YAN KARAKTER | Texting

By Fesatrice

1.9M 180K 110K

Ulaş: Hani sen bana ilk mesajında demiştin ya Ulaş: Dizi, film ve kitaplarda herkesin sevdiği yan karakterler... More

Yan Karakter -1-
Yan Karakter -2-
Yan Karakter -3-
Yan Karakter -4-
Yan Karakter -5-
Yan Karakter -6-
Yan Karakter -7-
Yan Karakter -8-
Yan Karakter -9-
Yan Karakter -10-
Yan Karakter -11-
Yan Karakter -12-
Yan Karakter -13-
Yan Karakter -14-
Yan Karakter -15-
Yan Karakter -16-
Yan Karakter -17-
Yan Karakter -18-
Yan Karakter -19-
Yan Karakter -20-
Yan Karakter -21-
Yan Karakter -23-
Yan Karakter -24-
Yan Karakter -25-
Yan Karakter -26-
Yan Karakter -27-
Yan Karakter -28-
Yan Karakter -29-
Yan Karakter -30-
Yan Karakter -31-
Yan Karakter -32-
Yan Karakter -33-
Yan Karakter -34-
Yan Karakter -35-
Yan Karakter -36-
Yan Karakter -37-
Yan Karakter -38-
Yan Karakter -39-
Yan Karakter -40-
Yan Karakter -41-
Yan Karakter -42-
Yan Karakter -43-
Yan Karakter -44-
Yan Karakter -45-
Yan Karakter -46-
Yan Karakter -47-
Yan Karakter -48-
Yan Karakter -49-
Yan Karakter -50-
Yan Karakter -51-
Yan Karakter -52-
Yan Karakter -53-
Yan Karakter -54-
Yan Karakter -55-
FİNAL
Özel Bölüm
Özel Bölüm 2
Özel Bölüm 3
Özel Bölüm 4

Yan Karakter -22-

30.9K 2.8K 1K
By Fesatrice

Fotoğrafta Duru, Ulaş, Duru'nun ablası Selenay ve Tolga var.

Perdenin Ardındakiler - Bu Şehir Bugün Sensiz

İyi okumalar...

Ulaş: Duru

Ulaş: Biz Asena'ya geçiyoruz

Ulaş: Sen de gelsene

Ulaş: Asena istedi

Ulaş: Buluştuğunuz gün numaranı almayı unutmuş

Ulaş: Ben de vermedim numaranı, sizi birbirinizden uzak tutmam lazım

Duru: Ona çok teşekkür ettiğimi ama gelemeyeceğimi söyle

Ulaş: Neden?

Ulaş: Furkan ve Gürkan'dan çekiniyorsan eğer çekinme

Ulaş: Okulda Furkan'ı bilemem ama Asena'nın annesinin yanında çıtı çıkmaz

Ulaş: Gürkan zaten sessiz sakin

Ulaş: Hem bakarsın onlarla da çok iyi anlaşırsın

Ulaş: Erkek kanka istiyordun ya hani

Duru: Yok ya ondan değil

Duru: Gelmek isterdim ama gelemem

Duru: Asena'yla daha yeni tanıştık, belli ki nezaketinden davet etmiş

Duru: Kendimi sizin aranızda tuhaf hissederim

Duru: Bunların hiçbiri olmasa da gelemem zaten

Ulaş: Annen evde değil mi yoksa?

Duru: Evet, değil

Duru: Ablama ben bakıyorum şu an

Duru: Dışarıya çıkaracağım onu

Duru: Senin de dediğin gibi

Duru: Nasılsa benimle konuşmuyor, itiraz edemez

Ulaş: Duru sana bir şey soracağım ama yanlış anlama

Duru: Tahmin ediyorum o soruyu

Ulaş: Baban nerede?

