Koparılmış Kalpler 54

2K 1K 113
                                    


Pınar;

Zihnimdeki altın kafese hapsedilmiş, ebedi özgürlüklerine kavuşabilmek için kanat çırpıp duran düşünce kuşları kadar çaresizim ama onlar gibi çabalamaktan vazgeçemeyecek kadar da umut dolu...

İçimdeki dolmak bilmez boşluk hissi giderek tüm benliğimi ele geçirirken hıçkırıklara boğulmuştum. Korktuğum şey olmuştu işte. Onu da kaybetmiştim. Hayata güçlükle tutunmaya çalışan bebeğim başarısız olmuştu. Sanki hiç var olmamış gibi silinmişti hayattan.

Savaş kollarını bana sarmış, ben ağlarken saçlarımı okşuyordu. Başımı ona çevirdiğimde onun da gözlerinin dolduğunu gördüm. İçimden 'nasıl bir adamasın sen?' diye geçirdim. Nasıl bir adam bir başkasının bebeği ardından böylesine üzülür?

Kollarımı boynuna dolamaya çalıştım. Serum kabloları işimi zorlaştırdığında bir küfür savurdum. Yüksek sesle küfretmem karşısında Savaş şaşkınca bana baksa da tek kelime etmedi ve yatağın ucuna oturup o kollarını bana doladı.

Uzunca bir süre ağladım. Artık ağlamaktan bitap düştüğümde ayrıldım sevgi dolu kollardan. Toparlanmam gerekiyordu. Kendim için olmasa bile Savaş için. Elimde kalan tek umudum için.

Gözlerimi kuruladığımda Savaş yataktan kalkıp beni izlemeye başladı. Meraklı gözlerini "İyiyim." diyerek yanıtladım.

"Buse de seni görmek istiyordu. Kapının önünde bekliyor. Eğer hazır değilim diyorsan evine yollayabilirim."

"Hayır, gelsin lütfen." diyerek gülümsemeye çalıştım. O kadar zor geldi ki gülümsemeye çalışmak, çarpılmış gibi göründüğüme neredeyse emindim. Buse'ye ihtiyacım vardı. Evet Savaş da destek olmaya çalışıyor başarılı da oluyordu ama benim dostuma ihtiyacım vardı. Beni tamamen tanıyan, gözlerimden ne hissettiğimi anlayan dostuma.

Savaş çıktı ve odaya tüm enerjisini saçan Buse geldi. Elinde kocaman bir papatya buketi, burnunda kırmızı bir palyaço burnu.

"Seni neşelendirmeye geldim küçük hanım." diyerek burnuna bir kez bastırdı. Çıkan ses karşısında şaşkınlığımı koruduğumu görünce "İnanamıyorum, hâlâ palyaçolardan hoşlanmıyor olamazsın Pınar. O çocukluğunda kalan bir korkuydu hani?" diyerek burnundakini çıkarttı.

"Öyle, korkmuyorum artık ama yine de sevimli gelmiyor. O kırmızı burun, boyalı yüz ve dev ayakkabılar. Allah aşkına bunlardan kim keyif alabilir ki?"

"Oysa yapacağım şakaları bile hazırlamıştım." diyerek dudak büzdü Buse ve anında bu halinden çıkıp kocaman gülümsemeyle yatakta ayak ucuma kuruldu.

"Senin refakatçin olmaya karar verdim Pınar. Böylece bu sıkıcı odada canının sıkılmasını engellemiş olacağız. Bir sürü moda ve magazin dergisi getireceğim. Bir de makyaj malzemeleri. Tıpkı sana, pijama partisine geldiğim zamanlardaki gibi birbirimizin yüzünü boyayacağız."

El çırpıp anlattıkları karşısında benden tepki bekledi ve umduğunu alamadı. Nihayet pes edip ciddi ve üzgün haline büründü.

"Hey, yaşadıkların çok ağır şeyler biliyorum. Sadece biraz olanları aklından çıkartmak istedim. Bana kızdın mı?" Dolu dolu boncuk gözlerini gözlerime dikmiş, titreyen dudağıyla cevap bekliyordu.

"Kızmadım Buse, rol yapmayı kesebilirsin. Şu tiyatro dersi gerçekten faydalı olmuş. İki dakikada bambaşka karakterlere büründün."

"Ahh evet, modacı olamazsam bir B planım olsun istedim. En kötü oyuncu falan olurum. Ne dersin?"

"Biraz uyusam iyi olacak derim." diyerek başımı diğer tarafa çevirip, yastığa gömüldüm. Evet Buse'yi yanımda istemiştim ama oturup dertleşmek için değil. Sadece sessizce yanımda durup başımı okşaması, elimi tutması için. Öyle de oldu. Buse yatakta kalan küçücük yere sığışarak bana arkadan sarıldı ve saçlarımla oynamaya başladı. Verdikleri ilacın da etkisiyle gözlerimi yumdum.

Koparılmış Kalpler (+18)Where stories live. Discover now