5. Bölüm

480 48 35
                                    

selam 😔

üzgünüm 😔

üzgünüm çünkü kitabın sıkıcı gittiğini düşünmeye başladım 😔

Bölümü okuyup gidişatı hakkında yorum yaparsanız benim için ço iyi olur çünkü cidden nasıl gittiği konusunda fikrinize ihtiyacım var.

iyi okumalar 😔✌




---





"Jun...ook...Jungkook?"

Ani bir sessizlik... ölüm sessizliği gibi. Yoongi nin kesik kesik olan cızırtılı sesini telsizin diğer tarafından işittiğimizde oluşan birkaç saniyelik sessizliği ardından Hoseok koşar adımlarla gelip telsizi Jungkook un elinden almıştı.

"Yoongi, neredesin?" Heyecanlandığını belirtir şekilde göğsü hızlıca inip kalkarken elindeki telsize yapışmıştı adeta.

"Hoseok....b...be...bilmiy...m. Yanımda bir... geli...z."

"Sikeyim!" Hoseok Yoongi nin söylediklerinden bir şey anlamamış olsa gerek seslice bir küfür savurup tekrar konuşmuştu. "Etrafına bakın, ışığı yanan bir daire görüyor musun?"

"Ev...et birk...ötemde."

"Çok iyi. Oraya git tamam mı? Biz de oraya geleceğiz."

"Tam...m." Yoongi nin onaylayışından hemen sonra Hoseok telsizi Jungkook a geri vermeyip kendi ile birlikte götürmeye başlamıştı. O kadar hızlı adımlar atıyordu ki ona ayak uydurmakta zorluk çekiyorduk.

Öyle ki hem hızlı yürümemden dolayı hem de sırtımdaki ağır çanta yüzünden omuzlarımın kopacağını hissediyordum.

O yüzden de yüzümü buruşturup omuzlarımı gerdiğim sırada hissettiğim boşlukla bakışlarımı hızlıca yanımdaki Jungkook a çevirmiştim.

Zorlandığımı görmüş olsa gerek sırtımdaki çantayı havaya kaldırmıştı.

"Ne yapıyorsun?" Diye sorarak tek kaşımı kaldırdığımda tüm ciddiyetiyle yüzüme bakıp cevap vermişti. "Zorlandığın halde zorlanmıyorum diyorsun. Ölüp gideceksin."

"Bu kadarcık yükten ölmem." Deyip göz devirdiğimde, "Görüyoruz." Diye karşılık vermişti.

"Göründüğüm kadar zayıf bir insan değilim." Kaşlarımı çatmış, beni zayıf gördüğü için sinirlendiğimi ona göstermek istemiştim.

"Ya, öyle mi?" Deyip tek kaşını kaldırarak çantayı geri bıraktığında birden sırtıma gelen ağırlıkla geriye doğru yalpalamış fakat hemen toparlamıştım. "Adi puşt." Yaptığı şey yüzünden daha fazla sinirlenip sessizce söylendiğimde beni duymuş olacak ki birden durup bana doğru dönmüş ve diğerleri bizi fark etmeden yürümeye devam ederken o adımlarını durdurmuş, ben de onun yüzünden durdurduğumda üstüme doğru eğilip tekrar tek kaşını kaldırmıştı. Fakat bu sefer alaycılıktan çok sinirli gibiydi.

"Ne dedin sen az önce?" Sinirli olduğu ses tonundan belli oluyorken işin ciddileştiğini anlayıp hafifçe yutkunmuştum. Ayrıca dibimde olan yüzü dikkatimi dağıtıyordu.

"Ağzımdan kaçtı." Gözlerimi kaçırırken söylediğim şeyle yavaşça çenemi kavramış ve gözlerinin içine bakmamı sağlamıştı. "Bazen karşında bir komutan olduğunu unutuyorsun Kim. Aramızda yeni olduğun için seni korkutmak istemiyorum ama bir dahakine kaba bir şekilde hatırlatmak zorunda kalabilirim. Öyle bir duruma girmemizi istemezsin, değil mi?" Deyip gözlerimin içine bakmaya devam ediyorken ben de gözlerimi kaçırmadan onun gözlerine bakmaya devam etmiştim.

20 DAYS / TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin