Ada ve Deniz... Birbirinden çok farklı olan ama birbiri olmadan hiçbir anlamı olmayan iki parça. Toprak ve su. ''Gözlerimi kapattım. Dudaklarımı dudaklarına değdirdiğim ilk birkaç saniyede tepkisizdi ama daha sonra beni sakince öpmeye başladı. Bir gözyaşının yanağıma aktığını hissettim. "Ağlaman için öpmüyorum seni Deniz." diye düşünürken Deniz bir elini belime yerleştirdi ve bedenlerimiz arasında hiç mesafe kalmayacak şekilde beni kendine yaklaştırıp diğer elini de yüzüme yerleştirdi. Tıpkı benim yaptığım gibi baş parmağını yanağımda gezdiriyordu. O kadar yavaş öpüyordu ki zamanın bir yere takıldığını ve ilerleyemediğini hissettim. Acaba şu an ne yaptığımızın farkında mıydı? Nefes almak için bile durmadığımızı fark ettiğimde Deniz'in sakin ve yavaş öpücükleri yerini daha aceleci ve hızlı öpücüklere bırakmıştı. Başımın tam anlamıyla döndüğünü hissettim ama bırakmak istemiyordum. Adının ne olduğunu bilmediğim bu duygu tüm hücrelerimi sarmıştı ve Deniz'i öptükçe yaşama döndüğümü hissetmek beni heyecanlandırıyordu. Nefesime karışan nefesi, saçlarımın üzerinde gezen elleri, bedenime bastırdığı bedeni, hepsi bana aitmiş gibi hissediyordum. Belki de yanılıyordum, Deniz'in tek tel saçı bile bana ait değildi ama şu an bunu düşünmek istemiyordum. Düşündüğüm tek şey anın büyüsüydü. Sanki dudakları bana her değdiğinde bana yeni bir hayat bahşediyordu.''