Not..:P Merhaba millet Geldik 3. bölüme öcelikle belirtiyim neler oluyor nelerr..:D Konu akışı hızla devam ediyor.. Bu arada resimde gördüğünüz arkadaş Timuçin.. . .. altta ki de Eren
Bu ölümdü. Ölümden başkası olabilir miydi? Parçalara ayrılıp tekrar bir araya gelmek. Günah dedikleri bu olsa gerekti. Hayır ceza dedikleri şey buydu. Gün ışıyana dek bu iki zavallının çığlıklarını kimse duymamış, kimse dinlememişti. Hayal güçlerini zorlayan tüm o vahşi ve ilkel açıklarıyla saldırmış, onları birer sex oyuncağına çevirmişlerdi. Cehennem dedikleri şeyi dünyada yaşatmışlardı. Ve şimdi ise bu iki günahkar vücutlarındaki morluk ve uzuvlarındaki kızarıklarla o muhteşem yatakta uzanıp nefes almaya çalışıyorlardı. Kız artık ağlamıyordu.
"Bitti mi?" Dedi.
"Daha yeni başlıyor." Dedi bakır saçlı kedi.
**************** *****************
Zil çalmıştı.
Kimi öğrencilerin ilk zilden nefret ettiğini belirtmeye gerek yoktu. Ancak bazı öğrencilerin tutumu gittikleri okullara yada kolejlere göre değişiklik gösterebiliyordu. İşte İstanbul Robert koleji, içerisinde bulunan bir takım yüksek rütbeli öğrencilerin örnek teşkil edeceğini düşündükleri okullardan biriydi. Bu okul, tüm elit tabakanın geldiği as ve üst ilişkisi olan, her daim güçlünün ayakta kaldığı yüksek statülü uluslar arası bir okuldu.
Dev kütüphanesi, eğitim olanakları, revirleri, eğlence aktiviteleri ve çeşitli sporların yapıldığı özel üniverstelerin dahi standatlarını aratmayacak çarpıcılıkta, oldukça lüks ve güçlü bir mimariyle donatılmıştı. Zira kendi adına ait bir üniverstesi de mevcuttu. Dev bahçesinin otopark girişine park edilen elit tabakanın müthiş arabaları hızla göze çarpardı. Bu gösterişli akademiden mezun olabilen hiç bir öğrencinin işsiz kalmama garantisi, buraya gelen öğrencileri öncelikli sıraya koyuyordu. Fakat bu okulda, öğrencilerin kendi aralarında sınıflandırılmasını da görebilirdiniz ve her daim güçlü olanın konuştuğunu fark ederdiniz.
"Pekala pekala hadi yerlerinize oturun."
Öğretmen hanım, sert adımlarla içeri girdiğinde gözlüklerin üzerinden sınıfa göz gezdirdi. "Derse başlamadan önce sınıfımıza yeni gelen bir öğrencimizi tanıştırayım. İçeri girebilirsin. "
Sınıftan içeri 1.70 boylarında yeşil gözlü seksi ve sevimli arasına sıkışmış güzel bir çocuk girdi.
"Merhaba efendim." Dedi gülümseyerek. Diş yapısı dudaklarının arasından dikkat çekerken, sağ yanağındaki gamzesi oldukça güzel görünüyordu. Yüzünde alnından sağ ve soluna doğru uzanan bakır rengi kahkülleri, göze çarpan dolgun dudakları sizde ona bakma isteği uyandırıyordu. Sınıfa dönerek kendini tanıttı:
"Merhaba ben Eren, buraya bu dönem transfer oldum." Diyerek gülümsemesini sürdürürken arkada bir çift keskin gözün kendisine baktığını fark etti. Bu tehlikeli bakışları tanıyordu. Hemde çok yakından.
Konuyu uzatmadan oturacağı yeri gösterdiğinde öğretmen hanım, o yavaşça yürüdüğü küçük zaman dilimi içinde çevresini inceleyebilmişti. Sınıf oldukça garipti. Muhtemelen en fazla 9 kişi mevcuttu. Belki daha az, koyun gibi saymayı düşünmüyordu şuanda. Sıralar yerine siyah ve lacivert koltuklar mevcuttu. Ve koltukların yanında küçük masalar. Neden siyah ve lacivert diye ayrılmıştı bilmiyordu fakat sıraların olmaması yeterince şaşırmasına yetmişti.
