Göğüs ucumu sıktı.
"Benim." diye fısıldadı.
Onun cinsel isteğini hissetmek bacaklarımın arasındaki sızlamayı körükledi. Bedenimi saran şehvetin etkisinden kurtulmaya çalışıyordum ama yapamıyordum. Nefes alamadım. Sarper'in gözleri geldi aklıma. Ben ne yapıyordum? Eğer bunun olmasına izin verirsem Sarper, benden nefret edecekti. Baska seçeneğim olup olmaması bile fark etmezdi. Baska biri tarafından kullanıldıktan sonra ona geri dönemezdim. Gözlerim doldu.
Tekrar boynumu ısırdı, dudaklarını köpürcük kemiğime bastırdı.
"Benim olduğunu söyle?"
Bedenime sahip olabilirdi ama ruhuma yaklaşamazdı. Ruhum bembeyazdı. Ons karışamayacaktı. Ruhen dokunulmazdım.
Cevap vermeyince popomu sıktı, acıyla inledim.
"Benim olduğunu söyle?"
"Sen...seninim." bu acıdan kurtulmak için ihtiyacı olan kelimeleri söyledim. Kulak kepçemi ısırdı. Daha kızgın ve yüksek sesle konuştu.
"Sadece benim. Benim."
Ardından beni biraz serbest bıraktı ve rahatca nefes aldım. Çok geçmeden eli popoma gitti. Aynı yumuşak dokunuşlar bu kez popomdaydı. Parmakları giderek daha aşağı kayıyordu.
Bacaklarım titriyor ve hain bedenim daha çok istiyordu.
Pars mırıldanarak, "Burası çok yumuşak." dedi. Eli yavaş yavaş aşağı gitmeye devam ediyordu.
Gözümden akan yaş masaya düştü. Pars derin bir nefes aldı.
"Canını yaktığım için mi bağırıyorsun? Sana vurdum mu? Seni dövdüm mü?"
Kafamı salladım. Cevap verecek durumda değildim. Dokunuşu beni daha derinden etkilemeye başlamıştı. Eli bacağının arasına dokunmak üzereyken soluğumu tutup bekledim. Utanç, arzu, tiksinme ve nefret, hepsi kalbime aynı anda girmişti.
Parmağının ucuyla iç çamaşırımın vajina girişine denk gelen kısıma dokundu.
"Çok ıslaksın Parla."
Parlak ici klitoris bölgeme ulaşırken burnunu boynumda gezdirdi. Karşı koymaya çalıştım ana göğsünü sırtıma yasladı.
"Bedenin benden hoşlandı. Beni sevdi" dedi.
"Fiziksel tepkilerimi kontrol edemiyorum. Seni sevdiğini düşünme."
Söylediğim hem doğru, hem yalandı. Bir tarafım can atarken diğer tarafım öfkeliydi.
"Seni asla sevmeyeceğim. Asla!"
Kıkır kıkır gülerek parmağını klitorisimde hareket ettirmeye başladı.
"Demek bu kadar eminsin? Peki."
Sert bir hareketle boynundan yakaladığı gibi beni tekrar oyun masasına bastırdı. Parmağı hala aşağıdaydı.Hafifçe bastırarak tekrar, " Benim olduğunu söyle?" diye fısıldadı.
Yanaklarım alev alev yanıyordu, o an çok ama çok uzakta olmak için neler vermezdim. Yerin dibine girmek istedim.
"Bana cevap ver Parla."
"Seninim."
Gülerek daha sert tuttu. Bu konuda uzman görünen parmakları iç çamaşırımın kenarlarından tutup kenara çekti.
Pars bedenimin üstünde çalışmaya devam ederken sandal ağacı ve mandalina kokusu burnuma geldi. Parmakları hala ordaydı. Kalçalarıma değen tenin sıcaklığını hissediyordum. Şimdi sırada ne olduğunu bilmek beni hem öldürüyor, hem de deli gibi aldırıyordu.
