In India | Larry ✔

Par missingsound

36.7K 4.3K 13.9K

Fotoğraf çekimi için Hindistan'a giden Harry, fotoğraf çekerken birinin hırsızlık yaptığına tanık olup peşine... Plus

Holi Fest
Phew...
Rainy Night
Tac Mahal
Embarrassed
Hi, are you busy?
Message
Sorry, sir!
Planet Motorcycle
Peach Prince
Drunk
Ganges River
Hi, my dear family!
I don't deserve you.
News
Tickets
I love someone.
Gulab Jamun
Final

In Taxi

1.6K 224 500
Par missingsound

Louis, karnına doğru çektiği bacaklarına kollarını sarmış, çenesini dizlerine yaslamış halde dakikalardır Harry'ye bakıyordu. Harry de bugün çektiği fotoğrafları inceliyordu.

Harry fotoğrafları incelemeyi ve fotoğrafları diz üstü bilgisayarına kaydetmeyi bitirince, dinlendirici gözlüğünü çıkarıp gözlerini ovdu. Louis'ye baktı ve onun kendisini izlediğini fark etti.

"Hadi, söyle." dedi Harry.

"Neyi?"

"Dakikalardır orada durmuş beni izliyorsun. Tek laf etmedin, şikayet de etmiyorsun. Bir şey diyeceğin çok belli."

Louis şaşkınca başını kaldırdı. "Toplamda iki saat bile bir arada kalmamışızdır. Hemen beni tanıdığını, söylendiğimi falan mı söylüyorsun?"

"Evet, sahiden hiç söylenmiyorsun... Hadi, anlat."

"Beni evime kadar sen bırakır mısın? Ben... KORKTUĞUMDAN DEĞİL! Öyle arkadaş falan arıyorum, ondan."

Harry, aslında onun bir şeylerden korktuğunu anladı ama üstelemek istemedi. "Bu gece burada kalabilirsin istersen. Hâlâ yağıyor hava. Ben koltukta uyurum, sen yatakta."

"YA OLMAZ!" Ayaklanmaya başlayınca, şaşkınca Harry de ayaklandı. "Götürmek istemiyorum ya da seni yatağıma atacağım falan desen daha açık ederdin aklındakini."

"Yok artık!" diye gürleyince, Louis bir iki adım geriledi. Louis'yi korkuttuğunu anlayınca boğazını temizledi, bu kadar hassas görünmese de ciddi anlamda hassas bir yapısı vardı. "Özür dilerim, bağırmak istemedim. Fakat öyle biri olmamama rağmen bunu demene şaşırdım sadece. Aklımda kötü bir fikir yoktu."

"Tamam ya, demedim bir şey. Gidiyorum zaten."

"Dur." Harry panikle elini kaldırdı. "Götüreceğim seni."

"Gerek yok."

Yanından gitmek istediğinde Harry önüne geçip onu omuzlarından tuttu. "Tamam. Benden yapabileceğim bir şey rica ettin, seni evine götüreceğim."

Louis bir şey demeden yalnızca başını salladığında, Harry hızla ceketini giyip Louis'ye de bir kaban verdi, birlikte otel odasından çıktılar. Yağmur şiddetli bir şekilde yağmaya devam ederken saat gece yarısını çoktan geçmekteydi.

Otelden çıkar çıkmaz Harry taksiyi durdurmak istediğinde, "Bekle," dedi Louis. Harry de ona döndü. "Ben taksi parasını ödeyemem, eğer sen götüreceksen yürüyerek gidelim en iyisi. Evim uzak ama-"

"Saçmalama," dedi. "Bu yağmurda yürüyemeyiz. Hem ben bırakacağım seni, merak etme, taksi parasını ödetmem sana." Louis uslu uslu başını salladığında hızla taksiye atladılar. Harry şoföre eğilip, "İlerleyebilirsiniz," dedi fakat adam anlamadan ona bakınca devreye Louis girdi ve evinin adresini verdi.