Duru: Doğru tahmin etmişim

Ulaş: Anlatmak istemezsen anlarım, üstüne gitmem

Duru: Yok ya, ondan değil

Duru: Anlatılacak pek bir şey yok

Duru: Normal bir baba işte

Duru: Annem hep bizimle daha çok ilgilenirdi, buna alışmıştık zaten

Duru: Ablamın kazasından sonra annem gece vardiyası olan bir işe girince eve çok yorgun dönüyordu

Duru: Babam da işe gidiyordu ama onun evde olduğu zamanlarda da ablamın başında ben duruyordum

Duru: Annem haliyle gergin olunca babamla sürekli kavga etmeye başladılar

Duru: İşte sen ne işe yarıyorsun, o senin kızın değil mi, ne biçim adamsın sen gibi çok iğneleyici sözler kullandı annem babama karşı

Duru: Babam da eve uğramamaya başladı

Duru: Babaannemin yanında kalıyor genelde

Ulaş: Annen biraz sert bir dil kullansa da haklı olduğu noktalar var

Ulaş: Babaannen bir şey demiyor mu bu konu hakkında?

Ulaş: Sonuçta onun da torunu

Ulaş: Sadece sen ve annenin ablanın başında durması yeterli gelmez, babasına da ihtiyacı var bu kızın

Duru: Babaannem annemin tarafında olmaz hiç

Duru: Zaten en başında evlenmelerini istememişti

Duru: Bu yüzden annemin arkasında duracağını sanmıyorum

Duru: Durmamış olacak ki babam eve uğramayıp annesine gidiyor

Ulaş: Tüm yükü annenle sen omuzladınız yani

Duru: Yük olarak bakmıyorum ben

Duru: Onca yaptığımdan sonra çıtımı çıkarmaya hakkım yok

Duru: Ablamın hayatı benim yüzümden mahvoldu

Duru: Şimdi izninle, ablamı dışarıya çıkaracağım

Ulaş: Pekala, size iyi eğlenceler

Duru: Sana da

Duru: Görüşürüz

Ulaş: Görüşürüz

***

Duru

"Hava çok güzel, dışarıya çıkalım mı? Ne dersin?"

Başımı sağa doğru eğip ablama baktığımda her zamanki gibi bana bakmamış, hiçbir şey söylememişti. Gülümsemeye devam ettim.

"Hadi hadi, sen de istiyorsun." Anneme ablamla dışarıya çıkacağımı söylediğim için üstü giyinikti, benimki sadece şebelikti işte. Belki bir umut, ufacık da olsa gülümser diye uğraşıyordum. Aslında boşuna çabalıyordum ama ondan ümidimi kesemezdim. Ablamı hayata küstüren bendim, hatamın yüklediği sorumluluğun farkındaydım. Onu hayata döndüren de ben olmalıydım.

Ablam tepkisiz kalmaya devam ettiğinde tekerlekli sandalyesini kapının önüne kadar getirdim. Dışarısı için ayrı, ev için ayrı tekerlekli sandalyesi vardı. Dışarısı için olanı çok sık kullanmıyorduk. Nedenini bilmiyordum. Neden hiçbirimiz ablamı dışarıya çıkarmamıştık? Hastane kontrollerinin dışında hep evde duruyordu.

Ablamı koltuk altlarından tutup kaldırdım ve dışarısı için kullandığımız tekerlekli sandalyesine bindirdim. Evin kapısını açıp ablamın montunu giydirdiğimde bacaklarını örtmek için bir battaniye bulmuştum. Montumu giyip beremi kafama geçirdim ve evden dışarıya çıktık.

Asansörle zemin kata indiğimizde apartmanın dışına çıkmıştık. Neyse ki apartmanımızda merdivenlerin yanında engelli rampası vardı. Engelli bireyler de bu toplumun bir parçası olmasına rağmen her binada onlar için rampa bulunmuyordu. Bazen de görme engelli bireylerin sarı şeritli yoluna arabalar utanmazca park ediyordu. Bunlara daha önce de dikkat eder ve sinir olurdum ancak ailemden biri yürüme yetisini kaybettiğinde gözüme batmaya başlamıştı.

Kimi zaman gittiğimiz yerden içeriye girmek bizim için bir işkenceye dönüşüyordu. O tekerlekli sandalyeyle merdivenleri çıkarmak tek kişinin yapabileceği bir iş değildi. En azından ben yapamıyordum, ablamı düşürürüm korkusuyla denemiyordum da. Sadece bir rampa... Bunu yapmak ne kadar zor olabilirdi? Ne zaman yürüme, görme, duyma veya konuşma yetisini kaybetmiş insanlara engel olmaktan vazgeçecektik?

