Bölüm 11

94 3 0
                                    

Çok güzeldi. Ruhuna dokunuyor, tınısı kalbine işliyordu. Kulaklığını çekiştirdi, Begüm'ün koluna takılmıştı. Şarkıya Spotify'deki Chill bölümünde rastlamıştı. Telefonunda 780, bilgisayarında 2000 şarkı olmasına rağmen kıtlık yaşayan nadir insanlardandı.

“Saatlerdir aynı şarkıyı dinliyorsun,” dedi Begüm sınıfa adımını atarken. Bugün ilk kez bir disiplinsizlik örneği gösterip okula son yarım saatte yetişmişti. Saçlarını öylesine bir toplamış, üstüne mavi bir tişörtle altına siyah pantolonunu geçirmişti. Saçlarının düzentisiz görüntüsü Buğra'nın sinirini bozuyordu. İkinci sıraya oturduklarında Begüm'e dönüp saçlarını ya tekrar toplamasını, ya tamamen açmasını söyledi.

“Dün yıkanmaya fırsat bulamadığım için yağlandı, anlayış göstersene Buğra. Hem hiç uğraşamam şimdi. Ders arasında -tabii o cadı kadın ara verirse- lavoboya gider toplarım.”

Buğa kaşlarını kaldırdı. “Sen? Vakit bulamadın? Her gün ne yapacağı sırasıyla buzdolabının üzerinde yazılı duran insan?”

Begüm sırıtırken gözlerini kaçırdı. “Ya sana nesene. Kendine bak önce. Saçların tavuk poposuna dönmüş hala kestirmemekte diretiyorsun.”

“Sana nesene ne ya? Kızım sen de'yi da'yı ayrı yazmıyorum diye beş çocuğuyla sokakta kalmış kadın tepkisi vermiyor musun?”

Begüm'den çirkefçe bir öff, sesi geldikten sonra Buğra önüne döndü. Kadın karşılarına dikilmiş,geçen hafta ne işlemiştik diye soruyordu. Sınıftan bir uğultu yükseldi.

Dersin başlamasının hemen ardından kapı açıldı ve içeri Buğra'nın etkilendiği kız girdi. Kapıyı açması ile pencere arasında cereyan eden rüzgar saçlarını havalandırdı. Güzel görünüyordu. Siyah saçlarını doğal haliyle bırakmış, krem pantolonunun üstüne yine siyah bir gömlek giymişti. Çantasını çekiştirerek boş bulduğu bir sıraya oturdu. Defterini çıkarıp derse odaklanması uzun sürmedi.

Kadın işletmelerin yönetim stratejilerinden bahsediyordu. İlgisini çekince dinlemeye başladı. İleride belki kendi işletmesi olurdu, kim bilir.

“İşletmelerin yönetim kavramının önemini notlarınızdan tekrar okuyabilirsiniz. Özelliklerine bakacak olursak, bunları yedi alt başlıkta incelemek mümkün. Not almak isteyenler için, yönetimin grup niteliği taşımasıyla başlayacağım. Yönetimde sonuca giden yolda bireyselliğin tıkanması mümkün. Böyle durumlarda kişiler, gruplar kurarak yönetim sounlarını halledebilirler. Önemli olan, sarf edilen çabalardan işletme lehine yararlanılmasını sağlayabilmektir.” Kadının anlattıklarının önemli olduğunu düşünüp Begüm'den kağıt aldı ve yazmaya başladı.

Dersten sonra göz ucuyla kızın gittiğini gördü. Begüm de onu “Arda bizi bekliyor,” diye çekiştirdiği için pek bir şeye fırsat kalmamıştı.

Arda her zaman oturdukları yerdeydi. Çayını almış, diğer elinde de telefonunu tutuyordu. Masanın üstünde bir de kitap vardı. Begüm ve Buğra'yı görünce içtenlikle gülümsedi. Buğra belki de bu yüzden bu kadar sıkıydı onunla. Zaten hayatında teyzesinden başka samimiyetine güvendiği kimse yoktu, Arda'yı olmayan kardeşi gibi görmeye başlamıştı. Begüm de onların koruyup kolladıkları kız kardeşi gibiydi.

Onların yanından ayrıldıktan sonra bir anda ne zamandır uğramadığı Salih Abi'ye gitmeye karar verdi. Salih Abi, evinin iki sokak arkasındaki kitapçının sahibiydi. Okuyacak kitabı kalmadığında onun kapısını çalardı. O da kendi okuduklarından öneride bulunurdu. Evde 200'e yakın kitabı birikmişti. Teyzesinde de bir o kadar vardı. Kitaplıkta yer bulamamasına rağmen yine de azmış gibi geliyordu.

