Her zamanki güneşli günden fazla hiçbir şey yoktu. Tabii görünüşte. Güneş Aydınlık Vadi için doğuyordu. Pencerelerden evlerin içini ışık dolduruyor karanlığı kovalıyordu. Bay Cibody oldukça sıradan bir şekilde alarmından 5 dakika geç kalktı. Bay Cibody kalktığında büyükbabası Olric çok daha erken uyanmış ve çörekleri fırına atmıştı. Aydınlık Vadi günün doğuşuyla hareketlenmeye başlamıştı. Tahminimce 300 kadar nüfuslu kocaman vadi gecenin sessizliğini üzerinden atmaya başlamıştı. Vadi halkı 4 odalı minik evlerinden çıkıp tarlalarıyla uğraşmaya başlamış ve birbirlerine günün ilk selamlarını vermeye başlamıştı. Olric fırından eski fırın eldiveniyle zar zor aldığı çörekleri masaya yerleştirmeye çalışırken Cibody salatalıklarını dilimliyordu. Ani tok bir ses Olric'in dikkatini çekemese de Cibody sesi gayet net duymuştu. Aydınlık Vadi'nin girişindeki tepede bulunan şirin kulübelerinin kapısını açtı. "Bay Olric, baykuş geldi!". Bay Olric elindeki çörekle birlikte kapının önüne kadar hızlıca geldi. "Sonunda bizi özlemiş olmalılar Cibody.". Sesi çatlak fakat bakışları çok ürpertici duran bu ihtiyar 119 yaşını dolduracaktı. Atmaca gibi bakışlarını meraklı bir yüz ifadesi sildi. Bay Olric, salondaki tekli koltuğuna doğru yönelirken mektup zarfını inceleyerek yavaşça açtı.
3 parts