Bölüm 8

204 5 0
                                    

“Artık bunları duymak istemiyorum Begüm. Ben ne gördüğümü gayet iyi biliyorum ve senin bu 'Yanılıyorsun Buğra,' tavrın iyice canımı sıkmaya başladı. Bana inanacaksan kal. Diğer türlü yanımda söylediklerimi sürekli çürüten birine ihtiyacım yok.”

Begüm pes etmiş gibi derin bir nefes verdi. “Pekala. Bundan sonra ne kadar mantıksız olduğunu söylemeyeceğim. Bu konuda tartışmamıza gerek yok.”

Arda elindeki zeka küpünü nihayet bir kenara bıraktı ve konuya dahil oldu. “Bir yandan Begüm'e hak veriyorum. Böyle bir şey imkansız. Diğer yandan şu kocakarı hurafeleri geliyor aklıma. Bilmiyorum Buğra. Hayatım boyunca inandığım şeyleri karşıma alıyorum şu an. Ama bu bir kenara koyulacak bir konu değil. Ve her gece gördüğünü söylüyorsun. Bu daha da tuhaf. Ve neden şimdi? Neden birdenbire başladı?”

“Bu soruları her dakika ben de kendime soruyorum. Ve her cevap alamayışımda bu beni sinirlendiriyor. İnan çok merak ediyorum. O kız kim? Arasam bulabilir miyim? Bulsam ne söyleyeceğim? Cidden bir katilin günlüğünü tutuyor gibiyim şu an.”

Bir süre sessiz kaldılar. Arda başını kaldırıp “Aslında aklımda bir şey var,” dedi. “Kuzenimle geçen yaz bu gibi şeyler hakkında konuşuyorduk. Genelde beni bunların varlığına inandırmak için anlatırdı. Yakın bir arkadaşının da rüyalarının sürekli çıktığını ve bunları araştırdıklarını söylüyordu. Biraz ilgilidir zaten böyle şeylere. İsterseniz bir de onlarla konuşalım?”

“Ne kadar az kişi bilirse o kadar iyi. Ayrıca bir işe yarayacağını sanmıyorum. Hacı hocaya götürmekten farkı yok.”

Begüm suskunluğunu bozdu. “Ne yapmayı planlıyorsun, uyumayı sürekli ertelemeyi mi? Ya da kabullenecek misin? Belki de polise gidip 'Ben rüyamda şu cinayeti işleyen kızı görüyorum, her gece. Size sıradaki cinayetle ilgili ipucu verebilirim,' demeyi düşünüyorsundur.”

Buğra derin bir nefes aldı. Ne yapması gerektiğini kestiremiyordu. Bir başkasına daha anlatmak istediği bir şey değildi. Polise gitmeyi o da düşünmüştü ama bu bir facia olurdu herhalde. Yılın olayı.

“Tamam,” dedi. “Kuzeninle konuş öyleyse. En kısa zamanda bir araya gelelim. Umarım bir yolunu buluruz. Eğer elimizden hiçbir şey gelmezse, ilk işim psikologtan randevu almak olacak. Ha bir de, bugün burada kalır mısınız?”

***

“Üç saatlik uyku neye yeter?”

Günün sorusu. Derslerin en yoğun olduğu gün. Üç ders, sabah 10'dan akşam 5'e kadar. Okula gelmemeliydim, diye düşündü. Devamsızlığı yerine imza attırarak halledebilirdi. Geçen yılın bir dönemi öyle geçmişti. Ama insanın Begüm gibi bir arkadaşı olup da akşam orada kalmışsa, bu seçenek pek mümkün olmuyordu. Sabah zorla uyandırmaya çalışmış; kendi de, Arda da uyanmama konusunda ısrarcı olunca eline tencereyle kaşığı alıp kendi dilinde o berbat günaydınını gerçekleştirmişti. İşin iyi yanı uzun zamandır güne güzel bir kahvaltıyla başlamıyor olmasıydı.

“Hadi hadi, az ders dinle de ufkun açılsın. Zaten farkında olmadığımı sanma, projeyi de benim üstüme yıktın.”

Okul koridorunda yürüyorlardı. Burayı nedense seviyordu. Derslikler ve okulun genelinin aksine modern bir görünümü vardı. Çok uzundu, bazen baştan başa yürümek beş dakikanızdan fazlasını alıyordu.

Kahve makinesine 1 lira atarken “Durumları biliyorsun,” dedi. “Yoksa çok sorumlu bir öğrenciyimdir.”

“Sahi, bir şey görmediğini söyledin ama nasıl oldu?”

“Aslında uyumayacaktım. Arda'yla 6'ya kadar uyanık kaldık. O da şaşırdı tabii olanlara. Sonra nasıl olduysa sızmışız koltukta. En son şu Tinder'daki kızdan bahsediyordu. Kıza takmış. Aynı bölümdelermiş. Sen uyandırana kadar da bir şey gördüğümü hatırlamıyorum. Ama inan, hiç uyumamış gibiyim. Gözlerim her kırptığımda yanıyor.”

“Kanlanmış zaten. Sevindim. Belki de düzeliyordur.”

Sınıf kalabalıktı. Arkalara doğru yer bulup oturdular. Buğra dersin adını sordu. Begüm Haber Kuramları olduğunu söylediğinde homurdandı. “İçinde kuram sözcüğü geçen her şeyden nefret ediyorum. Nedense bu kelimeyi her duyduğumda beynim yanıyor.”

Dersin ilk beş dakikasına tahammül ettikten sonra ilgisini yitirdi. Etrafı incelemeye başladı. Geçen ders gördüğü siyah saçlı kızı aradı. Onun yerine birkaç tane daha kestirdi gözüne. Emaillerini kontrol etti, Instagram ve Whatsapp mesajlarına baktı. Facebook takılmak istediği bir yer değildi, adam o kadar bunaltıcıydı ki oraya bile baktı.

Nihayet bittiğinde, Arda'yla buluşmak üzere okuldan çıktılar. Arda İşletme üçüncü sınıf öğrencisiydi. Lise zamanı birkaç kez aynı ortamda denk gelmişler, üniversitede hazırlıkta sınıf arkadaşı olmuşlardı. Beklemediği biçimde en yakınlarından biri oluvermişti.

Kafede elinde kahve fincanı ve telefonuyla oturuyordu. Buğra ve Begüm yanına geldiğinde “Ayarladım,” dedi. “Yarın sizin için de uygunsa görüşelim.” Buğra başıyla onayladıktan sonra “Dersin erken bitmiş,”dedi. “Biz havasızlıktan bayılacaktık.”

Arda hala kızla konuşuyordu. Birazdan onun yanına gideceğini söyleyip yarın haberleşme konusunu tekrarladıktan sonra izin istedi.

“Hiçbir şey anlamıyorum,” dedi Buğra. “Bir sebebi olmalı. Bir nedeni. Belki de sen haklısındır? Her şey bir tesadüf olamaz mı?”

Rüya AvcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin