Ağlamaya başladım. Çünkü herkesin ortasında bana helaya gitmesini nasıl söyler?
Bağırdım ona kalbi kırık bir yavru tavşanmışçasına hüzünle...
"BEN GİDİYORUM..."
Mahmut Tuncer:
"Nereye la daha karpuz keseceyik."
İbrahim Tatlıses:
"Sus Mahmut. Bu saatten sonra kimseye türkü söyleyecek halim yok."
Mahmut:
"Neden İbrahim? Neden?"
İbrahim:
"Şu güzel genç kıza bak Mahmut... Ne kadar hayat dolu? Bir de kocası olacak p*zevenge bak. Ne kadar b*k dolu. Bırak bu iti kızım. Arkandayım..."
O sırada müdürüm bağırdı:
"Nayır, nolamaz..."
Ben:
"Ne oldu müdürüm? Sizde mi içerlendiniz bu terbiyesizliğe."
"Hayır çiğköfte ayran 3 lira olmuş. Ona baktım."
Müdürüm matematik öğretmenimi alıp birlikte çiğköfte yemeye gitti. Gigi hadid kezbanı arkadaşım eline kolejin elmas kaplamalı perdelerini almış gelirken bir anda durdu.
Gigi hadid kezban:
"Damat nerede?"
Ben:
"Helaya gitti."
İbrahim Tatlıses'in eli kalbine gitti. Ve yavaşça dizlerinin üzerine düştü.
Mahmut Tuncer:
"İbrahim, İbrahim! Kalp krizi geçirdi. Çabuk ambulansı arayın."
Françesko k*çını kaşıyarak gelince giginin getirdiği perdeyi kendime gelinlik niyetine doladım. Sonra françeskonun yanına gidip yüzüne tükürdüm.
"Yazıklar olsun."
"Ne oldu tombiğim?"
"Eşek sünnet oldu. Ben gidiyorum."
"Nereye?"
"Cehennemin dibine sakın beni takip etme."