Pars beni boynundan tutup yana çevirdi. Ağzı benimkine uzandı, açmamak için sımsıkı kapatmama rağmen dili hiç zorlanmadan dudaklarımın arasına girdi. Dilini ağzımın içine soktuğu an parmağını sert ve hızlı bir hareketle içime soktu.
Ağzım bir karış açılmıştı. Bana sahip olduğunu sert bir hareketle onaylamanı, bedenimin fatihi edasıyla yaptığı son hamle bütün bedenimi titretmişti. O an ne kibar, ne sevecen ne de tatlıydı.
"Her şeyin ile benimsin. Sadece. Benim..."
Ne istediğini bilmiyordum. Kelime dilimin ucuna kadar geldi ama yutkunup kendimi tuttum.
"Benim." diye gürledi. Bana haber verme gereği bile duymadan başka bir parmağını daha içime soktu. Parmaklarını icime daha çok ve daha hızlı soktukça bedenim zevkle titriyordu. Çok gürültülü ve hızlı nefes alıyordum. Daha önce hiç bu kadar yoğun bir haz yaşamamıştım. O an içimde gidip gelen parmaklar dışında hiçbir şeyin önemi yoktu. Bedenim orgazmın sınırlarına yaklaşırken inledim. Orgazm olamazdım, bu durumda orgazmı yaşamak ihanetlerin en büyüğü olurdu.
Ona karşı koymaya çalışmalıydım. Parmaklarını çıkarmaya çalıştım, ancak bu sefer daha çok üstüme abanıp penisini popoma dayadı.
"Parla, sen çok ıslaksın. Benim için mi ıslandın?"
Sesi şaşkın, hafta neredeyse hürmetkar denebilecek bir tonda çıkmıştı. Daha önce hiçbir kadını ıslatmamış mıydı? Böyle birbery hayatta doğru olamazdı, çünkü beni çıldırtan, içimdeki arzuyu ortaya çıkaran dokunuşları çok tecrübeli z hatta bu işte çok iyi olduğunu gösteriyordu.
Pars, kalçalarını sallarken elimde olmadan bende geriye doğru kaydım. Boyjims gıdıklar gibi dokunuyordu. Her ne kadar elinden kurtulmak istesem de aslında zevkten ölüyordum. Üstümde kurduğu hakimiyet benimle bedenimi iki ayrı yola sokmuştu. Beynim ondan kaçmak isterken bedenim halinden memnundu.
Parmakları içime girdikçe vücut ısıqqm daha çok dışarı akıyordu. Derin derin iç geçirerek diziyle bacaklarımın arasını daha çok açtı. Dengemi kaybedince parmakları popoma doğru kaydı. Bacaklarını büküp pantolonunun altındaki dikilmiş penisini ıslak vajinama yasladı. Bir ütü kadar sert ve sıcaktı.
Gözlerimin önünde kuşlar uçuyordu. Bana sahip olmasının önündeki tek engel pantolonuydu. İçime girmeye çalışır gibi yaptığı her hamlede ondan daha çok nefret ettim.
"Lütfen...bunu bana...yapma." dedim ağlayarak.
Vajinam gibi gözlerim de kontrolden çıkmıştı, hem altım hem üstün sırılsıklamdı.
Derin ve kaba bir ses tonuyla konuşmaya çalıştı.
"Birinci seçeneği seçtin unuttun mu?"
Dirseğini sırtıma bastırarak el yordamıyla bir şeyler aradı. Fermuarını açmak için kendini bir anlığına geri çekti. Fermuarın metal dişlerinin açılma sesini duyunca dehşete düştüm. Bedenim onunistiyor olabilirdi ama ben, içime girmesini kesinlikle istemiyordum.
Sırtımı acıtan dirseğine rağmen doğrulmaya çalıştım. Yana dönüp diz kapağına tekme attım.bacagi acıyınca düşecek gibi olsa da masanın kenarından destek alarak toparlandı.
"Bunu yaparak kendin için her şeyi daha çok zorlaştırıyorsun."
Şuan bu adama karşı koyamazsam bir dsha adla aynada yüzüme bakamazdım.
Güçlükle nefes aldım, ciğerlerim acıyordu. Kollarını göğüsüme dolayıp ikimizi bir yere serdi. Kol ve bacaklarımız birbirine dolanmıştı. Fermuarı tam açılmadığı için Pars'ın pantolonu hala kalçalarındaydı. İç çamaşırım da örtmesi gereken yerin üstünde değildi.
Gözlerinde sınırsız bir sahiplenme, şehvetle körüklenen bir mülkiyet hissi vardı. Pars'a bir tokat attım. Sinirden şaha kalkmış, bir at gibi tokatla beni yere yapıştırmıştı.
Kanım dondu, eli tekrar bacaklarımın arasına gitmesin diye dizlerimi birleştirip sıktım. Çenemden tutup beni gözlerinin derinliklerine bakmaya zorladı.
"Kime aitsin söyle?"
Pars şaşırtıcı bir şekilde sessizce boynumu öptü. Derin derin nefes alarak bir süre öpmeye devam etti. Aniden kendini çekince yükündeki şaşkınlığı gördüm. Gözlerinde çelişen duygular vardı. Az önceki pervasız şehvetin yerini başka bir şeye bırakmıştı.
Pişmanlık dolu bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Hadi söyle söylersen gitmene izin vereceğim. Seni incitmeyeceğim."
Dudağımı ısırdım. Söylesem teslim olmuş ve kendimi onun merhametine bırakmış olacaktım, ama söylemesem bana zorla sahip olmaya çalışacak bunu kaldıramazdım.
"Söyle parla, hadi."
"Sana." dedim ve nefes aldım. Ağzımı deterjanla yıkamak istiyordum.
Beni öptü, o kadar yumuşak ve sevecen bir öpücüktü ki. Nefesi nane ve şehvet kokuyordu, şehvetin bir kokusu var mıydı bilmiyorum ama olsaydı eminim böyle kokardı.
"Tekrar et." dedi.
Kafamı salladım, elinden kurtulmaya çalıştım. Kollarını daha da sıkıp beni etekte olmuş penisinin üstüne bastırdı.
"Sakın sabrımı sınama Parla. Gitmene izin verme kararımdan vazgeçmeme ramak var. Haydi, şansını bir kaz daha dene istersen. Bakarsın bu kez az önceki gibi durmayabilirim."
"Tereddüt etmenin nedeni ne? Zaten yapmak istediğin şey bu değil mi? Beni incitmek." dedim fısıldayarak.
"Canını yakmak istemiyorum. Senden faydalanmak istemiyorum." dedi mırıldanarak. Kalbim duracak gibi oldu. Bu kez ses tonu gizli duygularını ele vermişti, sesinde olan şey pişmanlıktı.
"Ne istiyorsun o zaman?" diye sordum tek kasımı kaldırarak.
Pars, duraksadı. Parmaklarını gevşetip kolumu serbest bıraktı, sonra aniden bunu farkında olmadan yapmış gibi tekrar kolumu kavradı.
"Ne istediğimi biliyorsun, Parla."
Kalbim çok kırılmıştı. Bu şekilde devam edemezdim. Bir an bana eşi benzeri olmayan bir sanat eseriymişim gibi hassasiyetle dokunuyor, davranıyor, sonra ders verilmesi gereken bir fahişe muamelesi yapıyordu.
Beni sarsarak, "Tekrar söylemeni istiyorum." dedi. "Sonra gidebilirsin."
İki seçenek. İki karar. İkisi de kolay değildi. İkisinin de ağrı sonuçları vardı. Ancak şimdilik kararım bir sonraki geceye dek iffetimi korumaktı.
Kafamı saldırıp, "Sana aitim." dedim.
Umarım keyifle okumuşsunuzdur. Bir sonra ki bölüm için takipte kalın. En yakın zamanda yeni bölüm sizlerle. Bu bölüm için beğeni (vote) atmayı ve yorum yapmayı unutmayın sizi seviyorum. :)