FERİDE

By nurayergen0133

1.7M 118K 16.4K

(TAMAMLANDI) Hayat.. Bazı şeyleri kafana vura vura,bazı şeyleri de kalbini kıra kıra öğretir. Ben kalbi kırıl... More

ALINTI
1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
KERİM & HASAN
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
39.BÖLÜM
Alıntı
40.BÖLÜM
ALINTI
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM (FİNAL PART 1)
FİNAL (PART 2)

38.BÖLÜM

24.4K 2K 235
By nurayergen0133

FERİDE

Çocukken her daim hayal kurardım.Her kız çocuğu gibi işte.Daha doğrusu her çocuk gibi...

Her sofraya oturduğumuzda yemek çeşitlerinin daha çok olmasını isterdim mesela.Annemin yaz kış demeden tarlaya gitmek yerine yanımda kalmasını,kış günü her daim sıcak su olmasını..

Yaşım kaç olursa olsun hiç vazgecmemiştim.Tutunduğum dal gibi bir şey olmuştu hayal kurmak.Ee tabi büyüyünce değişmeye başlamıştı her şey.Masum hayallerimin arasına masallarda anlatınlanlar gibi bir aşk,ardındanda evlilik girmişti.

Fakat gerçek şuydu ki hayalini kurduğum hiç bir şey olmamıştı.Ne her daim akan bir sıcak su,nede mutlu bir evlilik...

Hele evlilik hayalim tam bir hüsranla sonuçlanmıştı.Bu topraklarda böyleydi işte.Çocuk doğuramıyorsan yarımdın,işe yaramazdın.Kısır damgasını yapıştırırlardı hemen sırtına.Boynuna dolanırdı ilmek ilmek.Ne kadar anlatmaya çalışsanda kimse seni anlamazdı.Bu öleceğini bile bile okyanusun ortasında çırpınmak gibi bir şeydi ve en sonunda pes ederdin.Sırtındaki kamburun ağırlığına dayanamazdın.Sonuç olarak ya Fıratın kollarında bulurdun kendini yada sanki en büyük günahı işlemiş gibi başını önüne eğer yaşamaya çalışırdın.Ömrün her bakışla,her sözle zehir olurdu.

Gözlerim uçsuz bucaksız verlimli toprakların güzelliğine bakarken,bir yandanda geçmişi düşünüyordum.Çocukken kurduğum hayalleri,yarım kalan hikayelerin insana ne kadar acı verdiğini..

Zaman bana sadece tek bir şeyi öğretmişti.Oda umudun sadece hayallerden ibaret olduğunu.

Ta ki Timur Çelebi ile karşılaşıncaya kadar..

Işte o zaman umudun parlayan ışıkları karanlığa boğulmuş hayatımı aydınlatmaya ,evimin her penceresinden güneş ışıkları vurmaya başlamıştı.

Ellerim her zaman olduğu gibi istemsizce karnıma,minik mucizemin can bulduğu yere gitti.Minik mucizemdi o benim.Yıllarca yolunu gözlediğim,el açıp yalvardığım,çok ama çok istediğim,kokusunun güzelliğini hayal bile edemediğim tek gerçeğim şu an ellerimin altındaydı.Bu öyle bir mucizeydi ki insan düşündükçe işin içinden çıkamıyor,hayal ettikçe mutluluktan havaya uçuyordu.

"Yine gülümsüyorsun?"

Belime dolanan eller parmaklarıma ulaştığında kendimi sevdiğim adamın kollarına bıraktım ve hissettiğim huzurla gözlerimi kapadım.

"Çünkü gülümsememe sebep olan nedenler var" diyerek bir kedi misali iyice ona sokuldum.Görmedigim her dakika daha çok özlüyordum  onu.Bakışını,dokunuşunu,gülümsemesini vé en önemlisi her daim hissettirdiği sevgisini..Kısacası ona dair her şey çokça özlem içeriyordu bende.

"Kıskanmalı mıyım?"

Boynuma değen dudakların sıcaklığı tenimi ürpertsede hiç oralı olmadım.

