YAN KARAKTER | Texting

By Fesatrice

1.8M 172K 108K

Ulaş: Hani sen bana ilk mesajında demiştin ya Ulaş: Dizi, film ve kitaplarda herkesin sevdiği yan karakterler... More

Yan Karakter -1-
Yan Karakter -2-
Yan Karakter -3-
Yan Karakter -4-
Yan Karakter -5-
Yan Karakter -6-
Yan Karakter -7-
Yan Karakter -8-
Yan Karakter -9-
Yan Karakter -11-
Yan Karakter -12-
Yan Karakter -13-
Yan Karakter -14-
Yan Karakter -15-
Yan Karakter -16-
Yan Karakter -17-
Yan Karakter -18-
Yan Karakter -19-
Yan Karakter -20-
Yan Karakter -21-
Yan Karakter -22-
Yan Karakter -23-
Yan Karakter -24-
Yan Karakter -25-
Yan Karakter -26-
Yan Karakter -27-
Yan Karakter -28-
Yan Karakter -29-
Yan Karakter -30-
Yan Karakter -31-
Yan Karakter -32-
Yan Karakter -33-
Yan Karakter -34-
Yan Karakter -35-
Yan Karakter -36-
Yan Karakter -37-
Yan Karakter -38-
Yan Karakter -39-
Yan Karakter -40-
Yan Karakter -41-
Yan Karakter -42-
Yan Karakter -43-
Yan Karakter -44-
Yan Karakter -45-
Yan Karakter -46-
Yan Karakter -47-
Yan Karakter -48-
Yan Karakter -49-
Yan Karakter -50-
Yan Karakter -51-
Yan Karakter -52-
Yan Karakter -53-
Yan Karakter -54-
Yan Karakter -55-
FİNAL
Özel Bölüm
Özel Bölüm 2
Özel Bölüm 3
Özel Bölüm 4

Yan Karakter -10-

36.4K 3.4K 2.6K
By Fesatrice

Fotoğrafta tüm karakterler var. ♥

Emre Aydın - Kim Dokunduysa Sana Ona Git

İyi okumalar...

ulasates: Tipe bak salak

2 yorum

@asenapamuk: Daldın gittin yine annem

@furkangoktas: Düşünme bu kadar alt tarafı bir fotoğraf

***

Ulaş

Furkan'la birlikte Asena'nın ağzımıza tıkıştırdığı krakeri yerken Asena, paketi incelemeye devam ediyordu. Gürkan, ona uzatılan krakeri Asena'nın elinden alırken isyan etti. "Madem yiyemeyeceksin, niye alıyorsun?"

"Ben her şeyi sadece kendim için alsam nasıl bir anne olurdum?"

"Sen anne değilsin ki?"

Gürkan'ın soruyla karışık cümlesine Furkan'la kıkırdadığımızda gözlerini bize çevirmişti. Kaşları çatıldı. Gürkan şu an o kadar saf görünüyordu ki... Sanki Furkan'la karakter değişimi yapmış gibiydiler. Normalde böyle saçma sapan şüpheler Furkan'ın içine düşerdi.

Asena, Gürkan'ın içinden geçirdiklerini tahmin ettikten sonra elini onun kafasına vurmak için kaldırdı. Ancak karşısındakinin Furkan olmadığını hatırladığı için vurmadan elini indirmişti. "Ciddi ciddi anne değilim, salak. Sadece sevdiğim insanlara evladım gibi davranıyorum, o kadar."

"Manyak yengeç burcu." diye mırıldandı Furkan. Asena, ona kaşlarını kaldırarak baktığında Furkan, havaya bakmaya başlamıştı. "Bunun da mı burçla alakası var? Terazi burcu nasıl oluyor o zaman?"

"Hayatında terazi burcu kim var ki?"

"Hayatımdaki insanların tümünün burcunu biliyor musun, Asena?"

"Evet. Hafızamı boş şeylerle doldurmayı seviyorum, biliyorsun."

Telefonumun titremesiyle bakışlarımı Asena'nın yüzünden çektim ve ekrana baktım. Babam arıyordu. Çantamı sıramın üzerinden alıp çocuklara baktım. "Neyse, bu boş muhabbeti başka zaman yaparız o zaman. Ben kaçtım, görüşürüz."

Furkan, Gürkan ve Asena'ya el sallayıp merdivenlerden hızlıca inmeye başladım. Aslında okuldan eve kendim gidiyordum ancak dışarıda öyle şiddetli bir yağmur vardı ki annem okulda beklememi, babamla beni almaya geleceklerini söylemişti. Asena, Furkan ve Gürkan aynı servisle evlerine dönüyordu ve servisleri henüz gelmemişti.

