Pennington ailesi

14 4 0
                                    

Önümüze birer bardak buzlu çay ve çöreği temkinlice bırakıp karşımdaki koltuğa yavaşça çömeldi.Hafif iç geçirmesiyle parlak kızıl saçları gözlerinin önüne düştü.Uzun,incecik parmaklarıyla saçlarını düzeltmeye çabalarken istemsizce kirpiklerini kırpıştırdı.Bana bu haliyle bir meleği andırıyordu ve sebepsizce onu korkutmaktan çekiniyordum.


'Demek Kate sensin?' sorumla onu rüyasından uyandırmışım gibiydi.Hüzünle baktı ve doğrularcasına başını salladı.


'Etrafa göz atmamın sakıncası var mı?' diye sordu Trace ve cevap beklemeden içi mutlu aile pozlarıyla dolu çerçevelere saldırdı.Sanırım Jules'tan bir iz bulmaya çalışıyordu.Zor olacağını hissediyordum.Şu an karşımda oturan mükemmellik abidesi de gayet Jules olabilirdi.Ama Jules'un 18inde bir ergen olması fikri içimi acıtıyordu.O zamanlarda bile hep olgundu ve hayatının en sevmediği dönemleriydi.Tekrar gözlerimi kıza sabitledim,'Bize neler olduğunu anlat.'


Başını sabitlediğini ellerinden kaldırdı ve'Pekala...' diye iç çekti.

'Neler olduğunu bilmiyorum,size yardımcı olamam.Bir tür trans halindeydim.'


Bu hali biliyordum,tabi ya 18 yaş yetenekleri.Bu dönemde istemeden bazı şeyler yapar ve neler döndüğünü anlayamazdınız.Eğer doğaüstü yeteneklerle kuşatılmışsanız yetenekleriniz kendilerini göstermeye başlardı.Jules gibi,ben gibi.


'Güven bana,beni korkutmuyorsun.Ne dersen inanırım.' Ona bu güveni vermeliydim,deli olduğunu falan düşünüyor olmalıydı.


'O numaraları söylediğimi hatırlıyorum.Arkadaşlarımla beraber pizza partisi veriyorduk.Hepsi oynayacaktı bu sefer.Ben de dalgasına aklıma ilk gelen numaraları söyledim.Hepsi bu.Kelimeler durduramadığım bir şekilde dilimden dökülüyordu.Babaannem beni bu konuda uyarmıştı.Hepmizin cadı olduğundan söz ederdi,ailemizin bütün kızlarının.Dayımı çok korkuturdu bu hali.Son günlerini bir akıl hastanesinde geçirmesine sebep oldular.


Babaannesiyle sarıldıkları fotoğrafa baktım.Aynı dalgalı saçlar,aynı hüzünlü bakış.Gözlerinin çökmesine karşın yeşilin harika bir tonuyla parlıyorlar.


Gözlerinden akan bir damla yaşı kolunun tersiyle silerken gülümsedi,'o harika bir Pennington idi.'


Hayretten açılan ağzımı bir süre kapatamadım.

'Afedersin,Pennigton dediğini sandım.'Gülmeye çabaladım.


Hararetle başını salladı.'Evet,Pennigton soyunun son kızıyım ben.Dedem Babaannemle evlenirken böyle bir aileyi hiç beklemiyordu herhalde.'


Bu ismin bende nasıl bir şok etkisi yarattığını bilemezdi.Üst kata çıkan Trace için de öyle.Trace'in hayata karşı bu kadar öfkeli olmasının bir sebebi vardı.Ailesini reddetmesinin,sadece Trace olmasının bir sebebi vardı.Asla anlatmazdı fakat ailesinden derin yaralar aldığını hepimiz biliyorduk.O bir Pennigton'dı.Ne kadar kabul etmek istemese de cadılar soyundan geliyordu.Ama bir cadı değil,arayıcıydı.Birkaç saniye parmaklarımla alnımı ovaladım.Kafam gerçekten çok karışmıştı.Bu nasıl olabilirdi?Yani bu ailenin iki bireyinin nasıl birbirinden haberi olmazdı ve Trace bir cadı olmazdı?Bütün bunların Jules ile ne ilgisi vardı.


Ofladım.Bütün bunları Trace anlatmak gerçekten zor olacaktı.Hayatımın aşkını bulmaksa çok daha zor.

VedaDonde viven las historias. Descúbrelo ahora