"Bence kıskanmalısın"

"Ama sen şimdiden mucizemle benim aramı açıyorsun.Yakışıyormu hiç sana?"

"Sen her gün,her dakika onunla konuşurken hiç bir şey yok ama."

"Ne yapabilirim doyamıyorum kuzuma.Tabi anasınada doyamıyorum. ama en çok kuzuma doyamıyorum  bil istedim"

Olduğum yerde döndüm ve içinde kaybolduğum gözlerine baktım.Sonrada başımı göğsüne yaslayıp kollarımı beline doladım.

"Sen ve karnımdaki bu bebek.Sizler benim bu hayatta başıma gelen en güzel şeysiniz.Sizler can bulduğum,yeniden yeşerdiğim topraklarsınız.Siz..Bu hayattaki hem korkum hemde sonsuz sevgimsiniz.Rabbimden tek dileğim hep berbaber bir ömür böyle kalmak."

Sözlerim bitirirken kokusunu içime çektim.Her gün her saat bıkmadan bu kokuyu içime çekiyordum.Çünkü güven  veriyordu bana.Korunduğumu hissettiriyordu.

"Gözüne,kaşına,sevdasına kurban olduğum.Nefesim yettiği sürece ben hep sizin yanınızda olacağım.Sen yeterki üzülme.Sen yeter ki bana hep böyle bak.Ben senin gözlerinde gördüğüm sevgi ile doyuyorum.Ömrüm gösterdiğin sevgiyle güzelleşiyor.Aldıgin her solukta,ettiğin her duayla varım ben.Siz olmasaniz ben koca bir hiçim.O yüzden korkma.Bu hayatı öyle güzel yaşayalım ki dağ,taş herkes kıskansın bizi"

Başımın üstünde gezinen dudaklarla koca bir iç çektim ve geri çekildim.

"Neden üstün başın çamur.Sabah araziye çıkamayacağını söylemiştin?"

Kumaş pantolonu dizine kadar çamura bulanmıştı.

"Araziye çıkmayacaktık fakat işler değişti.Sulama borularında bir sorun çıktı.Bayağı bir uğraştırdı ama sonuçta hallettik."

"Sevindim.Tekrar işe gidecek misin?"

"Evet gitmek zorundayım yoksa Babamın söylenmesi bitmez.Ama açım.Bana ekmek arası bir şeyler yapabilirmisin?Bu sırada bende üstümü değiştireyim "

"Tabiki yaparım.Yemekte var istersen"

"Hangisi sana uygunsa onu yerim sıkıntı değil.Yeter ki bu eller hazırlasın bana"

Gülümseyerek yüzümü avuçlarının arasına almış, burnumun üstüne minik bir öpücük bırakmış ve en sonunda hızlı adımlarla ilerleyerek gözden kaybolmuştu.

Bu adam,bu hayatta nefes alma sebebim,yaşama sevincimdi.Tek kelime ile o benim her şeyimdi.

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp dikkatli bir şekilde merdivenlerden inmeye başladım.Hava çoķ güzeldi.Güneş cam gibi parlıyor,sıcaklığını tüm güzelliği ile hissettiriyordu.

"Ahh..Güzel kızım bir şeymi istedin?"

Gülümsedim.

"Yok Anne Timur geldi ona yemek hazırlayacağım "

Kaynanam pamuk gibi bir kadındı.Evlatlarinın her birine çok düşkündü.Hatta öyle ki kızlarına ayrı bir düşkünlüğü vardı ve bu yüzden Timur her seferinde annesine ayrımcılık yaptığını dile getirir dalga geçerdi.Ama biliyorduki Çelebi ailesi evlatlarına çok ama çok düşkündü.

"Yavrum ben hazırlarım sen ne diye ayaktasın."

"Ben iyiyim Annem teşekkür ederim beni bu kadar düşündüğün için"

"Dikkat et o vakit.Zaten mutfakta Azize var o sana yardımcı olur"

Azize...

Kaç zamandır görmemiştim onu.Kafama takılan sorular elbet vardı fakat cevapları almam için biraz daha sabretmem gerekiyordu.Anneme gülümseyip mutfağa geçtim ve onu tezgahta yemek malzemelerini doğrarken buldum.

"Kolay gelsin Azize" deyip dolabı açtım.Yemek tencerelerini çıkarıp ısınması için ocağa koydum.

"Teşekkur ederim hanımım "

Yan gözle baktığımda sakin bir şekilde işine devam ettiğini gördüm.Daha fazla düşünmeden bende tepsiyi alıp tabakları koydum.

Dakikalar sonra Timur hazırladığım yemeği yemiş ve tekrar işinin başına dönmüştü.Ben ise kendimi tekrar mutfakta bulmuştum.

"Hanımım taze çay yaptım içer misiniz?"

Açıkçası böyle bir soru beklemiyordum.Kuşkulu gözlerle bir ona birde ocakta kaynayan demliğe baktım.

"Aslında olabilir.Belki uykumu açar" deyip cam kenaŕinda duran sandalyeye oturdum.

"Hanımım bebek nasıl keyfi yerindedir inşallah?"

İstemsizce elim karnıma gitti.

"Çok şükür "

Nedenini anlayamadığım bir şekilde bu konuşma beni rahatsız etmişti.

"Kaç aylık oldu hanımım?"

"Üç"dedim kısaca.Bu cevabımın onu susturmasını umut ediyordum fakat gelen başka bir soru ile yanıldığımı anlamıştım.

"Inşallah sağ salim kucağınıza alırsınız hanımım."

"Inşallah"

Dumanı tüten çay bardağını bana uzattığında istemeyerekte olsa gülümsedim.Bir yudum aldım ve burnuma gelen mis kokusuyla iç çektim.

"Hanımım bugün sizin eski mahalleden geçerken bir evde yangın çıkmış mahalleli de söndürmeye çalışıyordu."

Kafamı bir anda bulaşık tezgahının temizliği ile uğraşan kıza çevirdim.

"Nasıl yani?Peki kimin eviymiş belli mi?"

İçimde bir huzursuzluk filizlenmeye başlamıştı.

"Bilmiyorum hanımım."

"Peki zarar gören kimseler varmıydı?"

"Orasınıda bilmem hanımım"

"Anladım" deyip sessizce dumanı tüten çaýıma baktım.

Acaba kimin evi yanmıştı ki?

O mahalledeki en eski ev bizim evdi.Acaba bizim evi Azize biliyor muydu?

"Azize "dedim hiç düşünmeden.

"Efendim hanımım"

"Yanan ev eskimiydi?"

"Dikkat etmedim hanımım.Ama eski tek gözlü bir evdi galiba.Ben gördüğümde sönmüş geriye kapkara yığın kalmıştı "

"Anladım"

Aslında ne kadar anladım desemde içime bir kurt düşmüştü işte.Her ne kadar insanlar beni hor görsede orası benim mahallemdi.Acısıyla,tatlısıyla geçen çocukluğumdu.Hayallerimi kurduğum,yine kurduğum hayallerin ortasında boğulduğum yerdi.

Ayağa kalktım ve bana bu sözleri söyleyen kadının kurduğu tuzağı bilmeden mutfaktan çıkıp kaynanamın bulunduğu odaya doğru ilerledim.Kapıyı tıklattım ve beklemeye gerek duymadan içeri girdim.

"Kolay gelsin Anne"

Şimdiden bebeğe örgüler örmeye başlamıştı.

"Sağolasın kızım.Gel otur hele şöyle "

Beyaz çemberi,renkli gözleri ile hala güzel bir kadındı kaynanam.Babam ile bir birlerini öyle seviyorlardı ki hala ilk günkü gibi düşman çatlatacak cinstendi.

"Teşekkür ederim oturmayayım Anne"

"Gel otur hele güzel kızım kahve yaptırayım da içelim karşılıklı"

"Şey Anne kahveyi söz akşam içeriz.Ben sana şey diyecektim.Ben eski mahalleme gidip gelebilirmiyim?Hem yürümüş olurum hemde temiz hava alırım "

"Tabi güzel kızım git gitmesinede yürüme istersen seni bıraksınlar"

"Hiç gerek yok Anne hava çok güzel yürüyerek giderim ben"

"Emin misin?"

"Evet eminim Anne"

"Peki kuzum sen bilirsin.Dikkatli ol.Timurum erken gelirse onu yollarım seni almaya.Iki canlısın sen çok yorulma"

Gülümsedim ve bir kez daha şükür ettim.Böylesine güzel bir aileye gelin olduğum ve onların soyundan bir can taşıdığım için.

****
Yaklaşık beş dakika sonra evden çıktım ve ağır adımlarla ara sokaklarda ilerlemeye başladım.Tam odamdan aldığım ceketimi üzerime geçirmiştim ki burnumun dibinde çalan arabanın korna sesi ile neye uğradığımı anlamadım fakat içinden çıkan kadını gördüğümde hem şaşırmış hemde sevinmiştim.

"Sahra"dedim şaşkınlığımı saklamaya gerek duymadan.

"Merhaba Feride abla..Kusura bakma habersiz geldim."

Kucağında ki bebeğe sımsıkı sarılan kadına bakıp bir kaç adımda yanına geldim.

"Olur mu öyle şey"deyip ona sarıldım.

"Abla bir yeremi gidiyordun?"

"Önemli değil.Eski mahalleme gidip gelecektim sadece"

Kızın bakışları bir an değişmişti.

"Abla bende seninle gelsem.Ne olur hayır deme lütfen "

Başta söylediklerine şaşırmış fakat daha sonra neden böyle sözler sarf ettiğini anlamıştım.Kerim Ağa bu kızı gözünün önünden ayırmıyordu.

"Emin misin?Bebekle zor olmasın sana istersen arabayla gidelim"

"Yok abla yok arbayla gitmeyelim.Yürüyelim hem havamız değişir hemde nefes almış oluruz"

Istemesemde gülümsedim.Öyle tatlı bakışları vardı ki ona hayır demek neredeyse imkansız gibi bir şeydi.

"Sana hayır demek imkansız gibi bir şey zaten.O halde yürümeye devam"deyip sözlerimi tamamladım ve Sahra'nın şoförle arasında geçen konuşmaya kulak misafiri oldum.O şoföre git diyor şoför ise getmemekte,beyinin yalnız döndüğü takdirde kendisine çok kızacağını dile getiriyordu.

"O halde beyine git ve de ki artık beni rahat bıraksın,nefes almam izin versin yoksa oğlunu alır daha önce yaptığım gibi tekrar kaçarım ve yemin olsun ki bu sefer beni bulması geçen seferki kadar kolay olmaz.Git aynen bu dediklerimi ona söyle "

Bu sözler sanki küçük bir kızdan değil de yarasına tuz basılmış büyük bir ejderhadan çıkmış gibiydi.Ikıli arasında neler yaşandığı hakkinda bir fikrim yoktu fakat bu sözler gösteriyordu ki acı hangi yaşta olursa olsun hep aynı görünüyor,geride aynı döküntüleri bırakıyordu.Parçalanmış hayatlar,kırılmış umutlar,iki avucun arasından kayıp giden hayaller..

Şoför istemeye istemeye yanımızdan ayrılıp gözden kaybolduğunda bizde yavaş yavaş toprak yolda yürümeye başladık.

"Eeee..De hele Kerim ağa nasıl yalnız gönderdi seni konağa?"

Kucağında uyuyan bebeğin yüzünü örten kadına baktım.Sanki ben hiç konuşmamışım gibi işini yapmaya devam ediyordu.

"Kerim ağadan izin almadım.Gelecegim dedim ve geldim"

Surat ifadesi oýle keskindi ki konuşup konuşmama arasinda kaldım.

"Sana özel olmazsa bir şey sormak istiyorum Sahra?"

"O nasıl söz tabiki sorabilirsin abla"

"Kerim ağa'ya neden bu kadar acımasız davranıyorsun,neden herkesin gözü kapalı güvendiği bir adama sen güvenmiyorsun?Nedir seni ondan bu kadar uzak tutan şey?Nedir gözlerinde gördüğüm acının sebebi?Nedir seni bu kadar duygusuz yapan?"