Tıpkı bir ev kedisi gibi yürüyüp oturması gerektiği yere oturduğunda o şaşkın gözlerin hemen arkasında olduğunu biliyordu. Koltuğuna yerleştiğinde ise etraftakilerin bakışlarından kurtulmak için boş gözlerle tahtaya odaklandı.
Arkada sağ taraftaki koltukta görmüştü onu, Kuzgun karası saçları ve delici gözleri neredeyse vücudunu delip geçecekti. Gözlerinde ki şaşkınlık yerini yavaş yavaş öfkeye bırakıyordu. Şansa bak bu okulda değil okumayı planlamak yanından bile geçemezdi ama o gelmeyi başarmıştı. Ve en önemlisi düşmanıyla aynı sınıftaydı. Bu kader değilde neydi? Lakin bir şeyden emindi İçindeki nefretin büyüklüğü onu küle çevirmeye yeterdi.
Başını çevirip bakışlarını keskin bir ifadeyle kuzgun karası saçları olan çocuğa yöneltti ve biran sonra yavaşça tekrar döndü.
flash back
"Özür dilerim. Seni bu işe karıştırma malıydım bütün bunlar benim hatam." Dedi kız.
"Böyle belalı bir adama sahipsen onu aldatmayı nasıl göze alabildin?"
"Ayrılmayı defalarca istedim. Ama o saplantılı takıntılı bir adamdan başkası değildi. Gözümün önünde başka kızlarla birlikte olurken, bana bir pislikmişim gibi davranıp yalnızca yatakta becermeyi seven bir adama daha fazla katlanamıyordum. Ben daha kaç yaşındayım ya. otuzlarına gelmiş kart bir sürtük gibi hayatı ne zamandır yaşıyorum saymadım. Ondan defalarca ayrılmak istedim ama o buna izin vermedi. O adamdan onun tutkusundan kaçamıyordum. Belkide kendimi öldürecektim ama gerek kalmadı. O beni bu kez defalarca öldürdü." Derken bile gözlerinden yaş gelmedi kızın. Ruhsuz ve donuk bir hale gelmişti. Genç yavaşça başını ona çevirdi.
"Hayatta en çok neden korkmalısın biliyor musun?" Diye sordu. "Arkada bıraktıklarından." Deyip beklemeye başladı. İçindeki şiddet gece boyu sürmüş ve azalmadan artarak devam ediyordu. öyle ki bu durum giderek hissizleşmesini sağlıyordu. O gece sabaha kadar gördüğü insan dışı muameleleri hayatının sonuna dek unutmayacaktı. Erkekler tarafından defalarca uğradıkları tecavüzü İkisi de unutmayacaktı.
----------------
Zil çaldığında beklemeye koyuldu Eren. Yanına gelip merhaba demesini düşünmüyordu ama hiç bir şey olmamış gibi dışarı çıkmasını da beklemiyordu. O da ayağa kalkıp dışarı çıkacakken yanına sarışın bir çocuk geldi.
"Selam. Oldukça şanslı olmalısın. Burada transfer öğrenci görmek zordur. Sıkı görünüyorsun."
Gözlerini kısarak gülümsedi Eren.
"Teşekkür ederim." Dedi buğulu ses tonuyla. "Sende öyle isimsiz." Diyerek yanından geçmeye çalıştığında:
"Ah, doğru ya ben Alper." Deyip sırıtarak elini başının arkasına koydu. Eren de ona bakıp gülümsedi. Belki bu ahmağa yaklaşırsa burası hakkında bir şeyler öğrenebilirdi. İkisi de yürüyerek kapıdan çıktıklarında koridordan geçerek bahçeye geldiler. Devasa bahçeye bakarken ilerde tenis kortlarını görebiliyorlardı.
"Oldukça güzel değil mi?" Derken gülümsedi Sarışın ve onun kendisine bakmayan yüzüne baktı: "Söylesene Eren, baban ne tür bir iş adamı?" İş adamı mı? Ne saçmalıyordu bu çocuk? Eren'in saf saf baktığını gördüğünde gülümsedi Alper." Buraya yalnızca eğitim için gelmediğimizi biliyorsun değil mi?.. Babalarımızın ticari iş ortaklığı sayesinde başka mevki sahibi öğrencilerle de tanışıyoruz.. Bu da yeni yatırımlar demek. başkalarıyla tanışıp bağ kurmak,, her iki taraf içinde karlı oluyor."
"Üzgünüm ama babam bir yatırımcı yada bir borsacı değil. Hatta kendisi hayatta bile değil. Annemde... şey,, o da benimle yaşamıyor." Dediğinde o, yüzü soldu Alper'in.
"Ben üzgünüm. Bilmiyordum affedersin. " Dedi ve kendini tutamayıp tekrar sordu. "Peki buraya nasıl gelebildin? Burslu musun? Bu okulda burslu öğrenciler bile bir elin parmaklarını geçmiyor. Şaşırdım biraz."
"Hem evet, hem hayır. " Derken bir taraftan da merdivenleri inmeye başladı. Biraz daha yürüdüklerinde tam karşıda, yanında arkadaşları ve etrafında kızlarla oturmuş olan kuzgun gözüne çarptı. Ona dikkatle bakmaya başladığında o da Eren'i fark etti. Keskin gözlerini ona diktiğinde Timuçin, Eren de başını Alper'in gülümseyen yüzüne çevirdİ.
"Hey, şurada oturan çocuk kim?" Alper o tarafa baktığında yüzü düşmüş ve irkilmişti.
"Sakın, o herife hiç bulaşma derim. Kırmızı alarmın ayaklı versiyonudur. Gerçek anlamda tehlikenin şekil bulmuş hali diyebiliriz. Adı Timuçin, Timur da derler. Annesi Honkong ta bir Ceo, babası da buradaki HAN holdingin ve Devras palas oteller zincirinin sahibi. Mafya'yla bağlantılılar diye duydum. Biz o gruba takılmayız."
Mafyayla bağlantılı he.. Umurunda mıydı? İsterse uzaylı klanının lideri olsundu. İçindeki öfkeyi ve nefreti yatıştırmıyordu duydukları. Aksine daha fazla alevlendiriyordu. Bu piç, yalnızca parası var diye insanlara oyuncak muamelesi yapamazdı. Böyle şeyler o klişe filmlerde olmaz mıydı ya? peki neden başına gelmek zorundaydı?
"Gerçi, böyle durduğuna bakma. Onlar bizimle aynı sınıfta olabilir ama Timuçin bizden üç yaş büyük." Derken aşağılayıcı bir uslup kullandığını anlamamak için aptal olmak gerekirdi. Gözlerini tekrar Eren'e çevirdiğinde Alper bakışlarına tuhaf bir ciddilik yerleştirdi. "Burası güzel olsa da malesef orman kanunları geçerlidir. Anlayacağın güçlü güçsüzü yer. Bilmen gereken ve yaşaman için gerekli en önemli kural Timuçin ve tayfasına bulaşmama kuralıdır. Bir kez listeye alırlarsa işin bitti demektir." Diyerek başını çevirdiğinde Eren'in gözleri hala karşıdaydı.
"Annesi Çinli mi?" Diye sorduğunda.
Tek kaşını kaldırırken: "Dikkatini mi çekti?" Dedi meraklı gözlerle. Başını Alper'e çevirip gülümsedi Eren.
"Yalnızca merak ettim."
"Hayır. Bildiğim kadarıyla annesi bir japon ama bağlantıları Tokyo dan, Honkong şubelerine kadar ulaşıyor. Ve kesinlikle yakuzalarla bağlantılılar buna eminim."
Yüzündeki hatlar, saç renk ve kesiminden Asya kökenlileri andırdığını fark etmişti. Demek sebebi buydu. Tekrar gülümsediğinde Eren,
"Bu kadar dedikodu yeter herhalde. Bana okulu gezdirmeye devam eder misin?" Dediğinde Alper'in de yüzünde koca bir gülümseme belirdi.
"Tabi, gel benle." Diyerek yürümeye başladılar. Düşmanına yaklaşmanı gerektirecek en iyi yol hakkında bilgi edinmekti. Yalnızca çok dikkat çekmeden. Babasıyla av sırasında ilk öğrendiği şey "dikkatli ol" du. O da dikkatli olacaktı. Büyük oynuyordu ama bu kez av olmayacaktı.
Not: kesinlikle yorumlardan sonra devamı gelecektir..:D lütfen yorumsuz bırakmayın sizi seviyore..:) Bu arada arkadaşlar soruyorsunuz diye açıklama gereği duydum.. timuçin in annesi jopon yani bir yakuza ama bunlar oldukça kapsamlı bir aile babası türk....japonya,, çin ve türkiye de kendilerine ait şirketlere sahipler..:D anlaşılmıştır heralde..:D timuçinde daha önce okul tekrarı yapığı için yaşça diğerlerinden büyük..