“Oo, hoş geldin Buğra. Geç otur, ne içersin? Ne söyleyeyim?” Salih Abi'nin yine o sıcak karşılamasıydı bu. Hemen iki çay söyledi, dükkanı da yanında çalışan çocuğa emanet edip arka taraftaki sandalyelere oturdu.

Çaylar geldikten sonra okulun, ilişkilerin, kitaplar ve filmlerin nasıl gittiğini sordu.

“Okul güzel, yakında sınavlar başlayacak. Notlarımı toparlamam lazım. Genel tekrarlar falan derken sınavlar zamanı gelir zaten. Ne zamandır film izleyemiyorum. Unutma Bahçesi'ni senden aldığımdan beri okuyamadım doğru düzgün. Ama başlayacağım abi hemen.”

İnce belli bardağından bir yudum aldı, sakince yerine koydu. Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra konuşmaya başladı. “Güzel kitaptır. İlk kez dört yıl önce okumuştum. O zamanlar bu kadar popüler değildi tabii. Sonra iki defa daha okudum, her seferinde öncekinde farklı bir şeyi kaçırdığını fark ediyor insan. Unutma üzerine yazılmış en farklı kitaplardan biridir. Denir ya orada da, bazı şeyleri unutmadan yaşayamayız.”

Bari sınavlardan önce bitireyim, diye düşündü Buğra. Araya sınavlar girdiğinde fırsat bulamıyor ve kitap iki hafta aksamış oluyordu.

Salih Abi'den birkaç film önerisi aldıktan sonra yemek yiyeceğini söyleyerek eve geçti. Girdiği gibi camları açtı, içerisi havasız kalmıştı. Üstüne bir eşofmanla evde giydiği tişörtlerinden birini geçirdi, mutfağa girdi. Birkaç gündür aklı o kadar karmaşıktı ki, mutfağı toplamamıştı bile. Bardaklar bir tarafa yığılmış, tabaklar lavabonun içindeydi. Çatal ve kaşıklar kayıplarda gibi gözüküyordu.

Mutfağı toplaması yaklaşık yarım saat sürmüştü. Bulaşıkları makineye yerleştirmiş, temiz olanları da yerlerine koymuştu. Çatal kaşıklar kirli tabakların altından çıkmıştı. Ha biri de çöp kutusundan, Arda'ya bu yüzden iyi bir ayar vermeyi aklının bir köşesine yazdı. Yaşıtı erkeklerin aksine bu tarz işlerde eli hızlıydı. Teyzesinin zoruyla mı demeliydi, bilmiyordu.

Buzdolabını açtı. Yakın zamanda alışverişe çıkmalıydı. Dün aldığı tavuk göğsü ile alt raflardan bir bezelye konservesi çıkardı. Önce tavuğu doğradı. Soğanları küp küp kestikten sonra onları kavurdu, üstüne tavukları ekledi. Sonra da teyzesinin tarifine uygun olarak patateslerle bezelyeyi koydu. İşte bu kadar basitti.

Yemek olduktan sonra tekrar mutfağı toplaması gerekmişti ama bu ilki kadar uzun sürmemişti. Kirlilerinin de yıkanması gerektiğini hatırlayıp banyonun yolunu tutarken içinden yalnız yaşamak hiç kolay değil, diyordu.

Yemek yedikten sonra zaten kısıtlı bir vakit izlediği televizyonu kapattı, kitabını açtı. Güzel bir başlangıç olduğunu söyleyemezdi, o daha derin girişleri seviyordu. Bu ilk sayfalarda okuyucuyu etkisi altına almada biraz pasif kalıyordu. Bir süre sonra sabaha kadar kitap okumaya karar verdi. Nasılsa uyumak istemiyordu, vaktini en azından değerli bir şey için harcamış olurdu. Dediği gibi de oldu. Gün ışıdığında o hala elinde kitabıyla, koltukta oturuyordu. Bilerek yatağına geçmemiş, koltuğuna uzanmamıştı. Ara vererek okuduğundan kitap da henüz bitmemişti. Yine de şimdiden elinde iyi bir eser tuttuğunu biliyordu.

Birkaç dakika sonra ayaklandı. Oturmaktan her tarafı uyuşmuş gibi hissediyordu. Telefonunda haberlere tekrar bir göz attıktan sonra kahvaltı hazırlamak için buzdolabının önüne geçti. Okul için iki saati vardı daha, bugünün güzel olacağını düşünüyordu. Ne zamandır ilk kez eli ayağına dolaşmadan hazırlanabilecekti. Belki dersten önce konu tekrarı bile yapardı. Esnedi, tabii uyuyakalmazsa.

Rüya AvcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin