Trafik ışıklarında şükürler olsun ki yeşil yanmıştı. İnsanların arasından koşarak karşıya geçmiştim. Şuan Beşiktaş'ta ki bir düğün salonuna gidiyordum. Üniversite arkadaşlarımdan biri evleniyordu. Işıklarda koşarak yanından geçtiğim insanlar bana büyük bir şaşkınlıkla bakıyordu. Çünkü su dalgası yaptığım saçlarım ve kırmızı elbisemle ışıkların ortasında koşuyordum. Elimde bir kaç parça gül vardı. Koşuyordum. Ta ki biri bana çarpana kadar. O kadar hızlı koşuyordum ki adama çarpınca o bir adım geriye giderken ben düşüyordum. Beni kolumdan tutup kendine çekmeseydi. Anın şokuyla gözlerimi tekrar tekrar kırpma gereği duydum. O karşımdaydı. O da beklemiyor olacak ki şaşkınlıkla gözlerini açtı. "Kusura bakmayın" diyerek hızla elinden kurtuldum ve arkama bakmadan salona doğru koşmaya devam ettim. Bir ay sonra intikamım için yoluna baş koymam gereken adamdı o. Miran Arkın. Babam önemli buluyordu onu. Önce güvenini kazanıp sonra öldürmem gereken adamdı o. ............. Kadının arkasından gidişini usulca izledi. Onlar birbirinin kaderiydi. Ya heplerdi ya da hiçlerdi.