Dışarıya çıktığımızda soğuk rüzgar yüzüme çarpmıştı. Yanıma aldığım battaniyeyi ablamın bacaklarının üzerine örtüp yürümeye başladım. Şu an temiz hava almak, dışarıda olmak ona nasıl gelmişti bilmiyordum ama yıllardır ablamla dışarıya çıkamamış ben gayet iyi hissediyordum.

Gözlerimi etrafta gezdirerek ilerlerken bir yandan da ablama dışarının raporunu veriyordum. Aslında o da görüyordu ne olup bittiğini ama öyle heyecanlıydım ki çenemi kapatamıyordum.

"Ay, abla. Geçen hafta şu adam yanındaki kadınla sokak ortasında bir kavga etmiş görmen lazımdı. Kadın anasından emdiği sütü burnundan getirdi adamın resmen." Hafifçe gülüp kendimce ablamla sokağın dedikodusunu yapmaya devam ettim. Gözüme çarpan tanıdık simaya kadar konuşmaya devam etmiştim.

Adımlarım yavaşladı. Bu kıvırcık saçlı, kirli sakallı çocuğu bir yerden tanıyordum ancak şu an nereden olduğunu kestiremiyordum. Gözlerimi kısıp bir süre çocuğu inceledim. Bakıldığını hissetmiş olacaktı ki bu tarafa bakmış, göz göze gelmiştik. O da bana beni tanıyormuş gibi bakıyordu.

Bakışlarımı ondan çekip ablamın tekerlekli sandalyesini ittirmeye devam ettim. Bu çocuğu tanımıştım. O yağmurlu günde Ulaş'ın annesi ve babası beni arabalarına aldıklarında bu çocuk da vardı arabada. Adı Tolga'ydı, daha sonra Ulaş'ın ardından arabadan inmişti. Orada kavga edecekler diye çok korkmuştum.

"Bunun ne işi varsa burada..." diye homurdanıp önüme bakarak yürümeye devam ettim. "Biliyor musun abla? Şu kıvırcık çocuk benim arkadaşımın canını çok yaktı. Hangi arkadaşın diye soracaksın kesin, biliyorum. Amma da meraklısın." Kendi kendime gülüp konuşmaya devam ettim, konuşurken ister istemez ablama doğru eğilmiştim.

"Sana da bahsettim ya, bir tane erkek kankam var artık. Görsen, tanısan çok seversin. Çok tatlı bir çocuk, çok eğlenceli. O çocuğu bile üzdüler. O yüzden gıcık oluyorum bu çocuğa."

Yerimde doğrulup sessizleştim, Tolga tam da şu an yanımızdan geçiyordu. Beni bir yerden tanıdığı için bakışlarını üzerimde hissediyordum ama o tarafa bakmamakta kararlıydım. Adımlarımı hızlandırdığımda ön taraftan gelen gürültüyle yerimde donakalmıştım.

Ablam, tekerlekli sandalyesinden düşmüştü.

Yüzüstü bir şekilde yerde uzanan ablama bakakalmıştım birkaç saniye, kulaklarım çınlıyordu. Ellerimi tekerlekli sandalyeden çekip titreyen bacaklarımla ablama doğru ilerledim. Ayakta durmaya gücü yetmeyen bacaklarımı yerle buluşturduğumda ablamı kendime doğru çevirecek gücü nasıl bulmuştum, bilmiyordum. 

Yüzünü kapatan saçlarını çekmek için elimi uzattığımda tir tir titreyen parmaklarım ve bir anda kafamıza üşüşen insanlar gerginliğimi artırıyordu. Etraftan gelen seslere, ne olduğunu soran insanlara kulağımı tıkamıştım sanki. Tek duyduğum birbirine karışmış sesler, tek gördüğüm ise ablamın yerde yatan bedeniydi.

"Abla..." diye mırıldanıp elimi yeniden uzatmayı denedim. Nefes alamıyordum, bu kadar insanın etrafımıza sarılmış olması hiç iyi olmamıştı. Ne ablam ne de ben temiz havaya ulaşamıyorduk.