Araba ilerlemeye başladığında Louis'ye döndü. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun boyadığı camı Louis yorgun gözlerle seyrediyordu. Arabaların ışıkları ve damlaların yansıyan gölgesiyle keskin yüz hatlarının ne kadar güzel göründüğünü düşündü.

"Şoför dilimizi bilmiyor." Louis önce taksiciye baktı, sonra da anlamadan ona döndü. "Yani seninle rahatça konuşabilirim," diye açıkladı.

"Ne hakkında konuşmak istiyorsun?"

"Şeftali." Louis kaşlarını çatınca istemeden güldü. "Dünkü olaydan bahsediyorum. Senin yaptığın olayı anlamaya çalışıyorum, bence bunca şeyi yaşadıktan sonra şeftalileri düzgünce almak varken neden hırsız gibi aldığını bilmek hakkım."

"Sanırım. Haklısın."

Louis uzun birkaç saniye boyunca cevap vermediğinde cevap alamayacağını düşündü, fakat sonra derin bir nefes aldı.

"Ben teyzemle yaşıyorum. Aynı apartmanda da kuzenlerim oturuyor, ikisi de evli. Orası teyzem ve oğullarının işlettiği manav. Onların getirdiği şeftaliler çok lezzetli oluyor. Şekerli gibi, çok seviyorum! Ama kuzenlerimle çok anlaşamıyorum, aramızdaki öfke, bana manavdan bir şey vermelerini de engelliyor tabi. Pft..."

Derin bir nefes alıp devam etti. "Teyzemin alerjisi olduğu için de eve şeftali sokmuyoruz, teyzemle de çok anlaşamıyorum, eh, ondan da isteyemiyorum hâliyle. Beni görüp huysuz davranacaklarına kendimi gizleyip alıyorum işte. Parasını da fazladan vermeye çalışıyorum. Ayrıca bir de küçük not bırakıyorum, aldım kusura bakmayın diye. Benim olduğumu bilmiyorlar yani."

"Sen gerçekten delisin," diye güldü Harry. Louis de ona katıldı.

"Eğer beni görmeseydin bir köşeye geçerek, parayı alıp almadıklarını izleyecektim."

"Bunu tahmin edememiştim."

"Kim tahmin ederdi ki? Aslında sana da karşı gelmedim bana aksiyon olsun diye, biliyor musun? Çocukça geliyor ama o an zevkliydi."

Harry onun neşelenmesi üzerine güldü. "Ya da bana tokat atmak... Söylesene, neden başkasından rica etmiyordun?"

"O zaman eğlencesi de olmazdı," dedi bilmiş bilmiş.

"O gün göbeğini açmıştın." Harry o ânı hatırlayınca bir an kekeleyeceğini düşündü, nefes alıp bu davranışı engelledi. "Üzerinde yumruk izleri vardı. Onlar neydi?"

"Arkadaşım için kavgaya girdim, ama biz kazandık." Bununla epey gurur duyduğu belliydi, sırıtıyordu. Harry de başını sağa sola sallamakla yetindi. "Peki bana neden kuzenlerim ve teyzemle çok anlaşamadığımı sormayacak mısın?"

"İsteseydin anlatmaz mıydın?"

"Genelde sorarlar ya, ondan garipsedim." Harry'nin bunu sormamasına sevinmişti, henüz anlatacak kadar kendini ona yakın hissetmiyordu ama garip bir şekilde, yine de Harry'ye yakın olmak istiyordu.

"Rahat hissedersen anlat, dinlerim ben seni."

"Daha seni iyice tanımıyorum bile. Adını da bu gece öğrendim ve sen, beni dinleyebileceğini söylüyorsun."

"Pekâlâ. Tanışalım o hâlde. Söylesene, nerelisin? İngilizcen de, aksanın da buraya ait gibi görünmüyor. İnanır mısın, sen bile..."

"Aslında babam İngiliz, annem Hindistanlı. Ortaya karışık olmuşum işte... On altı sene önceye kadar İngiltere'de yaşıyorduk. Babamı trafik kazasında kaybettiğimde annemle mecburen buraya, onun memleketine taşındık. İki sene önce de kanserden annemi kaybettim. Böyle işte..."