Sözlerimin bitiminde bana öyle bir bakışı vardı ki dil bile lâl olur kenara çekilirdi.

"Abla bu hayat bana ne öğretti biliyor musun?"

Yüzüme buruk bir gülümseme kondurup,başımı sağa sola salladım.

"Sevdiğim adamı bırak babana bile güvenilmeyeceğini öğretti.Annemi kendi ellerimle toprağa gömdukten sonra hayatın tamamen yalan olduğunu öğretti.Şu hayattaki tek gerçeğin kucağımda tuttuğum evlat olduğunu öğretti.Bu yüzden kimsenin ne dediği umurumda değil"

Derin bir nefes alıp sessizce yolumuza devam ettik.Hem ne denirdi ki.Herkesin bir derdi vardı işte.

Konuyu daha fazla uzatmadan başka bir konuya geçtik.O evladından bahsetti ben dinledim.O güldü bende güldüm.Ona dair yeni şeyler öğrendim.Batman da tanınan bir ağa'nın kızı olduğunu duyunca bayağı bir şaşırdım.Ama asıl şaşkınlığım on altı yaşında her şeyi geride bırakıp evi terketmesineydi.Resmen ne diyeceğimi şaşırmış,bir an öylece kalakalmıştım.

"Evden kaçtıktan sonra ne yaptın peki?"

Bu soru sürekli beynimi kemiriyor, merak duygumu körüklüyordu.

"Onlar beni yakında aramak yerine hep uzakta aradılar.Oysa ben onlara çok yakındım.Sadece dikkatli bakmaları bile beni bulmalarına yeterdi"

Gün içerisinde daha ne kadar şaşırabilirim diye düşünürken duyduğum çocuk sesi ile düşüncelerimi bir kenara hapsettim.

"Merhaba Elifçim.Nasılsın?"

Koşarak bacaklarıma yapışan küçük kızın saçlarına öpücük kondurup,oyun oynamaktan kirlenmiş ellerini avuçlarımın arasına aldım.

"Iyiyim.Şeker aldın mı Feride abla?"

"Almadım ama şimdi bakkala uğrar alırız olmaz mı?"

"Olur tabi.Başka şeylerde alalım.Paran yeter mi ?"

"Sen istersin de yetmez mi güzel gözlüm " deyip ellerini tutarak hep birlikte tekrar ilerlemeye başladık.

Dakikalar sonra girdiğimiz mahalle bakkalından ellerimiz dolu olarak çıkmıştık.Çocuk sevindirmek bu hayatta yaptığım en güzel şeylerden biriydi.Onlar gülünce benim yüreğimde güller açıyordu sanki.Bu yüzden eskiden olduğu gibi şimdide bir koli kek alıp yolda oynayan çocuklara dağıtarak yıllarca yaşadığım mahalleye girdim.

Her şey bıraktığım gibiydi.Güzel havayı dışarı çıkmak için firsat bilen mahalleli kapı önlerine çıkmış bir yandan el işi yapıyor,diğer yandanda çay içiyorlardı.

"Afiyet olsun hanımlar"deyip tek tek eski komşularıma sarıldım.Ikram ettikleri çayı içtim,olmazsa olmaz bir kaç dedikodu yapıp asıl konuya geldim.

"Yangın çıktığını duydum.Bir zarar ziyan yoktur inşallah"diyerek onlardan gelecek cevabı bekledim.

"Önemli bir şey değil.Şu evin arkasındaki boş hayvan ahırı yanmış.Zaten tahtadandı.Allahtan erken fark edildide hemen söndürüldü"

Çok şükür önemli bir şey yoktu demek ki..

"Valla çok sevindim abla.Ilk duyduğumda çok korkmuştum"

"Korkacak bir şey yok çok şükür" diyen Fatma abla günlerin acısını çıkarırcasına konuşmaya başlamış bizi kâh güdürüp,kâh düşündürmüş ve en son konu benim hamileliğime gelmişti.Güzel dileklerini duydukça daha çok mutlu oluyordum.