Okuldan dışarıya adım attığım gibi şiddetli yağmur saçlarımı ıslatmaya başlamıştı. Çantamı tepeme tutarak okulun dışında bekleyen arabamıza doğru koşar adımlarla ilerledim. Arabanın kapısını hızlıca açıp bindiğimde derin bir nefes vermiştim.

"Ne yağmur yağıyor ama."

"Aynen öyle."

Duyduğum tanıdık sesle gerilirken bakışlarımı yana doğru çevirmiş, arka koltuğun diğer ucunda oturan Tolga'yla göz göze gelmiştim. O gülümsediğinde annemlerle aynı ortamda olduğumuz için ben de mecburiyetten gülümsemiş, önüme dönmüştüm.

Tolga'yı bir kaşık suda boğasım vardı. Yüzünü görmeye dahi katlanamıyordum. Ona her baktığımda aklıma beni arkamdan nasıl bıçakladığı geliyordu ve onun ısrarla beni buna maruz bırakması, hayatımdan siktir olup gidememesi ona olan kinimi güçlendiriyordu.

Araba hareket etmeye başladığında Tolga'nın olduğu tarafa bir daha bakmamış, yolu izlemeye başlamıştım. Henüz çok uzaklaşamadan annem, babama arabayı durdurmasını söylemiş ve konuşmuştu.

"Ulaş'ın okulundan sanırım, sırılsıklam olmuş kızcağız. Belki gideceği yere bırakabiliriz. Yazık, hasta olmasın."

Babam, arabayı durdurunca annem camını aşağıya doğru indirip kıza yönelik konuştu. "Kızım, ne tarafa doğru gidiyorsun? Gel, bırakalım seni."

Kız, 'zahmet vermeyeyim' gibi cümleler kurarak annemi geri çevirmeye çalışsa da annemin ne kadar ısrarcı bir kadın olduğunu biliyordum. Annem, bunu bir kez daha kanıtlayarak kızı ikna ettikten sonra kafasını camdan çekip arka tarafa, bana döndü.

"Ulaş, Tolga'ya doğru kay da kız otursun."

"Tamam anne." diye homurdanarak istemeye istemeye Tolga'ya kaydım. Birkaç saniye sonra arabanın kapısı açıldığında gözlerimi kızın yüzüne çevirmiştim. Göz göze geldiğimizde gördüğüm tanıdık yüz, donup kalmama sebep olmuştu.

Kız, birkaç saniye kapının orada dikildikten sonra bakışlarını kaçırmış, yanıma oturmuştu. Bakışlarımı kızın yüzünden çektiğimde o da arabanın kapısını kapatmıştı. Araba tekrar hareket etmeye başladığında içine düştüğüm durumun trajikliği yerlere yatarak gülmek istememe sebep oluyordu.

Bir yanımda bana ihanet eden en yakın arkadaşım, öteki yanımda ise okulda platonik olarak takıldığım kız oturuyordu. Arka tarafta sıkışmıştık çünkü Tolga da ben de hayvan gibiydik. Bu yüzden istemeden de olsa omuzlarımız, kollarımız birbirine değiyordu. Tolga'ya yakın oturmak beni rahatsız ediyordu ama ondan uzaklaşmak için diğer yana kaysam kızın kucağına çıkacaktım.

Rahatsız olmasın diye bacaklarımı kapatmayı denedim. Bu sırada Tolga'nın yayılmış bacaklarına da yandan hafifçe vurup uyarır gözle bakmıştım. Omuzlarımız hâlâ birbirine değiyordu, ona bir çare bulamamıştım ama en azından kıza biraz alan bırakmıştık.

"Siz Ulaş'la aynı okuldasınız, değil mi?"

Üstümüzde tıpatıp aynı forma varken bu gereksiz soruyu soran anneme dikiz aynasından kaşlarımı kaldırarak bakmıştım. Hiç oralı olmamıştı bile. Kız, başını sallayarak onayladığında annem gülümsedi. Kendisini rahat hissetsin diye konuşuyordu.

"İsmin neydi kızım?"

"Deniz."

"Ne güzel ismin varmış." Annem, sıcacık gülümsemesiyle kızla konuşmaya devam ederken ben de ellerimi dizlerimde birleştirmiş, kafamı kaldırmıyordum. Normalde bu arabada Tolga olmasa belki heyecanlanabilirdim, muhabbeti kaçırmamak için kulaklarımı dikip dinlerdim. Belki katılırdım... Ama Tolga'nın buradaki varlığı beni her şeyden uzaklaştırıyordu.

Bundan bir süre önce canımı emanet edecek kadar güvenirdim Tolga'ya. Bu yüzden arkamdan bıçaklaması beni mahvetmişti. İlişkilere soğuk bakıyordum, kalbime kimseyi almak istemiyordum. Bunda elbette ki aldatılmış olmamın da payı vardı. Ama çocukluk arkadaşım, kardeşim dediğim biriyle aldatılmak... Tüm bakış açımı değiştirmişti.