"Açılın da kız nefes alsın! Bayılan birinin etrafı bu kadar sarılmaz ki." Birinin homurtusuyla etrafımızdaki kalabalık çekilirken ablamın üzerine gölgesi düşen kişiye bakmak için kafamı kaldırmıştım. 

Tolga, endişeli bakışlarla ablamı incelerken benim gibi yere çökmesi uzun sürmemişti. Benim yapmaya güç bulamadığım şeyi yapıp parmaklarıyla ablamın saçını suratından çekti. Açılan yüzünde gördüğüm kanla gözlerim kararırken Tolga'nın elini omzumda hissetmiştim.

"Deniz'di, değil mi?"

Kafamı salladım yalnızca, konuşacak durumda değildim. Tolga, parmağını çeneme sararak kafamı kendisine doğru çevirdi. "Kan mı tutuyor seni?"

Yine kafamı salladığımda Tolga, yüzünü ekşitmişti. İki elini omzuma sarıp beni hafifçe sarstı. "Derin bir nefes al, Deniz. Şu an fenalaşamayacağını sen de iyi biliyorsun. Yalnızca iki kolum var, ikinizi birden kucaklayıp hastaneye götüremem ya?"

Bakışlarımı ablama çevirecek gibi olduğumda Tolga, buna izin vermemişti. "Bakma." dedikten sonra elini ceketinin cebine atıp bir araba anahtarı çıkardı ve elime tutuşturdu. "Bunu al, arabam biraz ilerde. Kapıyı açtığında yanıp sönen ışıklardan görürsün zaten. Ben de arkadaşını getireceğim, tamam mı?"

"Ablam." diye mırıldandım sanki şu an en önemli şey buymuş gibi. Kafasını onaylarcasına sallayıp ablama döndü ve onu özenle kucağına aldı. Ablamın alnının kanayan noktası görüş açımdan çıktığı için rahatlıkla ona bakmıştım. Tolga, ablamın suratını incelerken benim hâlâ olduğum yerde dikildiğimi fark etmemişti.

"Tamam." diyerek etrafıma bakındım. Temiz havadan olsa gerekti, ne yapacağımı çok iyi biliyordum. Belki de üzerimdeki yükün çoğunu Tolga aldığı içindi, bilemiyordum. Elimdeki arabanın anahtarına bakıp açık kapıyı gösteren tuşa bastığımda ileriden ses gelmişti, kafamı kaldırdığımda ışıkları yanıp sönen arabayı görebiliyordum. Koşar adımlarla oraya ilerledim ve arka kapıyı açtım. Tolga, kucağında ablamla beraber gelmişti.

"Ön kapıyı aç."

"Ama-..."

"Sözümü dinle, ablanı görmemen şu an en iyisi. Yolda bayılıp kalmanı istemem."

Söyledikleri mantıklı geldiğinde hızlıca ön kapıyı da açmıştım. Tolga'nın ablamı özenle bindirmesini ve kemerini bağlamasını izledim. Açtığım kapıyı kapatıp şoför koltuğuna geçerken ben de arka kapıyı yeniden açmış, arabaya binmiştim.

Tolga, arabayı çalıştırdığında dikiz aynasından göz göze gelmiştik. O bakışmayla birlikte dudaklarımdan minnetim dökülmüştü.

"Teşekkür ederim."

İyi günler, 'gü'lerim ♥

Continue Reading

You'll Also Like

288K 19.9K 42
Zorba bir dörtlü ve sessiz bir öğrenci...
MANİLYA +18 By .

Short Story

20.6K 159 12
-"Elinde ki yüzükle birlikte benim altıma giremezsin , küçük hanım ." Dediği şeyle sağ elimde ki yüzüğe gözüm ilişti . Benim için hiç bir şey ifade e...
2.6K 169 28
ÇÜNKÜ HAYAT ÖLMEYİ DEĞİL YAŞAMAYI SEÇTİ... Sevgi neydi ? Bu sorunun cevabını Ateş hiç öğrenmemişti . Ne sevilmişti , nede sevmişti . Ta ki o güne kad...
59.9K 2.4K 46
Bir açıklamada bulunmak istemiyorum okuyarak karakterlerimin dünyasına katılmayı deneyin :)