9. Bölüm

19 5 7
                                    

"Odaklan, Claralyn." 
Sinirle yabani otları çekiştirip duruyordu. Gücü damarlarında hissediyordu ama önceki gibi ona uzanamıyordu. Sabrının tükenmesinin hükmü yoktu artık çünkü umutları tükenmeye başlamıştı.

"Sihir artık senin bir parçan değil, bütünüyle sen ve içgüdülerin bu konuda en büyük yardımcıların. Bırak sana yol göstersinler." diyor kral. Saatlerdir sabırla prensese yardımcı olup asla pes etmiyor oluşu Clara'nın canını sıkıyordu.

"Konuş benimle. Ne hissettiğini söyle? Ne duyduğunu söyle? Nabız, nefes ya da bir görü?
"Yok işte yok." dedi Clara, duygularını daha fazla gizleyemeyecekti. Ayağa kalkıp birkaç adım geri gitti. Kaçınılmaz sonu ertelemek anlamsız bir çırpınıştan başka bir şey değildi ona göre. "Ben senin kadar güçlü değilim. Sihrim bozuk ve..." kalbi öyle hızlı atıyorduki nefesi kesilmişti. Soluklanmaya çalıştı ama aldığı nefesler yetmiyordu sanki bütün oksijen tükenmişti. "Ve..." devam etmeye çalıştı. Kalbi göğüs kafesini âdeta dövüyordu.

Durumu fark eden kral yerinden fırlamıştı. Suhaj'da hemen arkasındaydı. "Claralyn." dedi kral korkuyla. Alana ihtiyacı olduğunu düşünerek onlardan uzaklaşmaya çalıştı ancak kral bunu akıl edemeyecek kadar telaşlanmıştı.
Yaklaşmaya devam eden kralın durması için elini kaldırmasıyla adam darbe yemiş gibi geriye uçtu ve ancak bir ağaça çarparak durabildi.
"Baba." İçinde bulunduğu durumu şok etkisiyle unutarak suikastçıyla beraber krala doğru koştu.

"Majesteleri iyi misiniz?" Suhaj kralın yerden kalkmasına yardım etmek için uzandı ancak kral yardım teklifini geri çevirip sırtını ağaca yaslayarak oturdu.
"Su getirin." diye gürledi general yanlarına koşmaktan olan muhafızlara.

Bütün bedeni şimşek çarpmış gibi titreyen Clara, canını yaktığı düşüncesiyle babasından ardı ardına özürler diliyordu. "Özür dilerim. Canını yakmak istemedim çok özür dilerim." 

"Sadece seni durdurmak istedim." dedi, sesinin titremesini engelleyememişti. "Yani durmanı istedim. Sana bunu yapmak istemedim."

"İstedin." dedi kral sorarcasına.
"Hayır, tabii ki istemedim." uzanıp babasının elini tuttu. Fakat kral ona bakmıyor, bulanık gözlerle öylece yeri izliyordu. Clara bu ifadeyi tanıyordu. Düşünüyor, tartıyordu. Sihrindeki sorunu anlamış olmalıydı ya da ona vereceği cezayı düşünüyordu. Yapar mıydı?

Suhaj muhafızın getirdiği suyu krala uzattı. "Majesteleri." Kral suyu son damlasına kadar içerken Clara sessizce bekledi. Babasının ne tepki vereceğini kestirememek onu öldürüyordu.
Nihayetinde kızının gözlerinin içine baktığında ifadesinde suçlama yoktu. "İsteklerin." Aksine büyük bir keşif yapmış gibi gözleri parlıyordu.
"Beni durdurmak istedin lakin bunu doğru ifade etmedin."

Kral aniden ayağa kalktı ve açıklığa doğru yürümeye başladı. Sanki adrenalinden yerinde duramıyordu.
"Sihri kullanırız. Belli başlı prosedürler vardır." dedi ağır adamlarla kendisine yaklaşan prensesle generale dönerek. Bir eli çenesinde, zihnini darma duman eden düşünceleri toparlamaya çalışıyordu sanki.

"Ben gözümde canlandırırım, hayal ederim ve sihri yönlendiririm." diye açıklamaya başlamıştı. Keşfettiği her neyse diğerlerininde anlamasını istiyordu. "YürekÇalgıcıları kalbi olan her canlının anatomisini bilmek zorundadır."
"Temelde isteyerek başlar, karşımdakini illüzyonumla öldürebilirim lakin zihne nüfuz edebilmem için konsantre ve hızlı olmam lazım. Ustalaşmam yıllarımı aldı. Asla yalnızca istediğim için olmadı. Sen istedin ve oldu." Son cümlesinin her kelimesini yavaşça ve bastırarak söyledi.

Zümrüt SarayWhere stories live. Discover now