AGİSNA (Askıda)

נכתב על ידי WritersBreath

1.4K 282 1.9K

Hayatın gürültüsü içinde birbirini yitirmek istemeyen bir olmuş iki nefesti onlar... Alya HATEM ve Meriç ATE... עוד

:::2:::
:::3:::
:::4:::
:::5:::
:::6:::
:::7:::
:::8:::
:::9:::

:::1:::

540 68 684
נכתב על ידי WritersBreath

BİSMİLLAH HER HAYRIN BAŞIDIR. BİZ DAHİ BAŞTA ONA BAŞLARIZ:)

Bismillahirrahmanirrahiym

Yayımlama tarihi 22 Kasım 2020  10.00

~~~~~~~~~~~~~~~~

Okumaya başladığınız tarih:)

Okumaya değer bulduğunuz için şimdiden teşekkürler değerli okurlar. Okuyan gözleriniz ışıl ışıl parlasın❤️

~~~~~~~~~~~~~~~~~

Umudu hep ter u taze olanlara ithafen...

~~~~~~~~~~~~~~~~~

{Nefes aldığın şehir ne kadar şanslı. Kimbilir, sesini gökyüzü sanan kuşlar bile vardır... }
~Sait Faik Abasıyanık~

Caddeler her zaman ki gibi alabildiğince kalabalık. Sayısız araba, içinde ki insanların ayağını yerden keserek onları gidecekleri menzillere götürme lütfunda bulunurken, aynı anda süratle geçtiği yolu egzoz dumanına boğarak, büyük bir kusur işlemektende uzak duramıyor ne yazık ki...

Kaldırımlar ise sokak lambalarının ışıklarını armağan etmesiyle telaşlı yürüyüşleri tüm çıplaklığıyla görülen  insanların hışmına uğramış durumda.

Fırınların önünde uzun kuyruklar oluşmuş. Eve ellerinde sıcak ekmekle dönmek isteyenlerin uğrak yeri her zaman ki gibi.

Kimi gece mesaisine kalmış olanlar ise lokantaların masalarını işgal etmiş, önünde dikilmiş garsonlara yemek siparişi vermekle meşgul.

Cadde kenarlarına ne demeli. Onlar da park edilmiş araçlarla sabahtandır işgal altındaydı. Ama şu an az da olsa nefes alıp duruldukları için keyiflerine diyecek yok. Çünkü çoğu araçlar sahiplerinin eve dönüş saatinin gelmesiyle  park edildikleri yerlerden kaldırılmıştı.

Tüm bunları binanın üçüncü katında bulunan evinin, büyük camından izleyen Meriç için oldukça alışılagelmiş bir durum olması gerekiyordu. Lâkin  her defasında aynı merak ve hayret yerini koruyordu onda.

Öyle zannediyordu ki bir yılda geçse alışamayacaktı bu duruma. İnsanların kalabalıklığı, bitmek bilmeyen dünya telaşesi ve bu telaş ve kalabalıklar içinde herkesin hayatına dalmış olması, dalarkende birçok şeyi; en çokta kendisini unutmuş olması, onu oldukça düşündürüyordu.

Meriç aylar önce gelmişti buraya.
Çocukluğundan beri hayalini içinde büyüttüğü  şehirdi burası. Bir yanı hiç görmediği sadece kitaplardan yada kartpostallardan gördüğü bu koca şehirdeydi. Kalbi burda atıyordu dokuz yaşından beri.

...ve işte şimdi uzun yıllar sonra burdaydı.

Hep resimlerinden izlediği şehir,  şimdi  bu büyük camın arkasından oturduğu sandalyesinde; sokak lambalarının vurmasıyla ve birer ikişer yakılmış ışıklarla  ışıl ışıl parlayan bir gelin edasıyla önünde  uzanıyordu.

Bu koca şehri izlemek nerdeyse her gün yaptığı şeydi. Ama akşamları izlemek daha güzel görünürdü gözüne. Gizemli ve efsunlu bir yüzün altına saklanırdı sanki akşamları şehir.

Karanlık elbisesini giydiğinde derin bir sessizliğe gömüldüğünü zannederdi insan uzaktan bakınca. Ama şehrin sokaklarına inince -yani ki sessiz ve sığ duvarına yaslayınca başını o zaman tüm kargaşa ve telaşesiyle hâlâ hayatın gürültüsünün devam ettiğini anlardınız. Hem de gündüzün gürültüsüne eş değer oranda.

Meriç içine girmeden uzaktan izlemeyi seviyordu şehri...

Hem zaten değil mi ki yıllarca şehrin cansız aksini  izlemişti hep böyle uzaktan . Hemde bir anne edasıyla kucağında taşıdığı hasreti büyüte büyüte...

Değil mi ki her gece rüyalarında taş sokaklarında yürüyüp  her yanını karış karış derin soluklu bir arayışla dolaşıp durmuştu...

Değil mi ki buram buram o -yani ki Alya- kokmuştu  bu şehir. Taa kilometrelerce öteden...

İşte...Evet işte şimdi tam ortasındaydı hayalinin.

Nerde, ne halde olduğunu,nerde yaşadığını bilmeden sadece onu arıyordu gözleri...

"İğne atsan yere düşmez bu taş sokaklarında, nasıl bulacağım Alya'yı ey şehir? Nereye sakladın onu ki; ondan ne bir iz var ne de haber? Hem biz böyle anlaşmamıştık ki...
Hani gelir gelmez onu karşıma çıkaraktın. Hani döner dönmez köşe başını onunla karşılaştıracak, buluşturacaktın bizi. Ben onu kaybet diye mi sana gönderdim ey gözünü sevdiğim şehir?"

Geldiği ilk günden beri her fırsatta kendisini evinin bu camının önünde bu sözlerle şehirle konuşurken bulurdu. Sesini bir kendisi duyardı bide duymasını umut ettiği şehir. Ona göre her şehrin bir ruhu vardı ve de dili. "Kulak verirseniz duyarsınız." diye düşünenlerdendi o.


..ve kim bilir belki şehir dile gelirde karşısına çıkarırdı bir anda onu... Umudu hep ter û tazeydi  işte onunda. Biliyordu şehir birgün evet birgün ona cevap verecekti...

Ama çabuk ama geç...

Ama şimdi ama yarın...

İlla ki verecekti...

Gözü elinde ki kol saatine gitmeseydi daha da gezinecekti daldığı düşüncelerde. Çünkü bu akşam acil serviste nöbet sırası ondaydı. Hastaneye gitmesi gerekiyordu şuan. Sabah girdiği üç ameliyattan sonra eve geçmişti hemen. Birkaç saat de olsa dinlenebilmişti. Şimdi hastaneye geri dönmesi gerekiyordu. Elinde ki bardakta kalan son yudum reyhan çayınıda içip bardağı mutfağa bıraktı. Yatak odasına geçip dolaba yöneldi.

Dolaptan açık mavi bir gömlek ve siyah kot pantolon seçip yatağa bıraktı. Az sonra çıkmak için hazırdı. Geniş omuzlara sahip olan Meriç sırtına geçirdiği siyah montuyla son kez salon girişinde ki aynadan kendisine çeki düzen verdi. Bal renginde ki gözler ve çukurlu burnu ile yüzü oldukça kusursuzdu. Kalın ve gür kaşları vardı.

Hafif dalgalı ve biraz uzun olan saçları dağılmıştı. Elleriyle saçlarını düzeltti. Parmaklarının arasından kurtulup alnına düşen perçemleri de  geri attı ve evden çıktı.

Hastane çok uzak değildi evinden. Çeyrek saatte oraya vardı. Hastanenin acil kapısına geldiğinde aynı anda bir ambulans da girişte durdu.

Sağlık görevlileri hızla ambulansın arka kapısına yönelip sedyede ki hastayı çıkardılar.

Dudakları mora çalmış, çelimsiz bir bedene ve solgun bir yüze sahip bir çocuk sedyede boylu boyunca yatıyordu. Kesik kesik seslerle bir şeyler söylüyordu. Gözleri kapalıydı.

Meriç koşarak hastanın başında belirdi hemen.

"Hastanın nesi var? Biri bilgi versin hemen."

Yönelttiği soru havada kalmayıp anında yanıt buldu.

"Hocam! 11-12 yaşlarında erkek çocuğu. İleri derecede astım hastası. Evde yarı baygın bulunmuş."

"Müşahedeye alın hemen geliyorum."

Meriç muayene odasına yöneldi. Montunu çıkarıp askıda ki beyaz önlüğü alıp üzerine geçirdi. Masada duran stetoskopu aldı ve müşahedeye geçti.

Çocuk sedyede hâlâ sayıklayıp duruyordu. Meriç kulak verdiğinde daha net duydu onu.

"Abla kurtar beni."

Meriç ona sevgiyle ve acıyarak baktı.

"Kurtaracağız seni çocuk!"

Sağ eli istemsiz kömür karası saçlarına uzandı. Çok geçmeden hemen muayeneye koyuldu. Çocuğun göz kapaklarını açıp elinde ki ışıklı kalemle gözlerine baktı. Yolunda gitmeyen şeyler olduğunu hemen sezdi ve acilen birkaç tetkik istedi.

O sırada çocuğun sesi kesildi ve başı yana düştü. Şok geçiriyordu çocuk. Meriç etrafında ki sağlık görevlilerine  seslendi.

"0.10 mg adrenalin hazırlayın çabuk. Oksijen düzeyini arttırın."

"Hemen hocam."

Meriç'in talimatlarıyla iğne saniyeler içinde hazırlandı.

"Buyrun hocam hazır."

Meriç iğneyi yaptı. Küçük bedenine enjekte edilen adrenalin ile az önce kan basıncı düşen ve nabzı zayıflayan çocuğun neyse ki değerleri yavaş yavaş normale çıkıyordu.

Çocuk yapılan müdahale ile şimdi daha rahat nefes alıp veriyordu. Bedeni yorgun düşmüş olacak ki şuan uyuyordu.

"Yoğun bakıma almalıyız. Bu gece gözlem altında olması gerek. "

"Tamam hocam." diyerek çocuğu üçüncü katta ki yoğun bakıma çıkardılar. Çocuk müşahedeye alınırken peşlerinden içeri girmeye çalışıp da sağlık görevlileri tarafından engellenen yaşlı bir kadın ağlamaktan kızarmış gözlerle hızla Meriç'e doğru geldi.

"Doktor bey evladım. Ne olur söyleyin, torunumu nereye götürüyorlar . Durumu nasıl? İyi mi?"

Hafif ağarmış saçlarından birkaç tutam başörtüsünün kollarından sıyrılıp dışarı atmışlardı kendilerini. Yüzünde yaşanmışlıkların şahidi olan çizgiler üzüntüyle daha da kırışmış ve derinleşmişti. Gözlerini çevreleyen ve daha iyi görmesini sağlayan gözlük gözlerinin küçüklüğünü ve o gözlerde ki derin kederi gizlemek istercesine bir savaş veriyor olsa da bu konuda pek başarılı olduğu söylenemezdi. Göz kapakları düşmüş, ince dudaklarının kenarları aşağıya doğru inmişti.
Bitap bir şekilde ardı ardına sıraladığı sorulara cevap olarak Meriç'in dudakları arasından çıkacak kelimeleri bekliyordu.
Bir yandan da elinde ki mendille gözlüklerinin altından kızarmış gözlerini siliyordu. Dışa eğimli burnu olmasa Meriç onu babaannesinin ikizi zannedecekti.
Meriç babaannesini andıran bu yaşlı kadına biraz özlemi depreşerek baktı. Kendini silkeleyip hafifçe gülümseyerek onun küçük gözlerine dikti bakışlarını.

"Torununuz iyi merak etmeyin. Sadece bu gece gözlem altında kalması gerek."

Duyduklarıyla yüzüne renk geldi bir anda  kadının. Yüzünde ki solgun çizgiler bile canlandı. Buruşmuş dudaklarına hafif bir tebessüm yerleşti. Gözlerinde ki şükrün akisleri görülmeye değerdi.

"Şükürler olsun Allahım!"

Başını eğerek gözlerini kapattı. Sadece kendisinin duyacağı bir sesle Rabbisine şükrünü gönderdikten sonra bakışlarını Meriç'e dikti.

