YAN KARAKTER | Texting

By Fesatrice

1.8M 173K 108K

Ulaş: Hani sen bana ilk mesajında demiştin ya Ulaş: Dizi, film ve kitaplarda herkesin sevdiği yan karakterler... More

Yan Karakter -1-
Yan Karakter -2-
Yan Karakter -3-
Yan Karakter -4-
Yan Karakter -5-
Yan Karakter -6-
Yan Karakter -7-
Yan Karakter -8-
Yan Karakter -9-
Yan Karakter -10-
Yan Karakter -11-
Yan Karakter -12-
Yan Karakter -13-
Yan Karakter -14-
Yan Karakter -15-
Yan Karakter -16-
Yan Karakter -17-
Yan Karakter -19-
Yan Karakter -20-
Yan Karakter -21-
Yan Karakter -22-
Yan Karakter -23-
Yan Karakter -24-
Yan Karakter -25-
Yan Karakter -26-
Yan Karakter -27-
Yan Karakter -28-
Yan Karakter -29-
Yan Karakter -30-
Yan Karakter -31-
Yan Karakter -32-
Yan Karakter -33-
Yan Karakter -34-
Yan Karakter -35-
Yan Karakter -36-
Yan Karakter -37-
Yan Karakter -38-
Yan Karakter -39-
Yan Karakter -40-
Yan Karakter -41-
Yan Karakter -42-
Yan Karakter -43-
Yan Karakter -44-
Yan Karakter -45-
Yan Karakter -46-
Yan Karakter -47-
Yan Karakter -48-
Yan Karakter -49-
Yan Karakter -50-
Yan Karakter -51-
Yan Karakter -52-
Yan Karakter -53-
Yan Karakter -54-
Yan Karakter -55-
FİNAL
Özel Bölüm
Özel Bölüm 2
Özel Bölüm 3
Özel Bölüm 4

Yan Karakter -18-

33K 2.9K 1.1K
By Fesatrice

Fotoğrafta Duru, Ulaş ve Asena var.

Perdenin Ardındakiler - Beni Kendinden Kurtar

İyi okumalar...

Duru

"Anne, ben çıkıyorum!"

Annemin adımları mutfaktan kapının önüne geldiğinde bulaşık yıkadığı için ıslak olan ellerini üstündekiyle kuruladı ve konuştu. "Ne zaman döneceksin?"

"Elimden geldiğince erken dönmeye çalışırım."

"Elinden geldiğince erken dönüp dönmeyeceğini sormadım, Duru. Net bir cevap istedim."

Annemin çökmüş gözaltlarına ve tüm bedenini sarmış huzursuzluğuna baktım kısa bir süre. Diken üstündeydi, bu yüzden onun işini zorlaştıracak bir şey yapmak istememiştim. Montumu giyerken konuştum.

"En fazla üç saat." derken bir yandan da göz ucuyla yüzünü inceliyordum. Başını onaylarcasına sallayıp harçlık vermeyi teklif etti. Paramın olduğunu söyleyip reddettiğimde kapıyı açmıştım. Annem, mutfağa geri dönerken arkasından bağırdım.

"Bir şey olursa ararsın!"

"Tamam!" diye bağırıp omzunun üstünden bana baktı ve kısık tuttuğu sesiyle "İyi eğlenceler." dedi. Gülümseyip kapıdan çıktım ve otobüs durağına doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Kulaklıklarımı takmıştım, kulağımda hoş bir şarkıyla otobüsü bekliyordum. 10 dakikaya yakın bekledikten sonra otobüs geldiğinde binip kartımı girişteki cihaza okuttum. Boş yer olmadığı için ayakta yaptığım yolculuğum neyse ki çok uzun sürmemişti. 

Otobüsten indiğimde etrafıma bakına bakına yürüyordum. Ulaş nerede buluşacağımızı söylemişti ve tarif de etmişti ancak ilk kez gideceğim için kaybolma ihtimalim yüksekti. Öyle çok gezmezdim, özellikle topluma açık alanlara gitmeyi sevmezdim. Yalnız başıma bir kafede oturmak çok canımı sıkardı bu yüzden genelde parklara giderdim, uzun uzun yürürdüm. 

