Ben dikkatlice onun deniz gibi masmavi gözlerine baktım. Gözlerinin derinliklerine baktığım zaman hayatı boyunca çok acılar çektiğinin farkına vardım. Çok yaşlıydı, yüzünde kırışıklıklar vardı, fakat büyüleyici, eşsiz bir güzelliğe sahibti. İşte o an padişah kızlarının gerçekten çok güzel olduğuna inanmıştım. "Size hangi ünvanınızla sesleneyim? Eee... Şey... Hanzade Hürrem Sultan mı, yoksa Zarif hanım mı?" Yaşlı kadın sertçe yüzüme baktı. Oturduğu sandalyeden ayağa kalktı. Asi duruşuyla tam da karşımdaydı. Tam bir padişah kızıydı. Otoriter sesle: "Ben Cihan padişahı Sultan II Abdülhamit Han'ın kızı Hanzade Hürrem Sultanım!" dedi. Yıllar geçmesine rağmen kendi ana türkçesi hiç bozulmamıştı. Ama sonra kızgınlığı bir an derin hüzne dönüştü. Çok kısık bir sesle Azerbaycan türkçesinde: "Bir zamanlar öyleydim, tabii. Eskiden ismim öyleydi. Ama şimdi! Hayatı hep acı, sürgünlerde geçmiş, yaşlı bir kadınım! Benim ismim Zarif! Zarif Celilbeyova