"Sağol doktor bey evladım. Torunumun hayatını kurtardınız."

"Ne demek teyze görevimiz."

Meriç diğer hastalarla ilgilenmek için muayene odasına doğru gidecekti ki aklına gelen birşey ile hemen durdu ve yaşlı kadına döndü. Söyleyeceklerinin havada asılı kalacağını bilseydi belki de söylemeyecekti.

"Teyze ablasına da haber verseydiniz. Torununuz durmadan ablasını sayıkladı durdu çünkü. Uyandığında onu yanında görmek ona iyi gelecektir."

Yaşlı kadın hiç bir şey demedi. Gözlerini kaçırtarak Meriç'i dinledi sessizce. Oldukça tedirginleşmişti Meriç'in söyledikleri ile. Konuşması bitince kadın:

"Be...Ben... Benim gitmem gerek doktor bey evladım. Torunumun yanına gitsem iyi olur. Uyanınca onu görebilirim değil mi?"dedi.

Meriç kadının bu haline bir anlam veremedi.

"Evet uyanınca görebilirsiniz."

Yaşlı kadın asansöre yöneldi. Bakışlarını kaçırtarak ve tedirgin bir halde asansörün gelmesini bekledi. Asansör kapısının açılmasıyla hemen asansöre bindi. Asansör kapanırken Meriç ile göz göze geldiler. Asansör kapısının kapanmasıyla gözden kayboldu.

Eğer acile ağrının şiddetiyle inleyen bir hasta gelmeseydi Meriç, kadının bu tuhaf halleri üzerine kafa yorup birkaç ihtimalde bulunacaktı. Ama şu an eli karnında olan ve acıyla inleyen 45-50 yaşlarındaki bir adam onu bekliyordu. Hızla ona doğru gitti.

Bir saat sonra acilde ki hastaların muayenesi bitmişti. Ortalık biraz durulunca Meriç az önce gelen çocuk ile gözlem altında olan diğer hastalara bakmak için asansöre yöneldi.

Asansörün gelmesini beklerken üzerinde siyah deri bir mont ve altında siyah kargo bir pantolon olan genç bir adamın koşarak acile giriş yaptığını ve merdivenlere yöneldiğini gördü. Kulağına dayadığı telefonla birisiyle konuşuyordu.
O kadar telaşlıydı ki
merdivenlere yönelirken cebinden  sert zemine düşen cüzdanı farketmedi bile.  Merdivenleri birer ikişer hızla çıkarak gözden kayboldu.

Meriç hemen merdivenlerin yanına geldi ve  yere düşen cüzdanı alarak adamın peşinden merdivenleri çıktı. Adam o kadar hızlı gidiyordu ki Meriç ona yetişemiyordu bile.

Üçüncü katta ki koridorlara yöneldi adam. Meriç de peşinden. Koridorun sonunda uzaktan görünen adama seslenecekti ki adam diğer koridora saptı ve gözden kayboldu.
Meriç onu kaybetmemek için seri davranıyordu. O kadar çok koşturmuştu ki şu an nefes alış verişleri hızlanmıştı. Adamın saptığı koridora geldiğinde adamı orda bulamadı. Meriç etrafına bakındı elinde sıkı sıkı tuttuğu cüzdanla. O sırada beklemediği bir şey oldu.

Biri  arkadan ani bir hareketle onu iki kolundan tutarak ellerini sırtında birleştirdi ve onu aynı hızla hemen yanda ki temizlik malzemelerinin olduğu odaya çekerek kafasına silah dayadı.

המשך קריאה

You'll Also Like

349K 22.4K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
6.1M 197K 99
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
518K 19K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
187K 9.2K 20
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?