Müziğin de etkisiyle düşüncelerime dalmış bir şekilde yürürken arkadan birinin elini gözlerime kapatmasıyla korkuyla yerimde sıçramıştım. Refleks olarak elim, gözümün üstündeki ele giderken konuştu.

"Özür dilerim, özür dilerim." diyerek elini çekti ve beni omuzlarımdan tutup kendisine çevirdi. "Korkacağını tahmin edememiştim. İyi misin?"

Bu kadar hızlı bir karşılaşma yaşamayı beklemiyordum bu yüzden sessizliğim birkaç saniye daha sürmüştü. Kulaklıklarımı çıkarıp kafamı anlamsızca salladım. "İyiyim." diye mırıldanmıştım bir süre sonra. Ulaş'ın yüzündeki rahatlama net bir şekilde görülürken ellerini omuzlarımdan çekti.

"Akıl edemedim işte, kusura bakma."

'Önemi yok' dercesine gülümsedim ve gözlerimi etrafta gezdirdim. "Asena sonradan gelecek sanırım?"

"Evet, yoldaydı o da. Gelir birazdan. Gel, biz geçelim içeriye."

Ulaş'ın önceden gelmesi iyi olmuştu. Asena'yla birlikte gelirler diye düşünmüştüm ve cidden nerede buluşacağımızı ararken kaybolmaktan korkuyordum. Üstümde biraz gerginlik de vardı. Asena'yı tanımıyordum ancak iyi bir gözlemciydim. Kötü biri değildi zaten gerginliğim de onunla alakalı değildi.

Kendimi tanıtmak konusunda iyi değildim. Asena'nın beni yanlış tanımasından ve hoşlanmayacağı biri izlenimi vermekten korkuyordum. Etrafımdaki çoğu insandan soğuk göründüğümü duyardım. Bu ne kadar doğruydu bilemiyordum. İyi bir gözlemciydim ama kendimi dışarıdan izleme fırsatı bulamamıştım hiç.

"İyi anlaşacağınıza emin olmasam sizi tanıştırma gafletine düşmem."

Ulaş'ın konuşmasıyla başımı ona doğru çevirdim. Beni inceliyordu. Gerginliğim oradan görülüyor olmalıydı. Bir süre ona baktığımda gülüp bakışlarını yüzümden çekti. Buluşacağımız kafeye gelmiştik. Ulaş, kapıyı açıp bana öncelik verdiğinde teşekkür ettim ve içeriye girdim. Sıcak hava yüzüme çarparken anında mayışmıştım. O da yanımda ellerini birbirine sürtüyordu. Soğuk havalardan gerçekten de hiç hoşlanmıyordu.

"Hem," diye başlayıp az önce açtığı konuyu devam ettirdi. "Emin ol o da senin gibi şu an."

Köşedeki bir masaya geçip oturduktan sonra üstümdeki montu çıkardım. Ulaş, karşıma geçip oturmuştu. Benim aksine montunu çıkarmadı, tamamen ısınmayı bekliyordu sanırım.

"Öyle mi dersin?"

"Öyle derim." diye mırıldanırken gözlerini dışarıdan ayırmıyordu. Asena'nın gelmesini mi bekliyordu yoksa biraz dalgın mıydı? 

"Ulaş?" Kahverengi gözlerini bana çevirdi. "Daldın gittin, hayırdır?"

Kaşlarını çatarken elini saçına atıp kaşıdı. "Dalmış mıyım?" diye sordu kendi kendine, gülüp kafasını iki yana salladı. "Yol çekiyorum, biri gelecek herhalde."

"Kim?"

"Allah'tan belam..."

Beklemediğim cevap karşısında kendimi tutamayıp güldüğümde onun da bana katılması çok sürmemişti. Biz, Ulaş'la kahkahamızı durduramazken tepemizden gelen sesle ancak durabilmiştik. 

"Ne kaçırdım?"

Başımı kaldırdığımda Asena'yla göz göze gelmiştik. Gülümseyip başını selam verircesine salladı, aynısını ben de yaptığımda Ulaş konuşmuştu. "Kanka, sen nereden çıktın ya? Hiç görmedik."

"Fark ettim." diye mırıldanıp Ulaş'ın yanına, benim karşıma oturdu. Ardından bakışlarını Ulaş'a çevirmişti.

"Ee, sen gitmiyor musun? Gelecekteki karımla beni yalnız bırak hadi."

Asena'nın söylediklerine gülerken Ulaş, aptal aptal ona bakıyordu. Asena "Şaka yapıyorum salak." diyene kadar da bakışları değişmemişti. Sonunda kendine geldiğinde bakışları ikimizde de gezindi. İkimizin de konuyu nasıl açacağımıza dair bir fikri yoktu. Bir değişiklik yapıp ilk adımı ben atmak istedim.

"Saçların çok güzel." deyip klasik bir iltifatla başladığımda Asena, sevimli bir şekilde gülümsemiş ve parmağına saçını dolamıştı. "Aynısını senin için söyleyecektim şimdi."

"İyi o zaman, ben kalkayım." Ulaş'ın neşeli çıkan sesi ve bize parlayarak bakan gözleri ortamı ısındırıyordu. Onun şu an yaşadığı hissi çok iyi biliyordum. İyi bir başlangıç yapmamıza sevinmişti, Asena'yla arkadaş olmamız onu çok mutlu ederdi. Bunu elbette ki Ulaş istiyor diye yapmıyordum. Asena'yla tanışma fikri hoşuma gitmişti, bu yüzden kabul etmiştim ve birkaç dakikalık deneyimimle bu kararımdan pişman olmadığımı söyleyebilirdim.

"Siz nereden tanışıyorsunuz Ulaş'la? Seni yeni duydum, merak ettim o yüzden."

Normalde bu soru sorulduğunda kem küm ederdim çünkü ben Ulaş'a yazıp arkadaş olmak istemiştim. Ki bu gayet de yanlış yerlere çekilebilirdi... Ama benim ne Ulaş'a yazarken ne de şimdi niyetim farklıydı. Cidden arkadaşlığı için yazmıştım. Farklı bir niyetim olsaydı hiç yazmazdım, kendime saklardım. Bu konuda kendimi tanıyordum.

Ama içimden bir ses Asena'nın niyetimi yanlış anlamayacağını söylüyordu. Bu yüzden bir cesaretle şansımı denedim.

"Hiç erkek arkadaşım olmadığını fark edince Ulaş'a yazdım. Aklıma ilk o geldi, beni bir tek okulun sempatik çocuğu terslemez diye düşündüm."

"İyi düşünmüşsün." diye mırıldandı Ulaş. Asena, bir saniyeliğine Ulaş'a bakıp tekrar bana döndü. "Ulaş kimseyi terslemez, ailesi olarak iyi eğitim verdik ona."

Ulaş, gözlerini devirdiğinde ister istemez gülmüştüm. Aralarındaki ilişki çok güzeldi. Asena, Ulaş'ın yanında çok rahattı. Bir kez daha Asena'nın bu rahatlığını yanlış anlayan insanlara kızarken içime bir sıkıntı çökmüştü. En yakın arkadaşım olarak nitelendirdiğim Ebru'nun Asena hakkında söylediklerini birinci ağızdan duymuşken burada gelip kızla oturma cesaretini göstermeme kızıyordum. 

Evet, ben onun hakkında hiç kötü bir şey söylememiştim ve düşünmemiştim. Ama yine de vicdanım rahat durmuyordu işte. İşin kötü yanı bu konuyu Asena'ya nasıl açabileceğimi de bilmiyordum. Tanışalı birkaç dakika olmuştu. Beni yanlış anlar mıydı?

İlkinde anlamamıştı. 

Ulaş, tuvalete gitmek için masadan kalktığında bunu konuyu açmak için güzel bir bahane olarak görmüştüm. Oturduğum yerde kaydığımda yüz ifademdeki değişim Asena'nın dikkatini çekmişti. Ciddi bir şey konuşacağımı anlayıp o da yerinde öne doğru kaymış, ellerini masanın üzerinde birleştirmişti.

"Bu konuyu açmaktan nefret ediyorum ama söylemezsem içim rahat etmeyecek. Öncelikle, hakkında söylenenler için çok üzgünüm."

Asena'nın yüzü düşerken cümlenin devamını getirmek için dudaklarımı araladım. "Sonra-..." Kaşlarım çatılırken durdum. Az kalsın 'sonralıkla' diyecektim. Boğazımı temizledim. Kısa süredir hayatımda olan Ulaş'ın kelime alışkanlıklarıma kadar girmesi hiç de tuhafıma gitmemişti.

"Muhtemelen Ulaş'ın telefonundan okumuşsundur o konuşmaları. Konuşmalardaki kız benim, senin hakkında o yakıştırmaları yapan kişi de benim yakın arkadaşım. Şu an moralini bozdum gibi oldu, çok üzgünüm ama söylemesem içim rahat etmeyecekti."

"Sorun değil, insanların benim hakkımda bunları düşünmesine çoktan alışmam gerekiyordu." Asena burukça gülümsedi, buruktu ama samimiydi. "İlk kez böyle düşünenlere karşı beni savunan birine hiç alışamadım ama. Ulaş, Furkan ve Gürkan'dan başka kimse savunmaz beni diye düşünmüştüm. Neyse..." 

Asena, omuzlarını silkip arkasına yaslandı. "Arkadaşının benimle derdi ne?"

"Kıskançlık." diye özetledim. Birinin arkasından konuşmaktan nefret ediyordum, dürüstlük çok önem verdiğim bir özellikti. Ebru'nun hakkında söylediklerimi ona da anlatacaktım. Sonrası beni pek ilgilendirmiyordu, kimsenin yüzüne gülüp de arkasından konuşmayı sevmiyordum. Arkasından konuşuyorsam yüzüne de söyleyecektim.

"Hangisine aşık? Ulaş? Furkan? Gürkan?"

Asena'nın açık sorusuyla şok olurken surat ifadem komiğine gitmiş olmalıydı ki güldü. Bu, Ebru'nun özeli olduğu için söylemeyi tercih etmemiştim. Ulaş'a söylemiştim ama onu Asena'dan daha uzun süredir tanıyordum. Gerçi... Ulaş'a söylemem de doğru değildi. Sonuçta kızın özeliydi.

"Dur ben tahmin edeyim. Benim hakkımda bunları söylüyorsa... Furkan?"

Yüz ifademden Furkan olmadığını anlamıştı, nasıl anlamıştı bilmiyordum ama anlamıştı.

"Ulaş?" diye sordu. Yine cevapsız kalmıştım, yine Ulaş olmadığını anlamıştı. Kaşlarını kaldırdı. Şaşkındı, ikisinden biri olacağını düşünüyordu herhalde.

"Gürkan mı?" Hissettiğim şaşkınlık sesine de yansırken yüz ifademle kendimi ele vermiştim. Gerçekten nasıl anlıyordu bilmiyordum ama hiçbir şey söylememiştim. 

"Allah Allah, yani öyle çok yakın da değiliz Gürkan'la."

"Yakın olun veya olmayın..." Cümleme devam etmeden önce içimden 'inşallah olursunuz' gibi bir cümle geçirmiş, öyle devam etmiştim. "Yine de söyledikleri doğru değildi."

"Orası öyle tabii. Dürüst olup bunu benimle paylaştığın için teşekkür ederim. Şimdi daha çok sevdim seni."

Birbirimize gülümsediğimizde Ulaş, tuvaletten çıkmıştı. Masaya gelip bizim sırıtan suratımızı gördüğünde sorarcasına bize baktı. Suratındaki şapşal ifadeyle Asena'nın yanına otururken masada bir sessizlik olmuştu. 

"Şimdi sizi ayırmak için nasıl bir yalan kullansam... Bu ne ya? Tamam, kaynaşın da ikiniz de en yakın benimle olun."

"Kıskanç mısın?" diye sordum alayla. Ulaş, bakışlarını bana çevirdi.

"Çok kıskanırım. Benden başkasıyla yakın olma lütfen."

"Tamam, ikimizin de en yakın arkadaşı sensin." diyerek olayı toparlamaya çalıştı Asena. Ulaş, bakışlarını benden çekip ona döndü. "Ee, ne konuştunuz ben yokken?"

Asena'yla birbirimize bakıp aynı anda cevap verdik.

"Hiç."

***

Evin kapısını anahtarla açıp sessizce eve girdiğimde kapı sesini duyan annem, beni karşılamaya gelmişti. Ellerini beline yasladığında yiyeceğim azarı düşünüp korka korka suratına baktım.

"Kızım, senin zaman algın bizimkinden farklı mı yoksa 3 saati aştığının farkında mısın?"

"Özür dilerim, anne. Otobüs bulamadım. Çok gecikmedim ya?"

Annem, 'boş ver' dercesine başını salladıktan sonra ellerini belinden çekti. "Sen ablanın yanına geç, ben mutfağa geçiyorum şimdi."

"Tamam, üstümü değiştirip geçiyorum."

Annem, kafasını sallayıp mutfağa geçtiğinde hızlıca banyoya girip ellerimi yıkamış, üstümü değiştirmiştim. Kirlilerimi banyodaki kirli sepetine atarken saçlarımı elimle topladım ve bileğimdeki tokayı kullanarak başımı çok ağrıtmayacağını umduğum bir topuz yaptım. Ablamın odasının kapısını açtığımda onu pencerenin önünde görmüştüm.

"Ben geldim." dedikten sonra odasının kapısını kapatıp pencere önündeki ablama doğru yürüdüm. Başımı eğip suratımı onun görüş açısına soktum. "Çok özledin mi beni?"

Cevap vermemişti, hiç konuşmazdı benimle zaten. İç geçirip yere oturdum ve başımı ablamın dizine yasladım. "Bana çok kızgın olduğunu biliyorum. Senden bu tepkiyi görmeyi hak etmedim diye saçmalamayacağım zaten. Çok daha fazlasını hak ettiğimi biliyorum."

Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Ablam, 3 yıl önce geçirdiği kazadan sonra yürüme yetisini kaybetmişti. Kaza nasıl olmuştu hiçbirimiz bilmiyorduk, kamera kaydı yoktu. Ablam da anlatmamıştı bize. Hatta o günden sonra bir daha hiç konuşmamıştı. Konuşmasını engelleyecek fizyolojik bir durumu yoktu aslında. Konuşabilirdi. Sadece konuşmayı tercih etmiyordu. Ya da öyle şeyler yaşamıştı ki konuşası gelmiyordu, bilmiyordum. Ablam nasıl bir kaza geçirmişti, o kaza olurken ne hissetmişti hiçbirimiz bilmiyorduk.

"Bana kızmakta, benimle konuşmak istememekte, yüzüme bakmamakta haklısın. Ben çok pişmanım, abla. Eğer hak ettiğim cezayı hâlâ almadığımı düşünüyorsan devam et, konuşma benimle. Yüzüme bakma. Ben bunların altından kalkmaya çalışıyorum. Çünkü biliyorum ki çok daha fazlasını hak ediyorum."

Sesim titrediğinde başımı ablamın dizlerinden kaldırıp yüzüne baktım hevesle. Artık neye heves ediyorsam... En iyi arkadaşım, sırdaşım, her şeyim olan ablam gitmişti çoktan. Beni sevmiyordu, benden nefret ediyordu hatta. Bunu hissediyordum.

"Ama annem çok üzülüyor, abla. O bunları hak etmiyor. Çok yoruluyor, bizim için çok çalışıyor. Sen bana cezamı çektirmeye devam et, sesimi çıkarmam. Ama en azından annemle konuşsan? Onun yüzüne baksan? Olmaz mı abla?"

Tepki vermemesi alıştığım bir şeydi, bu yüzden çok uzun süre beklememiştim cevabını. "Pekala..." diye mırıldanıp köşedeki kitaplıktan ilk elime çarpanı aldım ve ilk sayfasını açtım.

"Hadi başlayalım."

Ah be Duru :(

Duru'nun ablası Selenay;

İyi günler 'gü'lerim! ♥

Continue Reading

You'll Also Like

25.6K 586 21
Abisi tarafından emanet edildiği adamın karanlık yüzüyle tanışmaya başlayan Işık kurtuluş ve onu kendi cehennemine çeken suç örgütü lideri Han Barlas...
1.4K 84 5
6.4M 437K 71
Sarp: Çünkü sana aşığım Sarp: Hiç görmediğim, ismini dahi bilmediğim sana aşığım Sarp: Kokunu içime çekerken boğazımın düğümlendiği sana aşığım Sarp:...