"Özür dilerim," dedi sessizce. "Hatırlamana sebep olmak istemiyordum. Başın sağ olsun, Louis."

"Gerçekten sorun değil." Gülümsedi. "Çok düşüncelisin. Sen nerelisin peki?"

"Ben de İngilizim. Yorksihre'dan."

"Sahi mi?" Heyecanla bedenini ona döndürüp hafifçe koluna dokundu. "Yıllardır oralara uğramadım, biliyor musun? Nasıl yerlerdi diye hatırlamıyorum bile, çok merak ediyorum."

"Neden hiç gitmedin?"

Yüzünde silik bir gülüş belirdi, sırtını koltuğa yaslayıp gözlerini önündeki cama çevirdi. Silecekler sağa sola doğru hareket ediyor, gıcırtılı bir ses çıkarıyordu. "Nasıl gideyim ki, o kadar da kolay değil benim için." Yeterince param yok ki, diye düşünüp üzülüyordu. "Ne iş yapıyorsun?"

"Bir belgesel dergisinde fotoğrafçıyım. Ülkelerin bazı kesimlerini gezerek tanıtımını yapıyorum."

"Demek gezerek hayatını kazanıyorsun... O kadar şanslısın ki!"

Louis'nin hayranlık dolu gülüşünü fark edince Harry de gülümsedi. "Teşekkür ederim. Sen ne işiyle uğraşıyorsun peki?"

"Pek de eğlenceli değil. Küçük bir restoranda bisikletle kuryelik yapıyorum. Yeni başladım, iki ay falan oluyor."

"Bir de eğlenceli değil diyorsun. Bisiklet sürmek eğlenceli değil mi?"

Louis birden gülmeye başladı. "Hiç sorma! Her gün önüne çıkan insanlara çarpmamak için uğraşmak ve yemek sıcakken götürmek için çabalamak çok eğlenceli."

"Dün benden kaçarken insanlara çarpmamak için uğraşan bir erkeği kovalamıyordum halbuki." diye gülünce Louis de ona katıldı.

"İstisnalar kaideyi bozmaz. Dün kaçarken çok fazla eğleniyordum."

"Belli..."

"Kardeşin var mı?"

"Gemma var," dedi Harry. "Ablam. Çok sakindir, ilkokul öğretmeni. Ben, annem, babam... Dört kişilik bir ekibiz anlayacağın. Senin kardeşin var mı?"

"Yok." Yüzü asıldı. "Kuzenlerimden kalma üç tane yeğenim, bir tana de sekiz yaşında kuzenim var. Kuzenlerim çocuklarını bize bırakınca curcuna eksik olmuyor evden, ki sürekli bizdeler."

Louis bunu sevmiyordu. Evet, ev tamamen kendisine ait değildi. Hatta bazen aile yemeğinde kendini fazlalık olarak hissediyordu ama başka çaresi de yoktu. O evden ayrılmak için iyi bir birikim yapamamıştı.

"Eğlenceli olurdu o kadar çocuk arasında durmak sanki..."

"Hiç de değil." Louis kaşlarını çattı. "Çok kalabalık. Biraz huzur istiyorum. Buralardan gitmeyi, biraz kafamı dinlemeyi... Rüzgarın tenime nasıl dokunduğunu bile unuttum. Zamanım iş aramakla, çalışmakla, evde teyzeme yardım etmekle geçti. Ve böyle de geçiyor." Duraksayıp ona döndü. "Özür dilerim, fazla konuştum."

"Lütfen, sıkıntılarını anlatman benim için sorun değil. İnan bana dinlerim seni."

Gülümsedi. "Bir anlatmaya başlarsam ağlamaktan çekiniyorum."

Harry'nin bakışları onun dudaklarında oyalanıp tekrar çıktı gözlerine. "Benden çekinmene gerek yok."

Louis onun bakışından utandığını; ayrıca hoşuna gittiğini de hissetti. Bu sırada şoför bir şey sordu ve Louis de sağı gösterip bir şeyler söyledi. Bir kilometre sonunda sıralı binaların olduğu bir yere gelmişlerdi. Louis kabanını çıkarıp, Harry'nin kucağına bırakarak gülümsedi. "Bu gece şu yağmur meselesini saymazsam çok iyi geçti."

"Seni tanıdığıma memnun oldum. Peki seni bir daha ne zaman göreceğim?" diye sordu. Louis şaşkınca ona bakınca cümlenin çok saçma olabileceğini düşündü. "Yani beni ne zaman gezdirmek istersin, sana ne zaman uyar?"

Louis şaşkın bakışlarını hemen düzeltmeye çalıştı. Doğru ya... Salak gibi, kendisiyle görüşmek istediğini düşünmüştü bir an için. "Sen ne zaman istersin ki?"

Harry, onun duygu değişimini fark etse de rahatsız olmaması için bu konuyu açmadı. "Aslında kuryelik yaptığını söyledin. Bu durumda işinden mahrum kalmanı istemiyorum senin. Sana ne zaman uyar?"

"Yarın uyar. Beşe doğru buluşalım, tamam mı?"

"Neden bu kadar geç?"

"O saatte Tac Mahal çok güzel görünüyor. Gün batımına yakın olunca fotoğraf çekimi de yaparsın."

Harry gülümsedi. "Teşekkür ederim. Yarın seni alacağım buradan, olur mu?"

"Şey, iş yerinden çıkıp otelin olduğu yere gelirim. 16.50'de gelmiş olurum. Oradan geçeriz."

"Pekâlâ... Telefon numaranı alabilir miyim? Bir aksilik olursa diye..."

Louis ona numarasını verdi, Harry de telefona kaydetti. Louis bu kibar adamın yanından ayrılmak istemediğini fark etse de inmesi gerektiğini biliyordu. Kapıyı açtı, temkinli bir şekilde etrafı inceledi. Tamam, güvendeyim.

"İyi geceler," dedi Harry o güzel gülüşüyle. Louis kapıyı kapatmadan ona gülümseyerek karşılık verdi ve hızla binaya girdi.

Anahtarıyla kapısını açtı, içeriye girdi. Teyzesinin, iki elini beline yerleştirmiş şekilde öfkeli suratıyla karşılaşınca, içinden iyi bir küfür savurdu, kapıyı ardından kapattı.

"Kim o seni bırakan kişi?"

"Arkadaşımdı."

"Zayn'den başka hangi arkadaşın var senin?" Teyzesi Ramin surat buruştururken, Louis suratına çarpan aşağılamayla dişlerini kenetledi. "Ayrıca şu takık piç Dwijen yine geldi kapıya. Bıktık onun bağırmalarından. Yeter artık Louis, evleneceksen evlen şununla da olsun bitsin!"

"Onu sevmiyorum! Sevmediğim biriyle mi evlenmemi istiyorsun teyze? Mutsuz mu olayım istiyorsun?"

"Herif zengin," dedi bundan daha basit bir şey yokmuş gibi. "Yuva kurup gitmeni istememin neresi kötü? Hiçbir şeyini eksik etmeyecek. O zaman mutlu olacaksın!"

"Onunla mutlu olamayacağımı biliyorsun. Ben sana ek gelir sağlayabilmek için çalışmaya ve sana yük olmamaya çalışıyorum. Evin kirasına, faturalara, giderlerine ortak oluyorum. Sen ise beni başından savmaya çalışıyorsun resmen! İnan bana birikimim olduğunda ilk işim bu evden gitmek olacak, merak etme!"

"Başımdan savmak için demiyorum, Louis. Artık yirmi yedi yaşındasın, evlilik yaşın geçiyor!"

"Abartsana biraz daha ya!"

"Bana bağırma, içerde çocuklar uyuyor!" derken sesi Louis'den fazla çıkıyor, Louis de bunu umursamadan dik dik teyzesine bakıyordu. "Birikim yapabileceğini mi sanıyorsun? Kazandığın para ne ki?"

Louis sessiz kaldı. Buradan gitmek için para biriktiriyordu ama kendine bakacak kadar birikim yapamamıştı. Elinde değildi. Kazandığı para evin giderleri yüzünden az kalıyordu. Birikim için uzun bir süre gerekliydi.

"Bak, sen de anlıyorsun evliliğin iyi bir tercih olduğunu."

"Ben öyle bir şey demedim."

Teyzesi sakin olmaya çalıştı. Birbirlerini seviyorlardı ama anlaşamıyorlardı, bu da onları iki ayrı yöne itiyor, anlaşmazlık çıkıyordu.

"O heriften bıktık artık! En azından evlenebileceğin bir aday var ve hiç de kötü biri değil. Evlenince öfkesi de diner. O şimdi seni sevdiği ve sevgisinin karşılığını alamadığı için sinirleniyor. Bir şeyini eksik etmeyecek senin, o zaman babanın memleketine de gidersin, birlikte çalışırsınız. Bak bir gör, evlenince ağzının içine bakacak."

Louis homurtuyla odaya geçerken, "Ağzıma etmek için bakar anca," dedi.

Louis'nin iki erkek, bir de sekiz yaşında kız kuzeni vardı ve erkek kuzenlerinin ikisi de evliydi. Kuzenlerinden olan 3 tane de yeğeni vardı. Eşleriyle olmak üzere hepsi bu apartmanda yaşıyordu. Kuzenleri eşleriyle gezmeye gittiği için çocuklarını sürekli teyzesine ve ona bırakırlardı, Ramin teyze de öfkesinden Louis'ye patlardı.

Yirmi yedi yaşındaydı ama azarlanan yine oydu. Koca bir, yirmi yedi...

Anlaşamıyor olsalar da aslında Ramin Teyzenin Louis'nin evlenip evden gitmesini istemesi ondan nefret ettiği için değildi. Yalnızca yuvasını kurmasını istiyor, Dwijen'ın zengin olduğunu bildiği için Louis'nin rahat edeceğini düşünüyordu. Louis de buna öfkeleniyordu çünkü tanıdığı en aptal insanla asla evlenmek istemiyordu.

Üstündekileri çıkarıp, eskimiş sandalyenin üzerine koyarak rahat eşofmanlarını giyindi. Küçük yeğenlerinden ikisi ranzada, biri normal tekli yatakta uyuyordu. Anne ve babaları rahatça gezip eğlenirken onlar büyük annelerinin yanında kalıyor, bazı zamanlar aileleriyle geziyorlardı; böylece ebeveynlerine yük olmazlardı.

Louis, kuzenlerinin ebeveyn oluşundan nefret ediyordu.

Pamuklu, pek de rahat olmayan sert yer yatağını alıp iki yatağın ortasına serdi. Çarşafını, battaniye ve yorganını düzenleyip, gece lambasını kapatarak yatağa uzandı, sağına döndü.

Gözleri hemen sandalyenin üzerindeki Harry'nin kıyafetlerini buldu. Harry'le dünden beri yaşadığı her şeyi gözden geçirirken dudaklarının kıvrılmasına engel olamadı. Onun gibi kibar ve anlayışlı biriyle daha önce karşılaşmadığı için, uyuyakalmadan hemen önce, yarım saat boyunca yarın olabilecekleri düşlediğini bile anlayamamıştı.

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

6.9K 576 10
Bay Vegas,eşinden boşanmış ve çocuğunun velayet davasını eşine karşı kaybetmiş 29 yaşında bir yetişkindir. Vegas, çocuğunun üvey babasının ona cinsel...
134K 2.2K 6
"Ateşle oynuyorsun Madie." "Yanalım o zaman Bay Styles." × × × × harry styles fanfic*
49.9K 3.5K 10
。⁠◕Bu his çok tuhaftı onlar benim gerçek ailemdi ama bir o kadarda uzaklardı...◕⁠。
439K 24.8K 47
Siz: Selamünaleyküm beyefendi Hayırlı Doktor Kısmet: Aleykümselam, kimsiniz? Siz: Teravihte annenizin numaranızı verip, doktor oğlum diye övdüğü kişi...