(Yetişkin okurlar için uygundur) Alaca Karahun - Temur Algöğen Yanımda oturan adama öylece baktım. Gözleri günlerdir uykusuz kalmış olmanın verdiği huzursuz çizgilerle dolmuştu. Heybetli duruşu, sahip olduğu soğuk ve mesafeli mizaç, benim zihnimde hükümsüzdü. Zira ben ona baktığımda bedeni arkasına sinen yorgun bir erkek çocuğu görüyor gibiydim. Gülümsedim. Gözlerime, sonra da tebessümü bırakmayan dudaklarıma baktı. Ne o, ne de ben konuşmadık. Kelimelerin birbirine sarılmadığı bir yerde, fikirlerimizin ufkunda bulduk birbirimizi. Beklemediğim bir an kolumdan tutup dizine oturttu. Saçlarım onun yüzüne düşerken, yanaklarımdan enseme doğru süzülen bir fısıltı işittim. "Düşmana lüzum yok, Alaca. Sen bu halinle sileceksin dünyadan beni." "Senin bana yaptığını yapıyorum, Temur. Merak etme, silinirsen yine arkanda olacak kişi benim. " . . . Mengü, sonsuzluk ve sonu olmayan anlamına geliyordu. Bu dünyanın en büyük ve en insafsız yanılgısıydı. Açgözlü yüreklerin bitmek tükenmek bilmeyen arzularının odağıydı. Ancak bilinmeli... Bu sahte rüya ölümün ve mengünün aldatıcı bir sınavıydı. Kaybeden çoktu, gözler kazananları arıyordu! . . . Mengü, Ayguva'nın kaleminden.