"Çağatay uyanacak mısın, yoksa başından aşağı su mu dökeyim?" diye sesleniyordum Çağatay'a. 3 yıldır hergün en az 10-15 kere el atmak gerekirdi uyanıp kahvaltıya gelmesi için. Gerçi 9 yıllık arkadaşlığımızın çoğu günleri de onun ikindi şekerlemesini bozmaya çalışmakla geçerdi. Alışmıştım artık. Fakat artık üniversiteli olduğu için kendine bir çeki düzen verir dediysem de nafile. "Çağataay!" diye bir çığlık attım en sonunda. O sırada kirpiklerini hafifçe oynatarak, dudaklarını araladı: "Hande git başımdan! Bi uyutmadın ya!" Diye mırıldandı sertçe. "Sen bilirsin, ama geç uyandığında gelip sakın beni azarlama!" dedim ve kapıyı sertçe çekip odadan çıktım. Biz Çağatay'la yaklaşık 9-10 senedir kardeşten öte yakınız. Benim annem kalp krizi geçirip vefat edince babam da buna dayanamayıp intihar etti. Yaklaşık 1-2 sene sonra Çağatayınkiler de trafik kazası geçirerek vefat ettiler. Bizde kardeşliğimizi sürdürmeye devam ettik...
16 parts