Dakikalar saatleri kovalamış,muhabbet muhabbeti açmış,bu sırada bol malzemeli,orta acılıkta bulgur köftesi yapılmış ve afiyetle mideye inmişti.Güneş yavaş yavaş rengini değiştirirken bizde yavaş yavaş ayaklanmış ve komşularla vedalaşmıştık.Tam dönüş yoluna geçmiştik ki aklıma gelen düşünce ile Sahra'ya döndüm.

"Sahra yola düşmeden benim eve bir bakalım mı?"

"Tabi ki abla sorman bile hata"

Gülümseyerek yıllarımı geçirdiğim eve doğru ilerlerdim.Her adımda geçmiş geldi gözümün önüne.Acılarım,umutlarım,yalnızlığım hepsi teker teker dökülüyordu.

Gıcırdayan tahta kapıdan içeri girdim.Her şey bıraktığım gibiydi.Boş kümes öylece duruyordu.Tandırın yanına dizdiğim çalılar,ıslanmasın diye üstüne kapattığım naylon parçası..Kısacası her şey...

"Burası benim doğup büyüdüğüm yer Sahra.Gerçi sana şimdi pek küçük görünür ama olsun elde bu var" dedim gülerek.Ağa kızıydı sonuçta.Hayatında görmüşmüydü iki göz odalı ev..

Anahtarı her zaman sakladığım içi toprak dolu yağ tenekesinin altından aldım ve demir kapıyı açmak için zorladım.Evde eskimiş bir kaç yatak ve mutfakta bir kaç eski kaptan başka bir şey yoktu.

"Anahtarlar niye burada abla?"demiş ve ardından başka bir soru sormuştu..

"Abla burda benzin mi kokuyor,yoksa benmi yanlış koku alıyorum?"

Hayır...

Yanlış koku falan almıyordu.Burası bildiğin buram buram benzin kokuyordu.

Iyi de bu evde neden benzin kokuyordu?

"Şimdi anlarım canım.Sen şurada güneşte bekle.Hem oğlan üşümesin hem de koku sizi rahatsız etmesin"deyip hemen eşikten geçip içeri girdim.Görünür yerde hiç bir şey yoktu.Önce mutfağa baktım.Sonra da yıllarimı geçirdiğim salona göz gezdirdim fakat görünürde hala bir sey yoktu.Ama ortada garip bir şey olduğu kesindi.Bunun yanında farklı bir koku daha geliyordu burnuma.Bu tam olarak bildiğim leş kokusuydu.

Acaba eve kuş girmişde geri çıkamamışmıydı?

Derken kokunun banyonun önünden geçerken daha da yoğunlaştığını fark ettim.Derin bir nefes alıp gıcırdayan tahta kapıyı yavaş yavaş açtım gördüğüm manzara karşısında nefesimi tuttum.Lakin bu yetersizdi.Bulanan mideme daha fazla karşı koyamadan dizlerimin üzerine çöktüm ve öğürmeye başladım.

Ne arkamdan duyduğum ses,nede acımasızca kollarımdan tutan adamlar buna engel olabiliyordu...

Selaaammmm canlarım.Nasılsınız inşallah.Valla ben bildiğiniz gibi.Uykusuz ve yorgun.Neyse bu günlerde geçecek diyorum ve yeni bölümü okumaya davet ediyorum hepinizi 😍Yorumlarınızı eksik etmeyin öyle özeldim ki🤩

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 74.6K 76
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
754K 31.5K 43
BERDEL. . . hikayede cinsel ve yetişkin içerik, küfür, dövüş ve bol bol klişe sahneleri vardır. Bunu bilerek okuyun lütfen, sebebsiz linç yemek iste...
194K 9.8K 49
Klâsik gerçek aile kurgusuna benzer ama daha olası bir kurgudur; Kızımız eski ailesinden gördüğü baskılar sonucu 18 yaşında ayrı bir eve taşınır ora...
205K 19.1K 31
Geçen yıllar yaşanılan her şeyi unutturur muydu? Akan giden zaman, aradan geçen onca gün birbirini seven iki kişinin içindeki aşkı bitirir miydi? Y...