Araba durduğunda daldığım düşüncelerimden çıkmıştım. İsminin Deniz olduğunu öğrendiğim kız arabanın kapısını açıp annemle babama yönelik konuştu. "Çok teşekkür ederim."

"Evinin önüne kadar bırakmamızı istemediğinden emin misin?"

"Yok, hiç gerek yok. Çok yakın zaten. İyi günler."

Kız, arabadan indiğinde kapıyı ardından kapatacak gibi olmuştu. Ona fırsat vermeden açık kapıdan indim. Annemin bakışları bana döndüğünde konuşmuştum. "Bu civarlarda işim vardı, eve kendim dönerim."

"Ulaş, deli gibi yağmur yağıyor."

"Bir şey olmaz."

Annem itiraz edecek gibi olmuştu ancak çoktan yürümeye başlamıştım. Bu kız konusunda kararım kesindi, herhangi bir adım atıp da içimdeki ufak tefek hisleri büyütmeyecektim. Bunu bugün daha iyi anlamıştım. Kızın peşine arabadan inmemin tek sebebi Tolga ile daha fazla aynı ortamda bulunmak istemememdi.

"Ulaş!"

Duyduğum tanıdık sesle adımlarım yavaşlarken göz hizamdan çıkan arabamıza baktım, hızlıca uzaklaşmıştı. Başımı arkaya doğru çevirip baktığımda Tolga, hızlı adımlarla bana yaklaşıyordu. Benim peşimden inmiş olmalıydı.

"Sana oturup doğru düzgün konuşalım dedikçe sen çocuk gibi kaçıyorsun. Hata bende ya, kovalamaya devam ediyorum."

Yüzümde ufak bir tebessüm oluşurken tamamen ona döndüm. "Bunu bilmen ne güzel ya. Evet, hata sende!"

Yumruklarımı sıktım, sinirlerimi kontrol altına almak zorundaydım. Bir tatsızlık çıksın istemiyordum ama konu tatsızdı zaten. Eskiden kardeşim dediğim çocuk, sevgilime göz dikmişti. Benden gizli buluşmuşlardı. Bunu 'aşk' adı altında yapmaları ihanetlerini iyi bir şeymiş gibi göstermiyordu.

Belki bir gün sevgilimin beni aldatmasının bende açtığı yaralar kapanacaktı. Ama en yakın arkadaşlarımdan biri tarafından aldatılmak...

"Sen kinini içinde yaşadıkça büyüyüp gidiyor. Hadi, tüm nefretini bana kus. Belki rahatlarsın."

Çenemi sıkıp başımı yukarıya kaldırdım. Bu şiddetli yağmurun altında ikimiz de sırılsıklam olmuştuk ve iliklerime kadar üşüyordum. Soğuğu hiç sevmezdim zaten. Yağmurlu havalar kasvetten başka bir şey getirmezdi bana.

Derin bir nefes alarak yeniden Tolga'nın gözlerine baktım. Sesimin titrememesi için gösterdiğim büyük çabanın ardından konuşmuştum. "Neden yaptınız?"

Tolga'nın yüz ifadesi değişirken böyle bir tepki vereceğimi tahmin etmediği her halinden anlaşılıyordu. Kızarım, bağırırım, ona vururum diye bekliyordu. Ama kırgınlıkla kızgınlık arasında belli bir fark vardı. Ben şu anda yalnızca kırgındım.

"Neden lan? Ne olurdu yapmasaydınız? Ne olurdu arkamdan iş çevirmeseydiniz? Yüzüme gelip diyemedin mi sevgilime aşık olduğunu? İlla aylarca arkamdan buluşup, konuşup beni aldatmanız mı gerekiyordu?"

Boğazım acıyordu, kendimi öylesine sıkıyordum ki patlayacaktım.

"Ulaş, ben..."

"Ulaş!"

Kaşlarım çatılırken kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. Başından beri biraz uzağımızda dikilen Deniz'i yeni fark etmiştim. Göz göze geldiğimizde ne diyeceğini bilemediği suratından anlaşılıyordu. Her şeyi duymuştu. Belki de tek istediği beni bu andan çıkarmaktı.

Deniz, kendisini toparlayıp yeniden konuştu. "Yardımına ihtiyacım var."

Tolga ve Deniz arasında gidip gelen bakışlarım sonunda Deniz'in yüzünde sabitlenmişti. Tek istediğinin bana yardım etmek olduğunu anlayabiliyordum. Daha önce hiç konuşmamıştık, o yüzden şu an neden böyle bir şey yaptığını bilmiyordum ama buradan uzaklaşmaya ihtiyacım olduğunu inkar edemezdim.

Tolga'ya herhangi bir şey söylemeden Deniz'in yanına doğru ilerledim ve birlikte yürümeye başladık. Dönüp de bakmıyordum ona. Oldukça tuhaf hissediyordum. Burada, onun yanında ne işim vardı hiçbir fikrim yoktu. Ama en azından gergin değildim. Sadece... Tuhaftı işte.

"Üşüyor musun?" diye sorduğunda aramızdaki tuhaf sessizlik bozulmuştu. Titreyen çenemi sıkıp başımı onaylarcasına salladım. Tolga'dan yeterince uzaklaştığımızı düşünmüş olacaktı ki adımlarını durdurmuştu. Boynuna sardığı atkısını çıkarıp ellerime sardı. Ellerim soğuktan morarmıştı.

Deniz, ellerini atkısından çekip gözlerime kısa bir süreliğine baktı. Ona teşekkür etmek için dudaklarımı araladığım sırada onun konuşmasıyla kelimelerim havada kalmıştı.

"Normalde bu planımda yoktu ama seni öyle görüp de hiçbir şey yokmuş gibi yoluma devam edemezdim."

Kaşlarım çatılırken Deniz'in sürekli olarak benden kaçırdığı bakışları yeniden gözlerimi bulmuştu. Soğuktan kızaran burnu ve yanakları onu oldukça sevimli gösteriyordu. Ben, kendimce bu platonik düşüncelerde takılı kalmışken aralanan dudaklarından beni bu kadar sarsacak bir cümlenin çıkacağını tahmin edememiştim.

"Duru ben." dedikten sonra elini bana doğru uzattı. "Duru Deniz Bulut."

Açılan gözlerimle ona bakarken bakışları havada kalan eline inmişti. Hevesini söndürmek istemediğimden hızlıca elini tuttum ve hafifçe sıktım. Şu an yaptıklarım benden bağımsız işliyordu. Olanları sindirmek için kendime birkaç saniye tanıdım.

Duru... Arkadaş eksikliği çekip bana güvenerek yazan Duru... Şu an karşımdaki kız mıydı?

İçimde yıkılan duyguların yüzüme yansımaması için olağanüstü bir çaba sarf ettikten sonra kendimi gülümsemeye zorladım. Siktir, siktir, siktir...

Ben Duru'dan etkilenmiştim, onu tanımak için hiçbir adım atmamıştım çünkü bu ufak tefek etkilenmenin büyümesini istememiştim. Buna hazır değildim. Ama ben her ne kadar kendimi geride tutsam da o gelip beni bulmuştu işte.

"Oldukça acelem olduğu için çok kalamayacağım, üzgünüm." Elini elimden çekip telefonundan saatine baktı. "2 dakika içinde evde olmam gerekiyor. Aslında gerçekten bunun sanal bir dostluk olmasını istemiştim. Ama sana yalnız olmadığını hatırlatmam gerekiyordu."

"Teşekkür ederim." diye mırıldandım yalnızca. Kafamda birçok soru vardı ama aklım öyle karışıktı ki merakımı cümlelere dökemiyordum.

"Artık gitmem gerekiyor. Görüşürüz." dedikten sonra hızlıca yanımdan ayrılmıştı. Arkasına dönüp bakmaması işime yarıyordu. Beni nasıl bıraktığının farkında bile değildi. Elimi ıslak saçlarımdan geçirip gözlerimi sıkıca yumdum.

Kahretsin... Bana arkadaş olmak için yazan bir kızdan etkilendiğimi ona nasıl anlatacaktım?

Beni arkadaş olarak gören birinden etkilenmek bana çok tersti. Eğer ona ilk olarak arkadaş gözüyle baksam bunlar olmayacaktı zaten. Ama ben ondan ilk başta etkilenmiştim, sonra da arkadaşım olduğunu öğrenmiştim. İçine düştüğüm durumun farkına vardıkça çıkmaza giriyordum.

Ne yapacaktım?

Continue Reading

You'll Also Like

94.2K 1.2K 18
İçimden bir ses eskiye dönebiliriz diyordu ne kadar bazı kötü şeyler yaşanmış olsada o benim ilk aşkımdı. "Esin ben seninle eskisi gibi olmak istiyor...
4.7K 606 25
Kitabın açıklaması daha sonra tekrardan düzenlenecektir. ________________________________________ "Biz varlık içinde yokluk çekenlerdeniz. Bizim var...
128K 3.9K 55
"0 54*: Mesajlaştığınız kişi bir başkomiser." Aniden Lavin'in hayatına giren başkomiser Timur Akçalı ve Lavin'in hikayesi. Yanlış numaraya mesaj atan...
6.4M 437K 71
Sarp: Çünkü sana aşığım Sarp: Hiç görmediğim, ismini dahi bilmediğim sana aşığım Sarp: Kokunu içime çekerken boğazımın düğümlendiği sana aşığım Sarp:...