çığlığı.

"Sakin." dedi Ali beni bedenden uzaklaştırırken. "Sakinim." diyebildim zar zor. "Sürekli kan görmüyoruz sonuçta... Alışırım yakında."

Saçlarımın üstünden başımı öptüğünde rahatladığımı hissettim. Antidepresan gibi çocuktu. "Alışmak zorunda değilsin Mahfer'im. Hatta mümkünse alışma. İnme bir daha buraya, yakışmıyorsun."

"Ortağız ama."

Kısa bir an düşündü dediğimi ama cevabı hazır ve kendinden emindi. "Mesajlarla ilgilenebilirsin." dediğinde çattım kaşlarımı.

"Çocuk mu eğliyorsun?" dedim çakma bir kızgınlıkla. Gülüşü daha da büyüdü. Gözleri iyice kısılmıştı. Hazır adamda baygın olduğundan maskesinin çenesinden tutup açtım yüzünü başına kadar. Dişleri ipe dizilmiş inciler gibiydi. Beyaz, temiz ve düzenli. Bence bir ara diş teli kesin kullanmıştı çünkü bu düzen doğuştan olamazdı.

"Estağfurullah." dedi tatlı tatlı.

"Ne yaptı bu adam?" dedim merakla. Omuz silkti önemsiz gibi ama yüzünde küçük çocukların heyecanı vardı. Israr ettim "Söylesene." diye.

Kod Adı: LEHEPWhere stories live. Discover now