20. Bölüm - O Defter

61 8 5
                                    

Kapıyı dirseğiyle açtı genç adam. Bir elinde ayakkabılar, diğer elinde ise kucakladığı Müberra Tesnim vardı. Karşısında duran kadın kendisini oldukça şaşırttı. Beklenmedik bir misafir ve yanlış olan zamanlama...

- Anne!

Kızgın ifadesinden ödün vermeyen Mehtap Hanım, ayakkabısını çıkarıp içeriye girdi.

O sırada Hamza, Çaresiz bir şekilde ayakkabılığa bıraktığı ayakkabılardan sonra, kucağından indirdi kızını. Dış kapıyı kapatıp annesinin ardından salona geçti.

- Yok mu bir hoş geldin?

- Hoş geldin anne, dedi bu ziyaretini neye borçluyuz der gibi bir ses tonuyla.

Yüzü asık bir halde Müberra Tesnim' e baktı. Kaşıyla işaret ederek,

-Hep doldurdu değil mi bana karşı? Diye sordu.

Ne demek istediğini anlamayan Ali Hamza, "Kim, neyi?" Diye sordu güçlükle.

- Anlamamazlıktan gelme! Babaannesini sevmesin diye her şeyi yapmıştır o kadın! Baksana, kucağıma bile gelmiyor! Ama cezasını buldu nihayetinde!

Kaç gündür doğru düzgün su bile içmeyen genç adam, zoraki çıkan diliyle dudaklarını nemlendirdi. Yutkunmaya çalıştı. Sinirlendi. Korumaya çalıştığı sakinliğini özgür bıraktı.

- Ne dedin, ne dedin?!

Yerinden doğrulup oturmakta olan annesinin hizasına geldi.

- Annemsin diye saygımı bozmak istemiyorum ama beni zorluyorsun! Sen buraya bunları demek için mi geldin, söyler misin?! Amacın ne senin?!

Oğlunun gözlerindeki ateşi gören Mehtap Hanım, ayağa kalktı. Sakinleştirmek için omzuna dokundu.

- Senin için oğlum. Halini merak ettiğim için geldim. Olan biteni de çevreden duydum. İnsan ilk önce annesine gelip söylemez mi? Çok kırdın beni çok.

- İnsan en önce annesine söyler evet. Onu gerçekten düşünen annesine! Sırf oğlu üzülmesin diye sevmese dahi gelinine iyi davranan annesine! Arkasından oh iyi oldu diyecek kadar gaddar olmayan annesine! Kimseyi düşünmese bile şu küçücük masum hatırına ağzından zehir akıtmayan annesine! Oğlunun sevdiği kadını sahiplenen, kızı gibi gören annesine! Daha sayayım mı?!

- Nankörlük yapma Ali! Karşında annen var senin! Bir kadın için ezip geçtiğin!

Daha fazla dayanamayan Ali Hamza, devam etmesine izin vermedi. Yumruğunu sıktı. Sıkışan kalbini dizginlemek kolay değildi.

- Yeter! Evimin neşesi yol arkadaşım can çekişirken, seni daha fazla dinleyecek değilim!

- Müberra Tesnim benimle gelecek!

Kızını yeniden kucaklayıp kapıya yönelen Hamza, annesine doğru döndü.

- O neden?!

"Gel, gel babaanneye" diyerek almaya çalıştı kucağına. Babaannesini minik elleriyle itekleyerek ağlamaya başladı. Engel olmaya çalıştı almasına.

- Bu çocuk bundan sonra benimle yaşayacak babası! Bakımını yapman artık çok zor. İndir kucağından da gelsin bana. Hem sen de biraz rahat edersin.

- Gözümün önünde olmayıp başına bir şey gelirse ben ne derim Fatıma'ya?! Şuan babasından başka kimse candan bakamaz ona.

Kolundan çekiştirerek zorla kucağına aldı torununu. Elindeki oyuncak bebeği de yere fırlatarak,

- At şu kıytırıkları! Ben sana en güzellerini alacağım! Dedi, yüzünde beliren sinsi bir tebessümle.

-Anne! Haddini aşıyorsun! Sevdiğim kadın yok! Şimdi de kızım giderse ne yaparım ben bu boş evde?! Bunca zaman neredeydin söylesene?! Şimdi mi aklına geldi, torununun varlığı?!

Kucağında durmayan Müberra ile savaş verirken oğluna baktı kızgınlıkla.

- Ne olacak peki, sen söyle bakalım. Hı? Hadi gözünü açtı değilim. Ya sonra? İkisini de evde bırakıp camiye, markete gidebilecek misin? Unutma ki, senin artık iki çocuğun var! Ama anne sözü dinlersen.. Neyse. Engel olma şimdi.

İki çocuk... Haklıydı bir nevi. İkisi de birbirini koruyamaz haldeydi şimdi. Evde olmadığı vakit, daha kötü facialar yaşanabilirdi. Çaresiz ve içine akıttığı göz yaşıyla teslim oldu annesine...

Müberra Tesnim, babaannesiyle birlikte yeni evinin yolunu tutmaya başlarken, geride bıraktığı paramparça bir kalpten habersizdi.

Buruktu. Yıkıktı. Acıdan kıvranıyordu şimdi. Perde arkasından bakarak gizlice el salladı kızına. Görürse ayrılamaz diye korkmuştu oldukça...

Torununu araca yerleştirdikten sonra yanına oturdu. Şoför Abdullah Bey'in gaza bastığı an itibariyle büyük imtihanı başlamıştı buruk adamın.

  Yatak odalarına doğru sendeleyerek yürüdü. Hangisinin kıyafetini koklayacağını şaşırmış haldeydi. O sırada, hanımının çekmecesinde duran günlük defteri aklına geldi. İlk defa izinsiz bir şey yapacaktı. Eli bir gidip gelse de, duygularına yenik düştü... Fatıma Kübra'nın yazmaktan usanmadığı o defteri, karıştırmaya başladı...

...

Lutf-u EMANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin